29 Kasım 2010 Pazartesi

Zahir

Simyacı kitabının yazarı Paulo COELHO'nun "Zahir" adlı kitabından bahsedeceğim.

Zahir, önce sıradan daha sonra ünlü olan bir yazarın savaş muhabiri olan eşi Esther'in kaybolmasının ardından, eşini arayışını konu alıyor. Eşinin kaybolmasının ardındaki sırrın izini sürerken, ayrıca kendi iç dünyasında da yolculuğa çıkıyor. Kitabın başında konunun nereye gideceğini merak ediyordum. Kitabı yarıladığımda olay anlaşılmaya başlamakla beraber, sonu tahmin ettiğim gibi gelişti ancak beklediğim gibi son bulmadı.

Kitabın ilk başlarında yazarın kafasının karışık olduğunu düşündüm ve  ne istediğini, neyi anlatmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.

Kitap diğer bir açıdan toplumsal değerlerimize, inançlarımıza, kültürümüze ters düşen bir konudan bahsediyor. İki evli çift evli iken birbirlerinden uzak, iletişim yoksunluğu içinde iken; her iki çiftin birbirlerini aldatması, bunu bilmelerine rağmen bunu normal bir durummuş gibi karşılandığını yansıtması, ilişkilerinin tamamen tıkandığında kadının aniden ortadan kaybolması ve bundan sonra yazarın sevdiğini düşündüğü karısının peşinden serüvene çıkarken sevgiyi, aşkı da sorgulaması konu ediliyor.

Konu beni sarmadı. Dediğim gibi toplumsal değerlerimize aykırı olan evli olsa da, eşini sevse de, başkalarıyla ilişki normalmiş gibi yansıtılması; sevgi gibi, evlilik gibi kutsal değerlerle özleştirilmesi bana saçma gelmesine rağmen kitapta anlatılan kısacık öyküler ve hayata dair önemli anekdotlar için okunabilir. Kitaptan alınacak dersler de var bu anlamda. Mesela elimizdeki bazı değerlerin kıymetini ancak kaybettiğimiz zaman anlamamız gibi.

Kitabın ortalarında toplantılarda, ulu orta ortamlarda insanların duygularını, düşüncelerini, yaşadıklarını, deneyimlerini, tecrübelerini, acılarını ya da her neyse konuşması ve başkalarıyla da paylaşması gerektiğini, böyle yaparak başkalarının da benzer sorunlar yaşayabildiklerini öğrenerek, kendilerine olan özgüvenlerinin gelişeceğine, kendilerini daha iyi hissedip, kendileri ile barışık olabileceklerine dikkat de çekiyor. Konu itibari ile bana birşey katmadığı aşikar ama yine de altı çizilecek cümleler, satırlar da var kitapta. Tabii son paragrafımda kitabın bir bölümünden bahsettiğim gibi ulu orta herşeyi, herkesle paylaşmanın doğru olduğuna katılmıyorum ben.

Sonuç olarak, yazarın takıntılarını, takıldıklarını, tutkularını ve aşklarını konu aldığı ve sorguladığı bir kitap.Yazarın aşkının, tutkularının ve bilinmez bir maceranın peşinden gitme arzusunun yanında, kendi iç yolculuğuna çıkarken aslında sonunu düşünmeden ve nelerle karşılaşacağı kaygısını gütmeden aşkının izinden kendini bulma adına yaptığı yolculuğunun öyküsü  "Zahir"...

25 Kasım 2010 Perşembe

Sedef Kolyem...

Sedef kolyem; Bu kolyemi de severek kullanıyorum.Tasarımı  çok kolay, ancak yapımı oldukça zordu.Yapım aşamasında beni adeta çıldırtmıştı. Gece oldukça geç bir saatte bitirdiğimi hatırlıyorum.Yaklaşık bir beş sene olmuştur.Çünkü küçük kızım doğmadan önceki hobim takı tasarımı idi.Çoğunu da hediye verdiğim için hepsini burada yayınlayamıyorum.Verirken nasıl olsa ben yenisini yaparım diye resimlerini de çekmemiştim ama düşündüğünüz gibi olmuyor maalesef. Yerine yenilerini yapamadım.Sadece elimdekileri kullanıyorum şimdilik .Çünkü küçük kızım doğduktan sonra çok fazla hobi işlerine vakit ayıramaz oldum. Neyse, bu kolyeyi yaparken bayağı bir zorlanmıştım.Mum ipi o boncukların arasından geçirmek için az uğraşmamıştım ve basit gibi görünmesine rağmen büyük emek harcamıştım. Bu kolyede kullandığım malzemeler sedef, kırık boncuklar, kırık deniz kabukları ve iri rengarenk kum boncuklar ve kapatma klipsi.Elimdeki malzemeleri değerlendirmek adına yapmıştım. Mum ipi boncukların arasından geçirip, düğüm atılarak yapılan basit bir işlem ama iş o deliklerden o ipi geçirirken göstermemiz gereken sabır. O da tamamsa çok kolay ve oldukça şık bir kolye.

Kırka Bir kala

Bayramdan önceki hafta sonunda küçük kızımı oturduğumuz semtte bir parka götürmüştük eşimle. Benim kızım oynarken birden iki arkadaş buldu ve kumla oynamaya başladılar.Benim kızım 4,5 yaşında, diğer iki küçük sevimlilerde aşağı yukarı aynı yaştalar. Ben de eşimle birlikte bankta oturup hem sohbet ediyor, hem de uzaktan takip ediyordum.Sonra yemekteyiz programındaymış gibi her biri kendince topladıkları çer çöp, yaprak,taş ve kumlarla yemekler yaptılar. Birisi kek, yaprak sarması, diğerleri başka birşeyler. Daha sonra bizlerden de yardım istediler ve biz anneler de yanlarına oturduk hem onları izliyoruz, hemde malzeme toplamalarına yardım ediyoruz ve hem de konuşmalarına gülüp eğleniyoruz.Öyle ilginç güzel kelimeler söyleyip, cümleler kuruyorlar ki. Çok şeker ve çok doğallar. Daha sonra bu konuşmalara tanık olunca annelerde buna benzer başka anıları da anımsamaya çalışarak onları birbirimize anlatmaya başladık ve çocuklarımız sayesinde annelerle de tanışıp, sohbet etme imkanımız oldu. Sohbetimiz sırasında ben aslında bu anları yazmak çok iyi oluyor. Bir süre sonra unutuyorsunuz ve aradan zaman geçip de yazdıklarınızı okuyunca çok hoş bir anı olarak anımsıyorsunuz derken, ben bloğum olduğunu ve daha çok orada yazmaya çalıştığımı ve buna rağmen eskisi kadar sık yazamadığımı bahsettiğimde Gün ışığı arkadaşımız kendisinin de bloğu olduğunu, aynı şeyleri kendisininde bloğunda fırsat buldukça paylaşmaya çalıştığından bahsetti. Bloklarımızın isimlerini aldıktan sonra ben kendisini ziyaret ettim ve bloğunu çok beğendim. Bloğunda gerçekten faydalı ve hayata dair bir çok konularda paylaşımları var arkadaşımızın. Ayrıca ikinci bebeğini bekliyor. Kendisine hayırlı , sağlıklı doğumlar diliyorum. Bloğuna ayrıca "bir annenin güncesi" de diyebiliriz. Bloğunun gerçek ismi ise "Kırka Bir kala"...

24 Kasım 2010 Çarşamba

Değerli Öğretmenlerimiz

Bir toplumun çağdaş medeniyetlere ulaşması, gelişmesi ve kalkınması ancak ve ancak eğitimle mümkündür. Bu nedenle  gelecek nesillerin biçimlenmesinde öğretmenlerimizin emeği çok büyüktür.
Başöğretmen Atatürk bu nedenle öğretmenlerimize "Gelecek nesiller sizin eseriniz olacaktır" demiştir. Öğretmenlik en kutsal meslektir. Her birey ilköğretimden itibaren hayat boyu öğretmenlerinin vermiş olduğu eğitim, öğretim ile topluma ve milletine faydalı olmak durumundadır. Bugün hayatın her alanında, meslek gruplarının yetişmesinde değerli saygıdeğer öğretmenlerimizin emeği vardır.Onlara gereken değeri ve saygıyı göstermeli ve onların emeklerini boşa çıkarmamalıyız. Öğretmenler hayat boyu bizim rehberimiz, eğitmenimiz, liderimizdir. Herşeyi bize onlar öğretir. Öğretmenlerimizi bugün değil her gün anmalı ve onlara gereken değeri vermeliyiz.

Bende başta kızlarımın öğretmeni olmak üzere tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyor, sağlık, esenlikler ve başarılar diliyorum.

11 Kasım 2010 Perşembe

Atamızın Türk Milletine Güveni

Bugünde Atamızın Türk milleti için söylemiş olduğu anlamlı sözlerine yer vermek istiyorum. İnşaallah Türk milleti olarak Atamızın güvenine layık olur ve ona layık olacak nesiller yetiştiririz.


*Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir.Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir.

*Türk'ün haysiyeti, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.

*Bizim milletimiz, vatanı için, hürrüyeti ve egemenliği için fedakar bir halktır.

*Bizim başka bir milletlerden hiçbir eksiğimiz yoktur. Cesuruz, çalışkanız, zekiyiz. Yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz..

*Giriştiğimiz büyük işlerde, milletimizin yüksek kabiliyet ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur.

*Türk kuvvet ve zekasının yenmediği ve yenemeyeceği güçlük yoktur.

*Bizim milletimiz derin bir maziye maliktir. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

*Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, ayni esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim.

Tarihimiz, geçmişimiz; geleceğe ışık tutar. O nedenle tarihimize sahip çıkmalı, onu iyi öğrenmeliyiz ve gelecek nesillerimize iyi öğretmeliyiz. Atamızın ilkelerine, değerlerine ve emanetine sahip çıkmalı, vatan ve milletimiz için çok çalışmalı ve Atamızın güvenine layık olmalıyız.

Kaynak :www.forumformal.com

10 Kasım 2010 Çarşamba

..

Sevgili Atamızı ölümünün 72.yılında özlemle, rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Bu gün de sabah işyerimizde anma törenimizi gerçekleştirdik.

8 Kasım 2010 Pazartesi

New York'ta Beş Minare

Dün eşim ve arkadaşlarımızla "Newyork'ta Beş Minare" filmini izlemeye gittik.Filmi biz çok beğendik. Bol aksiyonlu bir film izleyeceğimizi düşündük. Aksiyon sahnelerini de oldukça başarılı buldum.Zaten Türk filmleri de bu konu da bayağı bir başarı göstermeye başladılar benim kanımca.Film de çok duygusal sahnelere de tanık olduk.Zaman zaman ağlattı açıkcası. Mahsun Kırmızıgül' ün son yıllarda senoryasını yazıp, yönettiği filmlerde toplumsal konuları içeren mesajları  oldukça başarılı. Yine bu konulara değinmesi  kanımca takdire şayan. "Güneşi Gördüm" filmini izlediğimizde de aynı düşüncelere kapılmıştım. Her iki filminde de alınacak mesajlar var tabii ki. Mesajları doğru algılamak lazım.Mesela "New York'ta Beş Minare" de islamiyeti gerçek anlamda yaşayanla, islamiyeti kullananların ayırt edilmesi çok önemli bir mesajtı bana göre. Kan davası yüzünden insanların hayatlarının nasıl çıkmazlara sürüklendiği, evlerinden, yurtlarından nasıl koparıldıkları, yanlış anlaşılmalar ile yine insanların hayatlarının nasıl karartıldığı, yine islamiyetin aslında hoşgörü ve iyilik, doğruluk üzerine kurulu olduğu, islamiyeti kullanan grupların, aslında insanları gerçek dininden nasıl saptırdıkları, yabancılara da islamiyette kötülüğe yer olmadığı, bunu yapanların ancak islamiyet kisfesine bürünerek bunu yaptığı mesajlarını içeriyor. Daha çok şeyler yazabilirim bu film hakkında ama bence detaylara girmeyeyim. Mutlaka izlenilmesi gereken ,bana göre oldukça başarılı bir film.Tavsiye olunur...

Resim kaynak: http://www.resimle.net/resim13336.html

1 Kasım 2010 Pazartesi

Kız Anneleri İçin....

Şimdi de "Kızımı Yetiştiriyorum" adlı kitaptan bahsetmek istiyorum. Bu kitabı kitap reyonunda görünce inceledim ve ilgimi çekip, hemen aldım.Çünkü bana yol gösterecek bir kitaptı.Malum iki kızım var.İlk kızımı büyütürken türlü zorluklarla ve hep ilklerle denemelerle büyüttük sayılır. İkinci kızımızı da daha bilinçli ve daha rahat büyüttük.Çünkü İlk kızımızdan kazanılmış tecrübelerle büyütüyoruz.Ama İrem hep ilk olmaya devam ediyor.Şimdi ise onbir yaşını yeni doldurdu ve ön ergenlik dönemleri oluyormuş bu yaşlar da. O süreçlere girdik. Bebeklik dönemi, çocukluk dönemi, okul dönemi derken şimdi de bunlarla başa çıkmamız gerektiğini düşünerek bu kitabı alma gereği duydum.

Kitap anne olmaya karar verildiği anda alınıp okunulması gereken bir kitap.Çünkü hamilelik döneminden, bebeğin doğumu ve gelişim sürecinden başlıyor ve kızınız yirmiiki yaşına gelene kadar ve evlenene kadar size rehberlik ediyor.

Kitabın giriş bölümünde;
Bir anne kızının doğumunda bir günlük tutmaya başlamış. Acı tatlı tüm tecrübelerini, kızının gelişimini, kızını büyütürken yaşamış olduğu duyguları bu günlüğe yazmış. Buradaki amaç ise; her bebeğin bir günlüğü olması gerektiği vurgulanmaya çalışılıyor. Bu annenin daha sonra kızı evlenip, yurt dışına gidiyor. Kızının yurt dışında doğumu üzerine kızı için tutmuş olduğu bu günlüğü duygusal bir mektup eşliğinde gönderiyor. Kızını büyütürken yaşadığı acemilikleri, deneyimleri, büyütürken yaşadığı duygu yoğunluklarını, kızının gelişimlerinin her bir anını anlatan bu günlükle, kızının da torununu büyütürken kendisine ışık tutacağını düşünüyor. Ayrıca torunu içinde günlükte her yazdığı yazıdan sonra iki sayfalık boş yer bırakmış. Ancak torunu kendisinden uzakta büyüyeceği için ilk sayfasına sadece duygu ve önerilerini yazmış.İkinci boş sayfayı da kızının doldurmasını istiyor. Torunu büyüdüğünde kendisine verilmesi için. Ne kadar hoş bir davranış..Çok duygusal, hem de mutluluk verici..

Anne olmak hayatın en büyük sorumluluklarından biri.Çocuklarımızın hem kişisel gelişimleri, hem de fiziksel gelişimlerinde bizlere çok büyük görevler düşüyor. Bunun içinde çocuklarımızın her bir evresini, gelişimlerini takip edebilmek, bizi nelerin beklediğini, nasıl bir tutum içinde olmamız gerektiğini, çocuğumuzu yetiştirirken, onları hayata hazırlarken; hayatın kurallarını öğretmek, onların iç dünyalarını zedelemeden, hayata karşı onları güven ve sevgimizle hazırlamak; fiziksel ve kişisel gelişimlerinde onlara destek olmak gerekir. Bu da ancak bilgi ve eğitimle daha sağlıklı olur. Bu kitapta, kızlarımın her bir evresini takip edebileceğim ve yanımdan hiç ayırmayacağım bir kılavuz benim için. Bu kitabı başından sona doğru değil de ilgi alanıma göre gerekli sayfalarından başlayarak okumaya başladım. Kitabı ikiye ayırdım. Üç-dört yaş grubu ve on yaş grubu. Arada diğer bölümlerini de okuyorum ama daha çok araya başka kitaplar giriyor. Bana göre özellikle "Kızımı Yetiştiriyorum" kitabı kız çocuk bekleyen anne adaylarının çok işine yarayacak ve kitabı başından beri takip edecekleri faydalı bir kaynak olarak tavsiye ediyorum.

Ayrıca ben bu konudaki düşüncelerimi paylaşırken çocuğumuz diye ele aldım ama kitap tamamen kız çocuklarımızda bize tecrübe olacak, ışık tutacak bir kitap bunu da belirtmek isterim. Kız çocuklarının gelişiminden bahsediyor, kız anne arasındaki iletişim ve tecrübelere yer veriyor çünkü. Ayrıca yazar Mine İZGİ'nin "Oğlumu yetiştiriyorum" adı altında kitabı da bulunuyor sanıyorum. Oğlu olan annelerin veya anne adaylarının da o kitaba sahip olmalarını önerebilirim.