31 Ağustos 2010 Salı

Nice Zafer Bayramlarımıza İnşaallah!...

Tarihimizi daha detaylı yeniden anlatmayacağım ama kısaca özetlemek istiyorum.....
Tarihimiz Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan beri zaferlerle doludur. Ancak Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde yüzyıllardır üzerinde bağımsız yaşadığımız topraklar parçalanmaya ve emparyalist güçler tarafından paylaşılmaya başlanmıştı. Bu durum birinci dünya savaşının sonunda mondros ateşkes antlaşması ve sevr antlaşmaları ile resmileştirilmeye çalışılıyordu. Ülkemizi düşmanlardan kurtarıp, Türk milletini bağımsızlığına tekrar kavuşturmak için Büyük önderimiz Atatürk ve onun silah arkadaşları Anadolu da Türk milleti ile kucaklaşmış ve canla başla Kurtuluş mücadelesi vermişlerdir. 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Savaşı da zaferle sonuçlanmış ve düşman ordusu İzmir’e kadar kovalanmış ve 9 Eylül 1922’de İzmir’de denize dökülmüşlerdir.....
Türk milletinin büyük kurtuluşu olan o günü ilerki yıllarda Büyük Önderimiz Atatürk Zafer bayramımız olarak kutlanmasını ilan etmiştir. Her yıl 30 Ağustos’da bu günümüzü daha bir coşkulu kutlamalıyız....

Ayrıca bize bu zaferi yaşatan Büyük önderimiz Atamıza, onun silah arkadaşlarına, kahraman Türk Ordusu’na ve kahraman Türk milletine şükran ve minnetlerimizi sunarken, rahmetle de anıyoruz. Hepimizin Zafer Bayramı Kutlu Olsun!...

Kısa Kısa ....Etkinliklerimizden...

Bloğuma eskisi kadar sıklıkla yazmaya zaman bulamadığım da oluyor.Bulsam da yazmak istemediğim de.Aynı şekilde okumaya da zaman ayıramıyorum.Aslında okumak isterim ama daha önce yazdığım gibi ekrandan okumak gözlerimi inanılmaz rahatsız ediyor.O nedenle fazla okuyamıyorum da.Tabii hayatımız bloğumdaki kadar durağan geçmediğini de belirtmek isterim.Geçen seneki yıllarda sıklıkla güncellediğim dönemlerde herşeyi paylaşıyordum.Özel gün ve etkinlikler,güncel konular da da yazılarım olmuştur.Bu sene hepsini kendime sakladım sanki.Hayatımızın bu kadar durağan geçmediğini de belirtmek isterim oysa.Mesela bu yazımız dolu dolu geçti.Kış aylarımızda çok fazla üretim adına birşeyler yapamasam da etkinliklerimiz oldu.Tiyatrolarımıza gidip birkaç oyun izledik.Özel günlerimiz kutlandı.Mesela yine burada belirtmedim ama 12 mart İstiklal marşımızın kabulünün anısına Milli eğitim Bakanlığının Törenlerinde "ÖNCE VATAN" adlı oyunu seyretmeye gittik.18 Mart Şehitleri Anma töreninde yine "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ" ile ilgili oyun seyrettik ve o duyguyu, o gururu o gün tekrar yaşadık.Hepsinden cep telefonumla resimlerde almıştım ama yazamayınca zaman aşımına uğradılar.Bu yazımda da toplu kısa kısa geçmek istedim...

Bu postumu da taslak olarak daha önce girmiştim.Ancak devamını yazmaya ancak fırsatım oldu. 30 Ağustos Zafer bayramında öğleden sonra kızımla Ankara Gordion Alışveriş merkezinde sinemaya gittik. Sinema çıkışından sonra da alışveriş yapacaktık. Biz sinemadayken Türkiye Cumhuriyetinin o ilk yıllarını ve Atamızın kostümlerinin, milli şarkılar eşliğinde sergilendiği bir defileye tanık olduk. Ben biraz izledim. Aslında çok da keyif aldım.S onuna kadar bile izleyebilirdim ama İrem sıkıldığı için çok fazla izleyemedim. Doğrusu içimde kaldı. İzlediğim süre içinde İrem'in dikkatini çekmek için kulağına defile ile ilgili açıklayıcı yorumlar da yaptım fakat yine de ilgisini odaklayamadığım için gösterinin yarısından sonra ayrılıp, alışverişe geçtik. Kızım biraz da kendisine alınacak yeni şeylerin heyecanıyla aklı alışverişte de kaldı tabi ki...


Bu resimde bulunduğumuz çevredeki bir etkinliğe ait. 2010 yılı da bol etkinlikli bir yıl oldu aslında. Hemen hemen her hafta ve akşamları etkinliklere, konserlere davetliydik.Tabii ki hepsine katılmamız mümkün olmadı. Yine de mümkün olduğunca da iştirak ettiklerimiz oldu. Yukarıdaki etkinlikte onlar da biriydi.Bu çocuklarla katılabildiğimiz bir etkinlikti. Yukarıda Ankara oyunları sergileniyordu.Ben Ankara oyunlarını çok seviyorum. Keyifle de izledik. çocukların da eğlendiği bir gündü bizim için.

Burada da Türk Sanat Müziği Konserini izledik.Muhteşemdi gerçekten.Ruhumuzu dinlendirdi. Keşke sürekli bunlara iştirak edebilsek diye de düşündüm. Ancak biraz daha çocuklarımızın büyümesi gerekiyor. O zaman belki onlarda bize eşlik ederler.

Bu arada 2010 yılı sezonu devlet tiyatrolarındaki birkaç oyunu da izledik. Bu yıl ki katılımlarımız da kalabalık arkadaş grubuyla oldu.Hatta organizasyonları düzenlediler veya biletleri de onlar temin ettiler. Bu sene de kısmet olursa gezilere iştirak edeceğim. Ben sosyal olmayı seviyorum. Gezmeyi, eğlenmeyi...vs...Ancak yanımda eşim olduğu zaman daha çok huzurlu oluyorum.O yanımda olmadığı zaman tedirgin oluyorum. Bir yanım sanki eksik kalıyor. Çocuklar küçük olunca herşeye yetişmek de mümkün olmuyor. Hayatımız daha çok onlara endeksli. Hep birçok şeyleri çocuklar büyüyünce diye ertelediğimiz zaman da yıllarımızı heba da etmiş oluyoruz.Velhasıl arada bu duyguları yaşasak da elimizden geldiğince ya hep birlikte güzel imkanlar yaratmaya çalışıyoruz.Ya da birimiz çocuklarla ilgilenirken, diğerimiz bu arzularımızı gerçekleştiriyor. Ama daha çok eşim bu konuda özveri gösterip, o çocuklarla ilgileniyor, bana fırsatlar sunuyor. İşte bu da huzursuz ediyor zaman zaman. Gerçi o işi gereği benden daha çok geziyor ama yine de hep beraber ailecek olunabilecek organizasyonlarda kendimi daha iyi hissediyorum bende, eşim de öyle...

13 Ağustos 2010 Cuma

Deko-Tasarım

Bloğumda böyle konulara yer vermesemde ev dekorasyonu, ev tasarımları, mobilyaları ile yakından ilgileniyorum.Yeni modelleri ve tasarımları yakından takip etmeye çalışıyorum.Yapabildiklerimi ise kendim tasarlamadan yanayım daha çok. Bu anlamda da araştırmalar yaparım. Birebir olmasa da kendimden de birşeyler katarak fikirler üretmekten de büyük haz alıyorum. Ama çalışan bir bayan olarak geniş çaplı vakit ayıramıyorum.Benim için en zor kısmı ise malzeme temin olayı oluyor. Her zaman her yerde aradıklarınızı bulamıyorsunuz veya piyasa araştırması da gerekebiliyor falan filan işte...



Neyse buradaki tasarımların hepsini tabii ki bu açıklamalarımda olduğu gibi benim yapmam olanaksız. Bu resimlerden kastım, yeni keşfettiğim bir siteden haberdar etmekti okuyucularımı. Benim takip ettiğim ve üyesi olduğum edebiyat Öğretmeni sitesinin maille haberdar ettiği Ev dekorasyonu ve tasarımları ile ilgili bir site burası.

Oldukça ilginç tasarımlar var. Dediğim gibi birebir olmasa da sizinde kendi fikirlerinizi ve zevklerinizi birleştirerek harika tasarımlar, modeller ortaya çıkarmanız mümkün.

Ben rast gele birkaç tasarımın resimlerini sizlerle paylaşmak istedim.daha detaylı incelemek için siteyi takip edebilirsiniz.Aslında sık sık güncellenen siteleri takip etmek isterim. Doğrusunu söylemek gerekirse sık sık güncelleniyor mu onu da bilmiyorum. Çünkü sürekli de rutin bir takip olayı da gerçekleştiremiyorum bu ve diğer siteleri de.her zaman vakit bulamıyabiliyorum.





Bu duvar panolarıda çok şık ve modern. Bunların yapılışını biliyorum. Bizim bir ablamız emekli olduktan sonra kurslara katıldı.Hala da fırsat buldukça devam ediyor.Bana detaylı nasıl yaptığını, hatta beraber yapmamızı da söyledi ama fırsat bulamıyorum. En önemli kısmı yine öncelikle malzeme temin olayına fırsat bulmam gerekir. Malzemeleri bir kenara koyduktan sonra da ilk fırsatta yapılır ama işin zor kısmını gerçekleştiremediğim için bekler.....





Şimdi müthiş şık duvar kağıtları, Modernizasyon adına o kadar çok tasarımlar var ki. Sırf işim bu olsun isterdim doğrusu.




Dekoratif aynalara bayıldım ben. Çok şıklar.

Neyse benden bu kadarlık.Detayları internetten ve vermiş olduğum siteden de inceleyebilirsiniz. Herşey gönlünüzce olsun... Esenlik ve sağlık diliyorum.

10 Ağustos 2010 Salı

Limon Ağacına Dair

Limon ağacı kaynakça yönünden oldukça zengin bir kitap.Ayrıca olaylara tanıklık eden ve bu trajediyi bizzat yaşayan kişilerle de görüşmeler yapılarak yazılmış bir kitap.

Konu itibari ile İsrail’in nasıl kurulduğunu; Filistin’in İngiliz mandasından sonra yurtlarından,evlerinden nasıl koparıldıklarını; İsrail ile Filistin arasındaki ilişkileri, çatışmaları konu alıyor.1948 Nazi katliamından kaçan Yahudi asıllı Eşkenazi ailesi İsrail’e göç eder.Kendilerine Ramla şehrinde bir ev verilir. Bu evin eski sahipleri de Filistinli Khari ailesidir. Evlerinden zorla, silah zoruyla uzaklaştırılmışlardır. Ancak Filistinlilerin evlerini kendilerinin terk ettiğini, korkak, ödlek olduklarına dair hikayeler yaygınlaştırılarak anlatılmaktadır. Yahudi asıllı bu ailenin kızı Dalia’da bu hikayeleri dinleyerek yirmi yılı geçirmiştir. Takii ki Khari ailesinin oğlu Beşir ile tanışana dek. Beşir iki kuzeni ile birlikte altı gün savaşından sonra eski topraklarına ve evlerine ziyaret gerçekleştirirler.İlk kuzeni evine vardığında evlerinde yaşayan bir bayan kapıyı yüzlerine kapatır. İkinci kuzeninin evi ise bir okula dönüştürülmüştür ve en son Beşir’in evine geldiklerinde kapıyı Dalia açar. Dalia onları içeri alır ve misafirperverlik göstererek evi gezdirir. Beşir’in hikayesini de bu ziyaret sırasında evi gezerlerken öğrenir. Dalia’nın yıllardır dinlediği hikaye ile asla bağdaşmamaktadır Beşir’in hikayesi. Naziler tarafından evlerinden yurtlarından sürülen Dalia ve ailesinin, bu seferde kendileri gibi Yahudiler tarafından evlerinden, yurtlarından sürülmüş Filistinli ailenin evinde oturuyor olma fikri Dalia’yı derinden etkiler. Dalia ile Beşir’in bu karşılaşmaları ile aralarında arkadaşlık da başlamış olur. Bu arkadaşlıkları uzun yıllar ama seyrek olarak devam eder. Bu yıllarla birlikte birbirlerini anlama çabalarını ve İsrail- Filistin sorununu biz okurlara tarafsız olarak yansıtmaya çalışmış kitabında yazar Sandy TOLAN.

Limon ağacı, Ortadoğu da yaşanan bu trajedik olayların ayrıntılarını en iyi şekilde anlatmış. Ayrıca bu trajediyi bizzat yaşamış olan kişilerin anılarına değinerek ve bunları bizzat kendilerinden dinleyerek kaleme alınmış olması da gerçekçi kılıyor hikayeyi. Bu anlamda kitap gerçekten okunmaya değer. Ancak kitabın çevirisindeki hatalardan kaynaklı zaman zaman sıkılmışlıklar da yaşıyor insan. Eğer son baskılarında bunu göz önünde bulundurup gerekli düzeltmelere giderlerse okunma sayısında daha çok artış olacaktır diye düşünüyorum.