31 Mayıs 2008 Cumartesi

TATİL MODUNA GİRDİM...

Benim içinde tatil bu sene erken başlayacak.Küçük kızıma bakan Müzeyyen ablamızın oğlu evlenecek.O nedenle düğün hazırlıkları başladı.Ağustos ayına kadar çocukları bir şekilde idare edeceğiz.Durumumu Başkanımıza söylediğimde sağolsun anlayış gösterdiler.Haftaya izinimi Allah nasip ederse başlatacağım.En kısa sürede de annemlerin yanına Silifke'ye gideceğiz.Henüz plan yapamadım.Ama annem çocukları çok özlediğini izine çıkınca mutlaka beklediğini söyledi.Biz yine de gidecektik tabii ki, annemizin yanına.Bizim için hem ziyaret, hem tatil oluyor.Sonra ev ortamı çocuklar için daha da rahat.Sitede çocuklar için eğlenceli. Denizin yanısıra, havuzu, gazinosu var.Ama gazinomuz aile gazinosu.Siteye özgü.Zaman zaman akşamları eğlenceler düzenlenir, oradan sanatçılar getirtiyorlar.Ayrıca bir ağabeyimiz var.Akşamları enstrümanı ve sesi ile akşamları bize müzik ziyafeti çektirir.Hareketli parçalarda oynayanlar olur.Ben oynamayı pek beceremem. Aslında güzel oynadığım söylenir ama biraz utanırım galiba.Eşim iyi oyuncudur.O konuda uyuşmuyoruz.İnşaallah kızlarım babalarına çeker.Ama iyi ki o bari oynamayı biliyor ve seviyor diyorum.Ben biraz romantik takılanlardanım.Dans,vals,tango daha çok hoşuma gider ve yaparım da.Haaa! bu arada eşimle işte bu konuda çok şükür ki uyuşuyoruz.Eşimin de romantik ruhu vardır.Bu konuda da başarılıdır.Dans benim için romantizmi çağrıştırıyor.Bilmiyorum ben bu konuda böyle düşünüyorum.Konuya bakarmısınız nerden nereye geldi.Oturdum PC'nin karşısına içimden geldiği gibi yazmaya başladım işte.Ancak yukarıda anlatacaklarım muhtemelen yine tatil serüvenimizin içinde olacak.Deniz, eğlence,şamata,müzik,gezi...

28 Mayıs 2008 Çarşamba

SIRRIMI SÖYLÜYORUM...

Eskiden olsa nasıl şakır şakır yazardım.Ben yazmayı seven bir insanım.Ama bir türlü malzeme bulamıyorum.Değişik konularda yazmak istiyorum.Bunu düşünmeye ise vaktim yok sanırım.Aslında bahane galiba.İnsan çalışırken de düşünebilir öyle değil mi?Bugün hayatımızın bir sırdan ibaret olduğunu öğrendim.Çok enterasan.Bu sırrı çözdüğümüz takdirde hayatta istediğimiz her dileğe sahip oluyormuşuz.Ama bunun da kuralı bu isteğimize odaklanmak ve asla olumsuz düşünceleri zihnimize sokmamak.Oysa birçok insan olumsuz düşüncelerin üzerinde daha çok dururmuş.Bu nedenle de hayatları hep olumsuzluklarla,umutsuz ve mutsuzluklarla geçermiş.Ben buna inanıyorum.Çünkü hayatım boyunca benimde gönlümden geçen şeyler gerçekleşti. Ben 6 Mayıs 'da yani Hıdırellez ayında doğduğum için ve can-i gönülden istediğim için şansın her zaman yüzüme güldüğünü düşünmüştüm...Oysa ben gerçekten gönlümden geçen, olmasını istediğim şeyleri istemeye devam ettim ve tabii Allahıma dua ederek istemeye ve sabırlı olmaya da devam etmeye borçluyum.Bununla ilgili yaşadığım olumlu olayları anlatıp yazımı uzatmak istemiyorum aslında ama bir örnek vermeden geçmek olmayacak galiba...Benim bundan önceki çalışma yerim bankaydı.Bankadan öncede başka bir yerde çalışıyordum.Bankaya geçme tutkusu beni sarmıştı.Birgün bankadan eşimle maaşımı çekerken İçeri baktım ve keşke buraya gelsem, kapının karşısındaki ekranı göstererek şu ekranda çalışıyor olsam demiştim eşime.Bunun gerçekleşmesi tam üç ay sürdü.Ve ben o bankaya geçtim ve o kapının karşısındaki ekranda tam dört yıl çalıştım.Şimdi ise ne istediğimi bilemiyorum.Kararsızlık içindeyim ve bu nedenle odaklanabileceğim durum yaratamıyorum ama olsun, nasıl olsa büyük sırrı öğrendim.Bu sayede bu rehaventten de kurtulacağım inşaallah.Darısı sizin başınıza...

26 Mayıs 2008 Pazartesi

İRMİK TATLISI

Bugün uzun zamandır yapmadığım irmik tatlısını yaptım.Kızlarım bayıldılar.Oysa çocukken büyük kızımın ağzına koyamazdık.İnsanın çocuklarla yaşam tarzı ve mutfak kültürü gerçekten değişiyor.Herşey de onları da planlarımıza katıyoruz.Onlar için en uygun olan ne ise onda karar kılıyoruz.Yemek konusunda da bu böyledir.İşte o nedenle yıllardır yapılmıyordu.Şimdi ise İrem kızım bayıldığını söyledi.Afiyet olsun canlarıma...Neyse yapımı çok kolay olmakla birlikte çok da hafif bir tatlıdır.Belki çoğumuz biliyoruzdur.Ama her tariflerde ufak tefek değişiklikler olabilir düşüncesi ile bu tatlımı da buradan paylaşmak istiyorum.
Malzemeler:
irmik unu (12 yemek kaşığı)
şeker (12 yemek kaşığı)
süt (1 litre)
tereyağ (1 yemek kaşığı)
Kakaolu Bisküvü (1 büyük boy, 1 küçük boy)
Yumurta sarısı (1 adet)
Yapılışı:
İrmik, şeker ve sütü koyup karıştırıyoruz.Bu arada tereyağını ve yumurta sarısını da ilave ediyoruz.Karışım daha sonra muhallebi kıvamına gelinceye kadar karıştıyoruz.Borcamı sudan geçirip,içi nemli iken karışımın yarısını borcama döküyoruz ve spatula ile veya kaşıkla düzleştiriyoruz ve üstüne kakao bisküvilerini diziyoruz.Kalan karışımıda bunun üzerine döküp tekrar düzleştiriyoruz.Kakaolu bisküvinin kalanını da rondoda geçirip tatlının üzerine döküyoruz.Ceviz,fındık da olabilir.Daha sonra buzdolabında bir kaç saat kalıplaşıp soğumasını bekliyoruz.Afiyetle yiyoruz.



25 Mayıs 2008 Pazar

KENE VÜCUTTAN NASIL UZAKLAŞTIRILIR?

Yaz aylarının yaklaştığı şu dönemlerde hepimiz çocuklarımızla birlikte doğayla daha çok haşır neşir olmak istiyoruz. Artık bu keneler her yeri istila etmiş durumda.Bitkilerin otların olduğu her yerlerde olabilir.Aşağıda yüklediğim video ise bu konuda sizi bilgilendirecektir.Bunu bir arkadaşım bana mail olarak atmış.Ben de sizlerle paylaşmak istedim.ÇOK ÖNEMLİ!!!..



İrem'ciğimin yapmış olduğu resim.Okul dönemi süresince Winks ve Hepsi Grubu ilgi alanı olduğu için daha çok onların resimlerini çiziyor.Yukarıdaki de Hepsi Grubu kızları.Anaokul döneminde de barbielerin resimlerini çizerdi.Resim yeteneğini şimdilik geniş alanda kullanmıyor.Hoşlandığı şeyleri daha çok çiziyor.




23 Mayıs 2008 Cuma

KÜÇÜK KIZIMDAN İNCİLER...

Bugün küçük kızımın bıcır bıcır konuşmalarına değinmek istiyorum.Kendi çapında tabii ki...Biz gayet net anlıyoruz ama dışarıdan anlaşılamıyabilir.Tercümesini biz yapıyoruz.Ama anlayanlar çok tabii ki. Canım bebişim benim, artık tam konuşamazsa da ufak ufak birşeyler anlatıyor.Kullandığı kelimelerle onların karşılıklarını aşağıya yazacağım.
aç=

al= al

alma=elma

aci=acı

aya=ayak

ayna=ayna

aaj=ağız

amannn düdüd=aman araba diyerek tedirginliğini dile getiriyor araba gördüğü zaman.

ahhh mamam=Bir şeyi başardığı zaman hah tamam,oldu anlamında başardım anlamında kullanıyor.

ades=hades Selena'daki hadesin ismini söylüyor

nenena=selena diyor.Selena'nın şarkısını bile söylüyor.

hop hop=Kalk diyor. Oturan kişinin elinden veya parmağından tutup hop hop diyor.

göj=göz

üdü=ütü

Atatüd=Atatürk diyor.Atamızı çok iyi tanıyor

aydede=aydede

aba=abla

abaci=ablacığım

annecim=anneciğim

abi=abi

anne=anne

annennenne=anneanne (ortadaki nenneyi epey bi uzatıp çok komik oluyor)

bebe=bebek (kendisini gösteriyor)

ba= balon,top

baa=yok (mesela top nerde kızım diyoruz.Avuc içlerini yukarı doğru gösterip baaa diyor.Yani yok)

baba=baba

babaci=babacığım

babaanne=babaanne

bag=bak
bej=bez
dido dido=dido şarkısını söylüyor

ciii= su ve süt (bunları istediği zaman birde uzatması yok mu ciiiiiii)

cicak=Dayısına cicak diyor, kaşık,çatala da cicak diyor ne bağlantı çözemedik.

cicah=birşey yaptığı zaman bir daha olmasın yapma tamam mı dediğimiz zaman suçlanır vaziyette mahçup şekilde cicah diyor.Tamam galiba

cihh=burada (haniymiş benim kızım dediğimiz zaman cihh deyip kendini gösteriyor)

dede=dede

del=gel

eli=elif

emeğ=ekmek

el=el

et= ne yedin kızım desek Ne olursa olsun et yedim diyor kolayına geliyor galiba.

dud=tut

vey=ver

müme=düğme

düddüd=araba

lala=yala

umah=öp

müjj anne=müzeyyen anne

otu=oturmak istediği zaman der

ciş=çiş

uba=tuba

uç=üç

biy=bir

beş=beş
idiii=iki
parg=park

üç be=herhalde ablasının sınıfını söylüyor

enes=enes
dadeş=Kardeş
mum=mum
des=ders
on=0n

Şu an aklıma gelenler bunlar, hatırladıkça ilaveler yapacağım.Ama şaka maka epey kelime ile derdini anlatacak duruma gelmiş benim bıcırık kızım.Mayıs ayı itibari ile yani iki yaşında bu kadarcık kelime kullanabiliyor.Oysa ablası çok erken konuşmuştu ve çok net herşeyi anlatabiliyordu.Bebişim sanki biraz geç kaldı gibi, ne dersiniz?


MASAL DİYARLARINA YOLCULUK...









19 Mayıs Pazartesi günü, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarını izlemek için kızımın okuluna giderek başladık.Gösterileri izledik.Daha sonra çocuklarımızı Harikalar Diyarına götürdük.Bizimle birlikte kızımın arkadaşı Bensu'cuğum da geldi.Öncelikle dönme dolaba bindiler.Daha sonra da korku tüneli ve birkaç şeye daha bindiler.Sonrasında da Masal Kahramanlarının ve çizgi film kahramanlarının olduğu bölüme doğru gittik. Orada beni en çok etkileyen dev gibi büyük olan Güliver masal kahramanı olmuştur.Gerçekten çok etkileyici.Bunun yanında pinokyo, red kid, casper, asteriks,Temel Reis, Nasreddin Hoca,Taş Devri,Pamuk prenses,Külkedisi,Keloğlan ve şu an aklıma gelmeyen tüm masal kahramanlarını orada birarada görebiliriz.Hepsinin de resimlerini çektik.Ama buraya hepsini koymak mümkün olmuyor...Sanki bizde o masal aleminin içinde gibi hissediyoruz kendimizi. Rüya gibi bir yer.Gerçekten çok güzel anlamlı bir proje olduğunu düşünüyorum.Başkentimizin en büyük devasal parklarından biri.Böyle bir proje ile çocuklarımıza bu masal kahramanlarını daha çok sevdireceğini ve hafızalarında daha kalıcı olacağını düşünüyorum.Bizim bile hayal dünyamızı yokluyor desem yeridir.Ben çok severek okumuştum hepsini. O nedenle çok hoşuma gitti burası.Bölüm bölüm masal kahramanlarının ve çizgi film kahramanlarının maketlerinin konduğu yerlerde bu masal ve çizgi film kahramanlarının olduğu yerde de sinema sistemi gibi bölümler koymuşlar.Orada da o masalın ve çizgi filmlerinin kendisini izleyebiliyor çocuklar.Gerçekten mükemmel birşey...Bence tüm çocukların burayı görmesi lazım.

21 Mayıs 2008 Çarşamba

KADIN OLMAK...

Duygu ASENA'nın bir zamanlar bir kitabı vardı.Yıllar öncesi o kitabı ben de okumuştum ama tarafsız bir okuyucu konumundaydım.Çünkü o zamanlar çok gençtim, bekardım ve hayatımda kimse yoktu.Doğrusu ileride kimlerle karşılaşacağım, nasıl duygular içinde olacağımı kestiremiyordum.Bu yüzden de kitaba hiçbir yorum getirememiştim.Ama sadece düşündüğüm kendisinin erkekler tarafından horlandığı,erkeklerin kadınlara bakış açısının onun tarafından iyi olmadığı kanısına kapılmıştım.Bu nedenle erkeklere antipatik duruşu olduğu için feminist takıldığını düşünmüşümdür.Şimdi ise Allah'a şükürler olsun ki onunla aynı düşünceleri paylaşmıyorum.Çünkü kadının adı var.Ayrıca kadın baş tacı diyorum.Bana bu duyguyu yaşatan eşime hayranlığım ve minnettarlığımın tarifi imkansız. Canıma çok değer veriyorum. İyi ki benim hayatımın içinde yer almış.Onsuz bir hayat düşünemem.Bana bu duyguyu yaşatan canım eşime sonsuz sevgilerimi sunuyorum.İşte bu yüzdendir ki bana göre Duygu ASENA yanılmış.Ya da kendisine hiçbir zaman ad konmamış da olabilir, kimbilir.Herkes yaşadıkları ve gördükleri ile var olmaz mı? Kadın olmak bence ayrıcalıktır.Eski çağlarda bile kadına her zaman hürmet varmış.Asil, efendi insanlar kadına gereken saygıyı her daim göstermiştir. Hayatta kadınlar olmasa erkekler ne yapardı acaba.Kadın incedir narindir, ancak yüreklidir,fedakardır,sevgi dolu, hayat doludur.



SELAM KUŞUM...:))

Merhaba güvercinim,neden öyle mahmur bakıyorsun,
Yoksa senide bu dünyada bir yaralayan mı var,Ürkek değilsin,Lakin bezgin bir halin var.
Ben sana iyice yaklaştığım zaman bile benden korkup kaçmadın.Yoksa kaybedecek birşeyin olmadığı için mi, yoksa kanadın mı kırık neden? Neden oysa ben senin ürküp benden kaçmanı beklemiştim. Hoş bu duruşun bana bu güzel görüntüyü sundu ama neden güvercinim? Söyle bir derdin mi var?Yanına yaklaştığımda al götür, ne yapacaksan yap? Umursamıyorum artık ne sizi, ne de bu hayatın kendisini der gibi baktım yüzüme.O bakışın bana çok şeyler anlatıyordu ama anlayana.Oysa ben sadece seni kendi fotoğraf karemin içine alabilmek derdindeydim .Heyecanım senin bana atmış olduğun bakışın manasını anlamama engel oldu.Keşke dilin olsaydı da konuşsaydın.Kimbilir neler vardı anlatacağın, o küçücük yüreğin de neler gizliydi kimbilir...

18 Mayıs 2008 Pazar

TİPİK PARK ETME YÖNTEMİ :(

Bugünde yukarıdaki resim üzerine birşeyler yazmak istiyorum.Yukarıdaki manzaraşarıdan nasıl anlaşılıyor bilmiyorum ama ben bu manzaranın bizzat kendisine hemen hemen hergün şahit oluyorum.Ayrıca her görüşümde de müthiş rahatsızlık duyuyorum.Yurdum insanının tipik garip işlerinden bir örnek daha buyrun karşınızda...Bu görmüş olduğunuz manzara benim oturmuş olduğum semtin bir bölümünden.inanın bir benzeri başka hiçbir yerde yoktur herhalde.Ben başka bir yerlerde böyle bir manzara daha görmedim.Şimdi gelelim manzaranın içeriğine.Bu manzara için şu tabiri kullanmak istiyorum.Bir deli Orta refüjde yola arabasını rastgele park etmiş, arkasından artık deli mi dersiniz, akıllı mı dersiniz o delinin peşinden bu işin devamını getirmişler.Burada hemen hemen arabaların yarısından çoğu sağ taraflarda park yerleri varken orta refüjlere sağlı sollu park edip,yolu da daraltmaktalar.Üstelik kendi arabalarını da tehlikeye sokmaktalar.Dediğim gibi hangi akla hizmetle böyle bir manzaraya yol ıyorlar anlamış değilim.Doğrusu nedenini de merak etmiyor değilim.Hergün servisle önünden geçerken inanılmaz rahatsızlık duyduğum bu manzarayı burada da paylaşmak istedim.Bizim insanımız yanlışları yok etmek yerine, peşinden gitmeyi tercih ediyor.Yani herkes mersine giderken,bizim insanımız tersine gidiyor...Yapan insanlara bizzat neden orta refüje arabalarını park etme gereği duyduklarını sormayı çok istiyorum.Dediğim gibi onlar ısından belki bir nedeni vardır.Gerçi anlamsız bir nedendir herhalde.Bu duruma polis neden müdahale etmiyor onuda anlamıyorum.Orayı görmemiş olamaz herhalde.Zaman zaman olmadık yerlerde bulunurlarken orayı görmemiş olabileceklerini de düşünemiyorum.Kısacası bu durumun nedenleri bir sır gibi...Galiba ben bu durumu asla öğrenemiyeceğim.Öğrenirsem onu da yine burada belirtmeden geçemiyeceğim...




17 Mayıs 2008 Cumartesi

BEBİŞİME SEVGİLERİMLE...

Bugün küçük bebişimin doğum günü ve ben burada bebişime dair birşeyler yazmak istiyorum.Onu çok ama çok seviyorum.O benim şirin kızım, nar tanem, nur tanem, hayatım, canım, aşkım.Tatlı bebişim aslında bizim ikinci bebeğimiz.Dünyaya gelmesini, bize katılmasını isteme nedenimiz; ilk göz ağrımız, çimen gözlü kızımız, canımız İrem'ciğimize can yoldaşı,kardeş, hayat kaynağı ve bize de tekrar hayat, sevgi ve neşe kaynağımız olması idi.Allahıma şükürler olsun ki dünya tatlısı, hayat dolu, neşe ve sevgi dolu bir bebiş nasip etti.Aslında biz tatlı bebişimize hiç yabancı değiliz.Çünkü tıpa tıp ablasının bebekliği.İrem'ciğimin resimlerine bakıncada ablasına benzerliği daha da belirginleşiyor.O nedenle biz sanki İremciğimi tekrar büyütüyormuş gibi oluyoruz.Büyük kızımda yaşadığımız duyguyu aynen bu bebişimizde de yaşıyoruz.Çocuklarımızı çok seviyoruz.Onların sevgisi dünyanın en güzel duygusu.Onlar bizim hayat kaynağımız. Canlarım biribirlerine o kadar çok yakışıyorlar ki.Rabbim tüm anne ve babaların çocuklarıyla birlikte, benim çocuklarıma da sağlıklı, hayırlı ve uzun ömürler versin.İnşaallah...

14 Mayıs 2008 Çarşamba

DEĞMEYİN KEYFİME...

Hemen hemen hergün bu yolu, hafta içi, öğlen saatlerinde yürüyüş yapmak için kullanıyorum.Daha önce bahsetmiş olduğum o gölete giden yol burası...İnanılmaz güzel.Fakat son zamanlarda bir yasak getirmişler ki, hiç anlam veremedim.Gerekçe neymiş efendim?..Gerekçe ilerlerde bir yerlerde kayısı ağaçları varmış da insanlar torbalar dolusu daha olgunlaşmamış kayısıları topluyorlarmış.Eğer böyle birşey yapılıyorsa, yapan kişiler tabii ki ayıp ediyor. Ama yaşın yanında kuru da yanıyor.Ben de "inanın o meyve ağaçları nerededir? Onu dahi bilmiyorum.Ben sadece gölete yürüyüş amaçlı gidiyorum" diyorum ama ne yapsınlar.Oradaki güvenlik görevlileri de emir kulu. "Haklısınız hanımefendi ama bize de inanın yukarıdan emir geliyor, bizi de sizlerle karşı karşıya getiriyorlar" diyorlar.Bizde zor durumda bırakmak istemiyoruz zavallıları...Ama bir tanesine "Ne olur bugün fotoğraf makinam ile geldim.Birkaç resim alayım bari içimde kalmasın" diye yalvar yakar rica ettim.Bu fotoğrafları çektim.Bilmiyorum bana göre değdi.Siz ne dersiniz? Son pozları alırkende görevli artık rica etti. "Hanımefendi arkadan gelenler var. Sizi burada görmesinler" diye. Ben de döndüm ve "bir son fotoğrafta bunun delili olsun" diye uzaktan görevliyi de o fotoğraf karelerimden birinin içine aldım işte...Çok uzaktan zor seçiliyor adamcağız. Bakalım siz farkedebilecek misiniz?


11 Mayıs 2008 Pazar

TAKI ÇALIŞMALARIMIN DEVAMI...



İşte bu da kullanabildiğim tarz da olan kum boncuklarla yapılmış bir takım.
Arada gözüken beyaz uzun boncuklar kağıttan desem inanır mısınız? İnanın çok kullanışlı.Takvim sayfalarını renk uyumu sağlayarak küçük parçalara ayırıp rula gibi sarıp, yapıştırıp,aradaki boncuklarla uyumlu bir kombine oluşturdum ve son derece spor bir kolye.Kimse söylemezseniz kağıt olduğunu anlamıyor bile...

Bunlar da otantik takılanlar için.Ben yaptım.Kendi el emeğim ve göz nurum olduğu için çok seviyorum ama pek kullanamıyorum.
En sevdiğim kolye ve küpem.Turkuaz taşından ve gümüş döküm ara aparatlardan yapmıştım.
Bu da yukarıdakinden.

Yine turkuaz taşından.Ben bu taşı çok seviyorum.Sırf boncuğu ipe dizsem bile inanın şık duruyor.


























Bugün yine hafta sonu ve bitmek üzere.Yarın pazartesi sendromu ile açılışı yapacağız.Ama hafta sonumuzu ne kadar güzel geçirirsek, mesai de olduğumuz günlerde o kadar rahat geçiyor.Biz daha çok hafta sonumuzu doğayla başbaşa geçirmeye çalışıyoruz.Mesela bugün Yemyeşil alanlarda çocuklarımızla koştuk, ip atladık, uçurtma uçurduk, tahtıravalliye bindik,çiçek topladık. vs. diyorum çünkü saya saya bitiremiyeceğim.Kısacası çocuklarımızla birlikte bizde çocuk oluyoruz.Hem onlar bu durumdan mutlu oluyor, hem bizde tekrar çocukluğumuzu yaşıyoruz.Böyle olunca daha bir enerjik hissediyoruz kendimizi.Ancak en önemlisi çocuklarımızın daha sağlıklı ortamda bulunması ve oynaması.Mesela artık alışveriş merkezlerinden böö geldi.Çünkü boğuluyorum.İnsanlar inanılmaz alışveriş canavarı olmuşlar.Bana göre o insanlar yaşamasını bilmiyor.Hafta sonu ne etkinlik yapılır? Tabii ki alışveriş merkezlerine gidilir. Gerekli gereksiz alış veriş yapılır.Yazık!..Resmen alışveriş canavarı olmuş bir toplum görüyorum.Biz alışverişe sadece ihtiyaçlarımızı almak için uğruyoruz. Onda da dediğim gibi boğuluyorum ve çocuklarımı o ortama gezmeye diye götüremem kusura bakılmasın.Hal böyle olunca da Türk toplumunun bu düşkünlüğünden sağımda solumda alışveriş merkezleri açılır oldu.Hatta yan yana alışveriş merkezleri bile var.Buradan isimlerini vermek istemiyorum.Bence yeşil alanların sayısı artırılsa çok daha iyi.Buna rağmen ne hikmetse yetmiyor kardeşim insanlara.Nereye yeni bir alışveriş merkezi açılmış tıka basa dolu.Gitmediğim halde nereden biliyorum diyeceksiniz.Sağdan soldan duyuyorum veya ihtiyaçlarımız için gittiğimizde zaten o ihtiyaca yönelik hareket ettiğimiz halde görüyoruz.Ben insanlarımızı doğaya davet ediyorum.Hem daha sağlıklı, hemde daha huzur dolu gün geçirmiş olurlar ve de gereksiz tüketim yapmamış olurlar.İnanın çok daha dinlenmiş ve mutlu olursunuz.Haaa! sadece doğa değil tabii...Bugünkü aktivitemiz bu olduğu için bu konuya değindim.Ayrıca tiyatroya gitmekte bizim vazgeçilmez bir tutkumuzdur.Sinema da olabilir ama çok seyrek yaptığımız birşey.En son kızımla birlikte Winx filmine gitmiştik.Yine çocuk filmi izleyerek başka bir hayal alemine yolculuk yapmıştık kızımla...O gün de çok eğlenmiştik...






10 Mayıs 2008 Cumartesi

BANA DAİR...


Yine geldim yazmaya.İnsanın içindekileri dökebilmek, duygularını paylaşabileceği günlük vazifesi gören bu bloğuma teşekkürler.Ben de uzun zamandır uzaktan takip ederdim.Çocukluğumdan beri de şiirler ve hikayeler yazardım.Duygularımı da.Eskiden o kadar çok şiirler yazmıştım ki, fakat bir arkadaşım o defterimi alıp daha sonrada bende değil diyerek vermemişti ve o gün çok üzülüp, şiir yazmaktan bir anda kopmuştum.Çünkü emeklerim yok olmuştu.Bilemiyorum çocukluk olduğu için mi bu kadar üzülüp birden hevesim, yeteneğim kırılmıştı.Yoksa bahane miydi? Ama Yazmak güzel.Ben yazacağım; yazılarım ister okunsun, isterse okunmasın.Zaten İş arkadaşlarımdan kimsenin haberi yok bu bloğumdan.Neden mi? Çünkü özgürce yazmak için. O an hangi duygu da olabilirim bilemiyorum. Sadece özel bazı arkadaşlarıma verdim.Onlarında takip edip etmediklerini bilemiyorum.Dediğim gibi kendim için yapıyorum.Yazmak istiyorum ve yazıyorum.inşaallah yazmaya da devam edeceğim.Bazen karışık duygular içinde olabiliyorum.Sarmaşık gibi yani.Kendimi çözemiyorum.Çözemediğim zamanda kendimi nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum.Ama yine de yazmak istiyorum.Şu an hayatım çok renkli geçmiyor.Öncelikle çalışıyorum, ev kadınıyım, anneyim sorumluluklarımdan pek birşey yapamıyorum.Küçük kızım daha hiçbirşeyin farkında değil ve ona endeksliyiz.Onun peşinde koşuşturuyoruz.Tabii ki de ona ayırmış olduğumuz vakit doğal olmakla beraber son derece hoş vakitler oluyor.Büyük kızıma da vakit ayırıp, onunlada ilgilenmek gerekiyor.O da henüz sekiz yaşında ve bizim ona olan ilgimiz onu daha çok mutlu ediyor.Bazen ufaklık daha çok zamanımızı alabiliyor.Ama ikisini de ihmal etmemeye çalışıyoruz.Belki bir-iki yıl sonra Allahın izniyle rahatlarız diye düşünüyorum.

9 Mayıs 2008 Cuma

DOYUMSUZ GÜZELLİK



















Bugün ne yaptım ben?..
Bütün günümü anlatmayacağım tabii ki...
Sadece kendime ayırdığım zamanı anlatacağım...
Bunu ne zaman mı yapıyorum? Tabii ki öğlen yemek saatinde. Artık her öğlen yemekten önce müthiş bir yere doğru yürüyorum.Tarifi imkansız güzellikte bir yer burası.Görmek lazım.Oraya vardığım zaman beni yemyeşil bir tabiat, hafif bir rüzgar ve kurbağa sesleri karşılıyor.Çok derinlere, uzaklara bakıyorum.İnanın oralar bile bir başka güzel. İşte hayat bu diyorum.En kısa zamanda eşimi ve çocuklarımı da getirmeliyim.Bu güzelliği onlara da tattırmak istiyorum.Orada olduğum zaman hayatın stresli ortamından uzaklaşıyorum.Kopuyorum o an hayattan!..O yeşilin kokusunu taa içime kadar çekiyorum.Göletteki balıkları, suyun dalgalanışını, güneşin suya aksettiği altın rengindeki yansımalarını seyrediyorum.Kurbağaların vurak vurak sesleri bile insana ayrı bir huzur veriyor...Ve son olarakta hafif rüzgarın yüzümü okşamasından inanılmaz haz alıyorum.Doyum olmuyor canım.Ben böyle mutlu oluyorum.Zaman zaman hayatın stresinden uzaklaşmak için kendimize böyle fırsatlar yaratmak lazım...















ANNE FEDAKARDIR...

Annelik duygusu çok yücedir.Anneler fedakardır.Dünya evlatları etrafında döner.Kendi hayatlarını evlatlarına adarlar.Onların mutluluğu, sağlığı ve huzuru için ellerinden ne gelirse yaparlar.Onları anlatmaya kelimeler bile yetersiz kalır.Buradan en başta kendi anneciğimin ve bütün annelerin anneler gününü kutluyorum.

Annelik duygusunu aşağıdaki hikaye en güzel bir şekilde anlatmış daha fazla birşey söylemeye gerek yok sanırım.

Annemin yalnızca bir gözü vardı.Ondan nefret ederdim.Çünkü bu durum beni utandırıyordu.Ailemizi geçindirmek için okulda aşçılık yapardı...İlkokulda iken bir gün annem bana "merhaba" demeye gelmişti.Yerin dibine geçmiştim.Bunu bana nasıl yapabilirdi?Onu görmezden geldim,ona nefretle baktım ve oradan kaçtım.Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım dedi ki;"Eeee,senin annenin yalnızca bir gözü var!"Yerin dibine girmek istedim.Ve de annemin ortadan kaybolmasını...Bu yüzden o gün onunla karşılaşınca dedim ki;"Beni gülünç duruma düşüreceğine ölsen daha iyi!!!"Annem karşılık vermedi.Dediklerim hakkında bir saniye bile durup düşünmedi çünkü çok kızmıştım.Onun duyguları beni ilgilendirmiyordu.Onu evde istemiyordum.Çok çalıştım ve Singapur'a okumaya gittim.Sonra evlendim.Kendi evimi aldım.Çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum.Bir gün annem beni ziyarete gelmişti.Kaç yıldır beni görmemiş ve torunlarını tanımamıştı.Kapıya gelince çocuklarım ona güldüler.Ona"Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin?HEMEN BURADAN GİT!!" diye bağırdım.Buna annem sessizce"Kusura bakmayın.Yanlış adrese geldim galiba."dedi ve gözden kayboldu.Bir gün mezunlar için okuldan bir mektup aldım.Karıma"İş seyahatine gidiyorum"diye bahane uydurdum.Mezunlar toplantısından sonra sırf meraktan eski eve gittim!!!Komşularım,annemin öldüğünü söylediler.Hiç üzülmemiştim..Bana verilsin diye annemin bıraktığı bir mektup verdiler..."Sevgili oğlum,Her zaman seni düşünüyorum...Singapur'a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzgünüm.Mezunlar gününe gelceksin diye çok sevinmiştim.Ama seni görmek için yataktan kalkabilir miyim bilemiyorum.Sen büyürken sürekli bir utanç kaynağı olduğum için üzgünüm.Biliyor musun?..Sen çok küçükken bir kaza geçirmiştin ve tek gözünü kaybetmiştin.Anne olarak senin tek gözle büyümene dayanamazdım.Bu yüzden sana kendi gözümü verdim.O gözle benim yerime görüyorsun diye seninle o kadar gurur duyuyordum ki..!!Bütün sevgimle... Annen.....

6 Mayıs 2008 Salı

HİÇBİRŞEY SAKLI KALMIYOR...

Bugün hıdırellez ve ben bu konu ile ilgili yazmak istiyorum. Başlamadan önce belirteyim ben bugün doğmuşum.İyiki de bugün doğmuşum.Bugün gerçekten şanslı ve bereketli bir gün.Hayatımda o kadar çok güzellikler oldu ki.Örneğin gönlümden geçirdiğim "keşke şu şöyle olsa" dediğim şeylerin gerçekleştiğine pek çok kez tanık olmuşumdur.Bilemiyorum bunun nedeni Allah'ın sevgili kulu olmam mı?(Bunu Allah'tan başka kimse bilemez.Ben kendime göre iyiyimdir.Ama bu başkalarına göre değişebilir) yoksa hıdırellez de doğmam mı? O nedenle Allah'ıma şükrediyorum.

Şimdi gelelim Hıdırellez ile ilgili anıma...Ben ilkokul yıllarında iken birgün günlerden hıdırellezdi. Annem komşumuzla hıdırelleze ait anısını anlatıyordu.Dilekler yazılırmış, çiçeklerin kökleri kazınıp, konurmuş,üzeri iyice kapatılırmış.Ben de bunu duyunca okula gittim.Üç kafadar arkadaşıma bunu anlattım.Daha sonra bizde yapmaya karar verdik.Herbirimiz çocukça dileklerimizi kağıtlara yazdık.Birbirimize söylememe kararı aldık.Teneffüs saatinde okulun arka bahçesine gittik. Arka bahçedeki ağacın dibini çubuklarla iyice kazıyıp kağıtları koyduk.Üzerini de iyice kapattık.Teneffüs zili çalmıştı.Biz hala oradaydık.Sınıfa da biraz geç girmiştik.Fakat bizden de geç giren iki erkek arkadaşımız olmuştu.Neyse ders başladı.Diğer teneffüs saati geldi. Öğretmen dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşlarımız "arkadaşlar sessiz olun şimdi size birşeyler okuyacağız" diyerek bizim yazdığımız kağıtları okuyup, bizi yerin dibine sokmuşlardı.meğerse herşeyi duyup yaptıklarımızı takip edip, bizim arkamızdan o kağıtları oradan çıkarmışlar...Ne diyeyim çocukluk işte...Özelimize girmişler...Yine o zamanki durumda utanç verici bir gündü ama bugün yine yüzümde tebessüm oluşturan komik bir anı olarak kalmıştır.

4 Mayıs 2008 Pazar

AMACINA YÖNELİK KULLANAMADIM...

Bugün hafta sonu ve evde yine temizlik var.Malum yarın işbaşı.Evdeki işlerimden birisi de ayakkabılarımı düzenlemekti. Düzenlerken de ilkokuldaki bir anım aklıma geldi ve güldüm.Son yıllarda moda olan sivri burunlu çizme ve ayakkabılardan ben dokuz veya on yaşlarında iken anneminde vardı.Birgün annemin bu sivri burunlu çizmesini giyip okula gitmiştim. Gittim gitmesine de herkesten farklı bir görüntü sergilediğimden dolayı utanıp yerin dibine geçmiştim.Gün boyunca ayaklarımı saklamaya çalışıp, sıramdan hiç çıkmamıştım.Bir ara dalgınlığıma geldi ve ayağımdaki çizmeleri unutup, bana takılan bir erkek arkadaşıma ayağımla bileğine tekme attım.(keşke hangi konuda beni kızdırdığını da hatırlayabilseydim, onu da yazmak isterdim) Tekmenin ardından birden ayağımdaki çizmeler aklıma geldi.Tekrar sırama koştum ve ayaklarımı sakladım.Arkadaşım da kız senin ayağında ne var öyle diye arkamdan koştu.Ben ayaklarımı saklamaya çalıştıkça oda görmekte ısrar ediyordu.Yazık çocuk ayağının acısını unutup, benim çizmelerimin merakına düşmüştü.O gün bir an önce gün bitse de eve gitsem diye düşünürken, bugün hala aklıma geldikçe gülüyorum. Ayrıca bu komik anım sayesinde, sivri burunlu ayakkabılar benim gözümde o gün cazibesini kaybetti...Üzgünüm!..

2 Mayıs 2008 Cuma

HAYATA DAİR...

İşte hayata atılmaya hazırsın.Karışık duygular içinde olabilirsin.Hayatta yaşanan önemli anların çoğu da böyle değil midir? Bu çok doğaldır.Bu vesile ile güzel anlar daha değerli, güzel olmayanları da insanı daha dayanıklı kılar. İnsan hayatında pek çok sorular vardır.Bu soruların cevapları bazen keşiflerle bulunur ya da bulduğun cevap bazen başka soruları da gündeme getirebilir ya da moral bozucu da olabilir.Çok ileri yaşımızda bile bazı soruların cevaplarını hala bulamamış da olabiliriz. Düşünce ve duygularımızı paylaşmanın nedeni bazı durumlarla karşılaştığımızda bize yardımcı olacağına inanmamızdandır...

Kendini tanımak için çaba göster ve kendin ol.Dürüst, saygıdeğer ve mutlu olmaya çalış.Kendinle barışık olduğun zaman herşey yolunda gider.Fazla hırslı olma.Büyümeye ve değişmeye açık ol.Hiçbir zaman yalnız olduğunu düşünme.Ailen, dostların,Allah ve koruyucu melekler her zaman yanındadır.İçinde yanıp tutuşan şeyin ne olduğunu keşfet ve onun üzerine git.Onunla uğraş,sevdiğin için yap.Onun sana verdiği güç sayesinde hayatın zorlukları ile başa çıkabilirsin, bunu unutma. Bazı şeyleri hemen yapmak daha doğru olur.Çünkü biriktirmek iş yükünü artırır.Herşeyin zamanında yapılması gerekir.Bazılarını da ertesi güne bırakmak daha iyidir.Zor olsa bile dinlenmeye ve hayatın tadını çıkarmaya da zaman ayırmak gerekir.Zamanla bazı şeylerin şimdi, bazı şeylerinde planlı yapmanın daha doğru olduğunu anlarsın.Eğer evini yüreğinde taşırsan yüreğin de oradadır.Orada çarpıyordur.Toplumun etkin bir üyesi olmalısın ki seni daha sevimli ve çekici kılsın.Basit iyiliklerin ve düşünceli hareketlerin bile çok önemli olduğunu yaşayarak öğreneceksin.Gereğinden fazla kaygısız davrandığın vakit hayat sana güçlük çıkaracaktır.Bu da kararlarında sana telkin olacaktır.Kim ve nerede olduğunu asla unutma.Kendine soru sormaktan asla vazgeçme.Unutma en büyük keşifler sorulara cevap aranırken ortaya çıkar

1 Mayıs 2008 Perşembe

1 MAYIS

Bugün 1 mayıs işçilerin birlik, beraberlik ve dayanışma bayramı idi. Nedense her sene o gün coşku ile kutlanması gerekirken bir tedirlinlik yaşarız.Çünkü amacını aşan olaylara tanık oluruz.Gerçi ülkemizde artık toplum huzurunu kaçırmak için bu tür günler malzeme oluyor...Neyse ki olaylar fazla büyümeden insanlar birbirine fazla zarar vermeden sonlandı.Dileğim bundan sonraki günlerde amacına yönelik etkinliklerle ve coşku ile kutlanır. Ben buradan bütün emekçilerin bu bayramını kutluyor ve herşey gönüllerince olsun diyorum. Hayata umutla bakılmasını diliyorum.Yarınlarımız karanlık olmasın.Çocuklarımız, bizden sonraki nesiller barış ve huzur içinde, sağlıklı bir yaşam sürsünler...