23 Eylül 2008 Salı

Evde Nefret Edilesi Durumlar...Ve geciken Mimim:(

Sevgili arkadaşlarım Pandora ve Fikrimin İnce Gülleri pişti olmuşlar ve birbirlerinden habersiz "Evde Nefret Edilesi Durumlar" konusunda beni mimlemişler.Ama benim ayıbımda geciktirmiş olmam.Arkadaşlar sizlerden de özür diliyorum ve sizlerin tarafından hatırlanıyor olduğum içinde ayrıca onur duyuyorum.
Sevgilerimle birlikte, teşekkürlerimi sunuyor ve hemen yazmaya başlıyorum...

Evim evim yine de güzel evim benim...
Malum iki kız anasıyım. Büyük kızım dokuz, küçük kızım da henüz iki buçuk yaşında.O nedenle benim evim sık sık savaş meydanına dönüşüyor.Evin her yeri yerle bir oluyor ve sürekli evde eşimde bende bir dakika bile oturmamacasına evde toplama eylemine maruz kalıyoruz. Çocuklar evi nedense terli toplu sevmiyorlar.Çok yoruluyorum ama sağlık olsun geçici dönem diyorum. Allahın izni ile bu da geçecek diyorum ama Evimin zaman zaman dağınıklığından nefret ediyorum.. Benim çamaşır makinam da hiç durmaz. Zavallım yine de iyi dayandı. Neredeyse on senedir hiç durmadan çalışıyor, oda biraz geceleri dinleniyor ama bütün gün o çamaşırları yıkamaktan, bense onları makinadan çıkarıp, asıp kurutmaktan, sonra da kuruyanları toplayıp dolaba yerleştirmekten, ütülenecekleri ütülemekten helak oluyoruz.Çamaşır yıkatmaktan nefret ediyorum,onları toplamak dolaba yerleştirmek ve ütü yapmaktan da. Zaman zaman isyan bayraklarını çekiyorum, bakalım çamaşır makinam ne zaman çekecek isyan bayraklarını.Yine de iyi dayandı zavallıcık diye düşünüyorum...Çöp olayından da nefret ediyorum.Her akşam poşet poşet çöpleri hazırlamak,işten gelince birde onlarla uğraşmaktan nefret ediyorum. Ama sanıyorum çöp öğütücü makinalar varmış.Henüz onlarla tanışmadım ama.En kısa zamanda tanışmalıyım, umarım beni bu nefret edilesi durumdan kurtarır.Son olarak da alışverişten geldiğimizde alışveriş malzemelerini yerlerine yerleştirmekten nefret ederim ama neyse ki o konu da eşimle nötürüz.Çünkü evlendiğimizden beri eşim alışverişten geldiğinde "bunları yerlerine yerleştirmeyi çok seviyorum" dedi ve ben de kendi kendime "ohhh be!.. beni bu dertten kurtardın" dedim. Bir de severek haz alarak yapması benim işimi daha da kolaylaştırdı.Bunları kendisine söylemedim ama... Sadece içimden geçenler... İlk burada paylaşıyorum.On yıldan sonra bu yazımı okuma fırsatı bulabilirse buradan öğrenecek canım benim...
Düşünsem daha çıkabilir ama yeter sanıyorum. Herşeyden önce hastalık derecesinde titiz, hijenik, tertipli bir insan iken; şimdi kendi kendime telkinlerle sabırlı olmayı, geçici bir dönem olduğunu sakin ve rahat olmam gerektiğini düşünerek rahatlıyorum ve ailem ile paylaştığım her anın tadını çıkarmaya bakıyorum.Çünkü onları çok ama çok seviyorum...

NOT: Yaa! İçimden geçtiği gibi yazdım.Ruhumdan kalemime bunlar döküldü..Sevgiyle ve sağlıkla kalın.

Ben de bu pası bu sefer "isteyen herkes alabilir" diyorum.Birçok blogcu arkadaşım bu konuda yazdı çünkü...

22 Eylül 2008 Pazartesi

İLGİNÇ BİR GÖKYÜZÜ...

Yukarıdaki resmi bir akşam üzeri ben çektim.Gökyüzü bana çok ilginç gelmişti.Resimde görünen bu manzara bana çok enterasan geldi.Benim hayal gücüm mü geniştir bilmiyorum ama gökyüzünde ki şekilden kendi kafamda bir resim oluşturdum.Hani fal bakan kişiler kahve telvesinden oluşan şekilleri birşeylere benzetirler ya, bende öyle bir benzetme yaptım işte.Sizin yorumlarınızı da almak isterim.Sizde nasıl bir resim ve yorum oluştu...

20 Eylül 2008 Cumartesi

Melekli Kutu...

Çok değerli arkadaşım Özlem için yapmış olduğum bu kutuyu, geçen hafta pazar günü Özlemciğimin iftar davetine gittiğimizde telefonumla çektim.O nedenle çok net görünmese de ben detaylarını anlattığımda yapılışı konusunda da fikir sahibi olunur sanıyorum. Küçük bebeğim doğmadan önce o kadar çok çalışmalar yapmıştım ki, hepsini de sevdiğim insanlara hediye ettim.Çünkü benim için dışarıdan alınan bir hediyeden çok daha değer ve önem taşıyordu.Çünkü kendi el emeğim, göz nurum manevi değeri daha ağır basıyordu.İşte bu nedenle yapmış olduğum ve çok sevdiğim çalışmalarımın hemen hepsini benim için değerli, yüreğimde taşıdığım arkadaşlarıma ve sevdiklerime seve seve hediye ettim ama kendi elimde kalmasa da neyse, nasıl olsa elimden geliyor, yine yaparım dedim ancak, kısmet olmadı.Sağlık olsun hala elimden geliyor ve bebeğim biraz daha büyüdükten sonra daha da güzel ve geliştirerek bu tür çalışmalarıma dönerim.Allah sağlık versin yeter ki.Canlarım sizlerde güle güle kullanın.Kendi eserimi böyle dostlarımda görünce de ayrı bir mutlu oluyorum...

Şimdi yapımını anlatmak istiyorum.Görmüş olduğunuz gibi kare şeklinde medefe bir kutu.Önce zımparadan geçirildikten sonra lacivert boya ile iki kat boyadım. Üzerine beyaz ağaç tutkal sürdüm.Daha sonra da beyaz yağlı kağıdı buruşturup, tutkalın üzerine büzgülü şekilde yapıştırdım ve kurumaya bıraktım. Böylece yüzeyi sertleşti.Daha sonra da tekrar iki kat boyadım ve yine kurumaya bıraktım. Kuruduktan sonra da yaldızlı parmak boyasıyla hareketlilik verdim.İki üç kat vernik sürdüm.Verniğimizde kuruduktan sonra üzerine; yine lacivert boya ile boyayıp,parmak boyası sürüp, vernikleyip kuruttuğum polyester meleği
yapıştırdım ve bir kat daha vernik sürdüm.

18 Eylül 2008 Perşembe

Bir Kadın Ne ister? Yine Bir Mim ve Sobeee...

Sevgili Yaşamın Kıyısında "Bir Kadın Ne İster?" Konusunda beni mimlemişler.Kendilerine teşekkür ediyorum ve birazcıkta geciktirdiğim için sevgili Nur ablacığım'dan özür dileyerek hemen yazmaya koyuluyorum.
Daha önce de söylediğim gibi her birimiz bir birey olduğumuz için beklentilerimiz ve isteklerimiz, 3 aşağı, 5 yukarı aynı olsa da herkesin istekleri değişiklik arzeder diye düşünüyorum. O nedenle ben de bu yazımı "Ben Ne İsterim" şeklinde yazmak istiyorum.Öncelikle bu konuda zorlandığımı açıkça itiraf etmeliyim. Çünkü aklıma kliseleşmiş şeylerden başka şey gelmedi. Kadın, sevmek ve sevilmek ister, kadın anlayış, hoşgörü bekler, kadın saygı görmek, değer verilmek, önemsenmek vs.vs.....
Herkesin arzu ettiği ve ihtiyaç duyduğu durumlar farklı farklıdır.Bu nedenle ben "Bir insan, bir birey olarak ne isterim?" Ben bir birey olarak hayatımı sağlıklı, mutlu, huzurlu ve sevgi dolu yaşamak isterim ailem, sevdiklerim ve tüm dostlarım ile birlikte. Çocuklarıma güzel bir dünya bırakmak isterim. Onların sağlıklı, huzurlu bir ortamda büyümelerini isterim.Kendilerine, vatana, millete ve insanlığa faydalı ve hayırlı bir birey olarak yetiştirmek isterim.Bir kadın evinde mutlu, huzurlu olmak ister. Kocası tarafından büyük bir aşkla sevilmek ve sayılmak ister. Mutlu ve huzur dolu bir yuvası olsun ister. Çok şükür bunların hepsine sahibim. Mutluyum, huzurluyum. İşim gücüm yerinde. Dünya tatlısı iki kızım var. İhtiyacımız olan herşeye sahibim. Daha ne isteyebilirim ki?

Allahıma şükrediyorum ve ağız tatlılığı, sağlık, mutluluk ve huzur diliyorum cümlemizle birlikte.Sevgilerimle...

Bende bu pası, Muhabbet Çiçeğim, Gökkuşağımın Rengine ve Lola lolamıza gönderiyorum.Hadi bakalım kızlar şimdide sizden beklentilerinizi okuyalım.Sevgilerimle...

Sırada Pandoracığım ve Fikrimin ince Gülleri beni de dahil ettikleri "Evde Nefret Edilesi Durumlar"la ilgili blog oyunumuz var. Canlarım en kısa zamanda onu da yazacağım...Sevgilerimle...

12 Eylül 2008 Cuma

Evliliğe Dair...

Kadin için ve Erkek için Evliligin ne anlama geldigine kafami takmamışımdır hiç. Ancak bir gece ansizin bu konuya takiliverdim.Bir psikiyatrist "Evlilik erkek için depresyonu azaltan, kadin için ise artiran bir faktördür. " demis..Kadinlarda ruh hastaliklari ve bozukluklar siklikla 30-35 yas arasinda görülüyormus. Kadinlar gününün gecesiydi. Esim bana anlamli bir çiçek yollamisti. Çiçek kafes içerisinde tek bir kirmizi güldü. Hediyeyi alinca epey inceledim. Bildigimiz tavuk kümes telinden kafes yapmislar ve içine dekoratif bir sekilde bir gül yerlestirmisler. işimle evim arasında hakikaten pek küçük bir alanda yasiyorum. İşlerimden dolayı öyle çarsi pazar gibi keyiflerim hemen hemen hiç yok. Kafesteki gül çalisma masamda tam karsimda duruyor ve her baktigimda beni hüzünlendiriyor.Onun kafesini kesmek atmak istiyorum. O gece yattik, isiklari söndürdük ve ben bazen oldugu gibi makineli tüfek gibi konuşmaya başladım.O da sessizce beni dinliyordu.Dinliyordu biliyorum çünkü arada nefes aldigim zamanlarda bir iki kelime bir seyler söylüyordu.Ona evliligin erkekler için müthis bir keyif, kadinlar için ise kendi rizalariyla içerisine atladiklari bir kafes oldugunu anlattim. "Varlikli ya da yoksul hiç fark etmez. Erkek evlenince pek çok sorumluluktan kurtulur. Bekar bir erkek düsünelim. Yalniz yasiyor olsun.Bulasik,çamasir yikamasi ya da temizlikçi bir kadin alip en azindan direktifleri vermesi gerekir. Evinin düzeninden kendi sorumludur. Ne yiyecegine kendi karar vermelidir. Banyodan sonra banyoyu temizlemeli, ütülerini bir kadin tutsa bile zaman zaman yapmalidir. Mecbur kaldigi zamanlar olacaktir. Yere bir sey döktügünde temizlemek zorundadir, günlük kullandigi lavaboyu, banyo ve tuvaleti temizlemezse o pislik içinde yasar. Yani yasaminin sorumlulugu kendisine aittir. Bir de evli bir erkek düsünelim; evi temiz ve bakimlidir, bu konuda kafa yormaz çünkü nasil olsa karisi bu konuda yeterince kafa yormaktadir. Eve temizlikçi aliniyor olsa bile bunun kontrolü kadindadir. Aksam evde ne pisirecegim diye düsünen evli erkek gördünüz mü ? Ben görmedim, belki vardir ama ben rastlamadim. Bulasik, çamasir, ütü hep kadinin sorumlulugundadir ve evli erkegimiz gömlegini ütülü bulamazsa karisina çatma hakkina da sahiptir.Gömlegi henüz yikanmamissa da karisina çatabilir ve karisi da suçlu suçlu cevaplar. Kadinin asil depresif kisilik gelistirme sürecini tamamlayan etken çocuklardir. Pembe panjurlu evde bir gün bir bebek dogar. Aile çok mutlu olur. Kadin bebegini elbette çok sever. Ancak bebek bakima çok muhtaçtir ve bunu yapacak kisi de annesidir. Baba da zaman zaman bebegi yikar, bakar ama ZAMAN ZAMAN ! Görev annenindir. Bebek günde 8-9 kere bezini kirletir, her gün banyo yapmasi gerekir, günde 7-8 kez beslenir ama anne sütüyle. Hiç bir evli erkek baba bu sabira sahip degildir. Belki anne de sahip degildir ancak yapmak zorundadir. Sirin bebek geceleri 4-5 kez uyanir ve aglar, yorgun anne her seferinde firlayarak onunla ilgilenir. Yorgun baba çok yorgun oldugu için uyumasi gereklidir.Bebekle anne oynar, gazeteleri anne okuyamaz, televizyonu anne seyredemez.Anne artik adanmistir. Evine... kocasina... ve bebegine...Annenin isi bu kadarla da bitmez günümüz kosullarinda ekonomik yükü de paylasmak zorunda oldugundan çalismak mecburiyetindedir. Bakici ve kreslerle anne ugrasir.Bebegini güvenli ellere terk edip isine geri döner ama akli tüm bu sorumluluklarindadir. Hiç bir zaman bu sorumluluklardan uzaklasamaz, çocuklari anneannesine (dedesine degil) birakip tatile çikilsa bile kadinin kafasinin bir yani geride kalmistir ve artik hiç bir tatil eskisi gibi degildir ve olmayacaktir. Iste bu noktada kadinin beyni ufak tefek "YORULDUM" mesajlari vermeye baslar. Çarpintilar, endise, hormonal dengesizlikler.. Belki bir ileri safhasi olan panik ataklar.. Evli erkegimiz karisina neler oldugunu anlamakta zorluk çeker, üzgündür.Karisinin artik kendisini eskisi kadar çok sevmedigini düsünmektedir. Olayin bununla hiç bir alakasi yoktur ancak erkek bunu görmekte çok zorlanir. Bu dönem riskli bir dönemdir çünkü erkek kendisini sikica sarmalayacak ve ihtiyaci olan sefkati çamasirlarini bulasiklarini yikamadan ve çocuklarina bakmadan verebilecek baska bir kadinla karsilasabilir ve bu elbette ki onun suçu degildir. Evdeki kadin o kadar yorgun ve o kadar mesguldür ki erkek bu sefkat ihtiyacini gidermekte kendini sonuna kadar hakli bile görebilir. Hepsi degil elbette ama bazi erkekler bunu böyle yaparlar. Kadinin bunu fark etmesi uzun sürebilir.Sorumluluklari, evi, isi, çocuklari, yemekleri arasinda sikisip kalmis olan kadin bir gün kafasini kaldirip kocasinin nerede olduguna bakmak ister ve onun baska sefkatli kollarda oldugunu görür. Bu noktada bosanan kadinlar olabilir. Bosanma sonrasi sefkali kollarina sigindigi kadinla evlenen erkekler olabilir ve bu evlilik sonrasi o sefkatli kadinin nasil olup da eski karisina dönüstügüne sasiracak olan bu erkekler gene de olayi tam olarak kavramayacaklardir.Evliligin erkegi bir cariye sahibi kadini da ruh hastaligi sahibi yapmakta oldugunu kavramalari zaman alir, ancak gene de evlilikten vazgeçmezler çünkü ruh hastasi olan kendileri degildir ki, kendileri cariyeye, geysaya sahip olan taraftir ve belki 2 yada 3.evliliklerinden sonra artik seslerini çikarmadan oturur ve durumun keyfini çikartirlar.Zaman zaman ilk evlilige neden devam etmedikleri sorusu da bu asamada kafalarina takilabilir. Ama kisir döngüyü bu döngüye girmeden anlayamayacaklarini anlamislardir, Son pismanlik fayda etmez. " Iste kocama bir solukta bunlari anlattim. Ne denli dikkatle dinlemis oldugunun farkinda degildim, hatta uyumus olabilecegini düsünmüstüm. Ancak o uyanikti hem de fazlasiyla uyanikti. Konustuklarimdan etkilendigini söyledi, bana sarildi ancak tam bu sirada bebek aglamaya basladi bende bebegin yanina gidip onu uyuttum.Döndügümde kocam uyumustu. Yanagina bir öpücük kondurdum . Psikiyatristimle bir sonraki randevum ertesi gün sabah 10 daydi, saati kurdum ve yattim.

6 Eylül 2008 Cumartesi

Taşların Sihirli Gücü...

Görmüş olduğunuz taşlar sıradan taşlar değiller.Yeryüzündeki negatif elektriği uzaklaştırıp, pozitif elektirik yayma, çevresine karşı olumlu etkileşim sağlayan özelliğe sahip taşlardır.
Herbirinin ayrı ayrı adları ve insan vücuduna ve ruhsal sağlığına olumlu katkıları vardır.

Bu taşları birçok yerden bulmak mümkün tabii. Taşları işleyen özel yerler var.Bunların ismini ve ne işe yarayacaklarını öğrenip, takı olarak veya evlerimizde biblo eşya olarak kullanabiliriz.İşlettikten sonra tabii.

Ben bu taşların resimlerini Ankara Karum'da bir mağazadan aldım.Bu mağazada taşların orjinal halleri ile işlenmiş halleri de mevcuttu.Takı olarak veya biblo olarak kullanabileceğiniz şekilde işlenmiş halleri de vardı.Ya da Samanpazarı tarafında özellikle bu işler ile uğraşan bir esnaf kitlesi var oradan da temin edebilir veya zevkinize göre işlenmiş hallerini alıp kendinizde takılar yapabilirsiniz veya yaptırabilirsiniz. Hem şıklık, hem de sağlık için kullanmanızı tavsiye ederim.(Yandaki tabaktaki taşlar da bana ait).Bende fırsat bulamadım bir türlü ama Samanpazarı'ndaki bu yerlere ilk fırsatta gidip toptan bir alışveriş yapacağım. Yapacağım takılarımda imitasyon taşlar yerine bu taşlardan alıp kullanmayı düşünüyorum artık.
Akuamarin Taşı :Sinirleri yatıştırır.İçsel rahatlık verir.Solunum yolu rahatsızlıklarına,astım, böbrek,karaciğer,dalak ve tiroid bezi rahatsızlıklarına iyi geldiği söyleniyor.Bereket ve uğur taşı.Evinizde ve üzerinizde kullanabilirsiniz.
Kuvars :Cep telefonu, telsiz ve bilgisayarlardan yayılan radyasyonu topladığı söyleniyor.Beyin için uyarıcı niteliğe sahip olan bu taşlar, kişinin çevresindeki negatif enerjiyi yok ediyor.Kişileri endişelerinden kurtarıp,yaşama sevinci duyması için güç veriyor.Kalbi rahatlatıp,duygusal acıların çabuk geçmesini sağlıyor.

Ametist :Negatif eletrik yükü taşıdığı için insanlarda bulunulan fazla eletriği alma özelliğine sahip.Beyin gücünü yükseltiyor.Kuvvetli bir kan temizleyici.Pembe kuvars ile kullanıldığında aklı güçlendirip, kalbi koruduğuna inanılır.Halk arasında büyüye karşı koruyucu olduğu söylenir.Tarih boyunca alkoliklere de iyi geldiğine inanılmış ve bu amaçlada kullanılmış.kara sevda ve tutkuların şifası olarak da görülür.
Aventurin :Zihinsel karmaşayı ve stresi azaltıyor.Neşe taşı da deniliyormuş.İnsanın kendini mutlu etmek içinde kullanabileceği bir taştır.Şans taşı olarak da bilinirmiş.
Aytaşı :Ayın parıltısını yansıttığı düşüncesi ile bu ismi alan Aytaşı, kramplara,bacak ağrılarına, sırt ağrılarına iyi geldiği söyleniyor.Duygusal dengeleyici özelliği ile olaylardan çabuk etkilenen insanlara da iyi geldiği söyleniyor.Kişilerde egoizmi giderdiği, kadınlarda hormon seviyesini dengelediği de söyleniyor.
Oniks :Kaygı azaltıcı bir etkiye sahiptir.Özellikle gelecek kaygısı duyanlara iyi gelen bir taştır.Kontrol ve denge unsuru olarak da kabul ediliyor.Bağımlılıklardan kurtulmaya da yardımcı oluyor.
Değerli bir taştır.Kişinin konsantrasyonunu sağladığı gibi nazara karşı da kullanılıyor.
Kehribar :Taş olarak bilinir ancak reçinenin taşlaşması sonucu oluşmuş.Çok yumuşak ve çok hafiftir.Yaydığı sıcaklık,enfeksiyonu önlediği ve soğuk algınlığına iyi geldiği düşünüldüğü için boyun bölgesinde kullanılır.Boyunda taşınması ile guatr,astım, bronşit ve alerjiye iyi geldiği düşünülüyor.Ağrıyan yerlere konulduğunda ağrıları hafifletir.Takıntılara karşı iyi geldiği söylenir.Sol elde oynandığında bedenin elektriğini toplar.Elektrik yükünü azalttığı için depresyona karşı da iyi gelir.

Kuvars Kristali:Enerji simgesidir.Kişinin çevresinde oluşan negatif elektriği yok ettiği gibi, pozitif enerji toplar.Üstündeki enerji vücuda girerek yaşlanmayı geciktirir.Tansiyonu düzenler.Cep telefonu ve bilgisayarın yaydığı radyasyondan etkilenmemek amacıyla da kullanılır.Duygusal dengeleyicidir.Beyin fonksiyonlarını uyarır.Kuvars özellikle güç ve canlılık kaybına karşı koruma sağladığına inanılır.Terapi kürlerinin en önemli malzemeleridir.Meditasyonda kullanılır.Aşk taşı denilen pembe olanı nefret,kıskançlık,korku ve suçluluk duygularını ortadan kaldırır.Ruh inceliğinin sembolüdür.
Huzur ve duygu yüklüdür.

Rahatlatıcıdır ve sükünet vericidir.Kan dolaşımına iyi gelen etkisi vardır.


Rüya taşı olarak da bilinen dumanlı kuvarsın umutsuzluğu, üzüntüye,öfkeye, depresyona ve diğer negatif etkilere karşı taş sahibini koruma altına aldığına inanılır.
















4 Eylül 2008 Perşembe

ŞIK MI,RÜKÜŞ MÜ?...:)

Çok uzun zamandır kendi el emeğim olan işlere ara vermiştim.Özellikle küçük kızımdan dolayı, bu işlerde kullandığım malzemeleri ortadan kaldırmak adına da yaptım bunu.Ancak yine de kafamda tasarlayıp da fırsat bulamadığım işlerde kafamı meşgul ediyor.Aklım kalıyor.Kendi el emeğimle yapmış olduğum şeyleri daha bir severek kullanıyorum ve aradan uzun zaman geçse bile hala benim tasarımım, kendi emeğim diye büyük bir keyifle kullanıyorum.Dışarıdan hazır aldığım şeylerden bir süre sonra sıkılabiliyorum.
Yukarıdaki bluzümde sıradan bir bluzdu.Kullanımı çok rahattı.Göğüs bölümünden büzgülüydü.Ne yapabilirim diye düşünürken mağaza vitrinlerini son zamanlarda süsleyen boncuklu,pul payetli abiye elbise ve blüzlerden esinlenerek bende bluzüme böyle bir hareket kattım.Çok da şık oldu.Yapımına gelince, oda çok kolay.Görüldüğü gibi füme ve parlak kum boncuklar, boru boncuklar ve elips şeklinde pul payet aldım.Önce üstten başlayıp yatay bir şekilde; bir sıra kum boncuk işledim.Altına bir sıra boru boncuk işledim ve göğüs kısmını bu şekilde tamamladım.
Göğüs bölümün altında kalan bölümü de dikey bir şekilde, sekiz kum boncuğu ipe dizerek blüzüme işledim.Her sekiz boncuktan sonrada araya pul koydum ve bu şekilde devam ettim.Kolay olmakla birlikte epey bir zamanımı aldı. Ancak değdiğini de düşünüyorum.Çünkü gerçekten şık oldu ve severek kullanıyorum.
Göğüs bölgesinin orta bölümündeki büzgülü bölümün açılmış hali.Ayrıca trikosu kullanışlı olmakla birlikte bu boncuklarla hassaslaştı diyebilirim.O nedenle elimde ve narin bir şekilde yıkamam gerekecek.Olsun o kadar da olacak tabii ki.
Evet, işte üzerimde duruşu da bu şekilde.Sırada bekleyen daha başka blüz, kazak ve süveterlerim var.Bakalım onlara ne zaman sıra gelecek.Allah sağlık versin de benim minik prensesim biraz daha büyüsün.Şayet ben hala burada yazıyor olursam el emeği, göz nuru çalışmalarıma daha sık yer vereceğim.Çünkü aklımda çok değişik işler var ama durumum müsait olmadığı için ertelemedeyim.Hayırlısı bakalım.