31 Mart 2009 Salı

Bitkisel İçeceklerle İlaçların Etkileşimine Dikkat!...

Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal, halk arasında sıkça kullanılan bitkisel ürünlerin zararları ve tüketirken dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi vermiş.
Haberi aşağıdaki linkten okudum ve önemine dikkat çekmek için sizlerle de paylaşmak istedim.
http://ivillage.mynet.com/zinde-yasam-beslenme/4931-ilacla-alinmamasi-gereken-bitkiler.

Bazı bitkilerin ilaç ile alındığında çok daha kötü sonuçlar doğurduğunu duyuyordum ve bir tanesinide ben bizz’at yaşamıştım.
Bilmiyorum duydunuz mu? Greyfurt ile antibiyotiğin ciddi sorunlara, hatta ölümcül sonuçlara yol açtığını biliyor muydunuz?
Ben bunu yaşamadan önce de biliyordum.Bundan 3-4 yıl öncesi her gün düzenli portakal ve greyfurtu sıkıp, hergün bir su bardağı içiyordum. O dönemde bir rahatsızlık geçirmiştim ve doktorum antibiyotik verdi. Greyfurtun antibiyotikle olan etkileşimini biliyordum ama antibiyotik ile greyfurtumun arasına iki saatlik zaman dilimi koyuyordum. İki saat ara ile birşey olmaz diye düşünmüştüm ve birkaç gün sonra rahatsızlanmıştım. Bunu yaşadığım anda greyfurtu antibiyotiğim bitene kadar kestim ve düzelmeye başlamıştım ama sonraki araştırmalarımda antibiyotik ile greyfurtun arasında 24 saatlik bir zamanın geçmesi gerektiğini öğrendim. Anlıyacağınız o olay beni o kadar etkilemişti ki, kesinlikle greyfurtla değil antibiyotik, ağrı kesiciler dahi almıyorum. Bu benim biz’at yaşadığım olaydı. Aşağıdaki bitkilerinde hangi ilaçlarla birlikte alındıkları takdirde nelere yol açacağını açıklamış Sayın Prof.Dr. Yavuz BAYSAL.

Hangi bitki hangi ilaçla alınmaz?
Ekinezya; aspirin ve kortizon tipi ilaçlarla
Efedra; burun açıcı (dekonjestan) ilaçlar, kafein, tansiyon ve kalp ilaçları ile
Garlik; Aspirin ve romatizma ilaçları ile
Ginkgo biloba; aspirin, romatizma ilaçları, kan sulandırıcı ve idrar söktürücülerle
Ginseng; aspirin-romatizma ilaçları, kalp ilaçları, şeker hapları, idrar söktürücülerle
Glukozamin; idrar söktürücü ve insülinler
Kava; Parkinson ilaçları ve kan sulandırıcılarla
Melatonin; romatizmal ilaçlar, kortizon ve beta blokerler ile
Kondriotin sülfat; aspirin ile birlikte kullanılmamalıdır.

Yan etkilere dikkat
Ekinezya kullananlarda; mide rahatsızlığı, ishal, kabızlık, allerji,
Garlik kullananlarda bulantı, ishal, kanama, alerji
Ginseng kullananlarda baş ağrısı, uyku problemi, ürtiker, vajinal kanama, göğüslerde hassasiyet, tansiyon problemi
Ginkgo biloba kullananlarda mide rahatsızlığı, ishal, baş ağrısı, kanama, epilepsi, kramplar
Glukozamin kullananlarda mide rahatsızlığı, şişkinlik, gaz, ishal
Kava kullananlarda uyuklama, kaşıntı, karaciğer rahatsızlığı
Melatonin alanlarda uyuklama, baş ağrısı, depresyon, mide rahatsızlığı
Fitoöstrojen alanlarda meme ve rahim rahatsızlıkları, tiroid problemleri
Sarımsak ve zencefil gibi bitkiler kandaki pıhtılaşmayı azaltır. Bu nedenle cerrahi müdahalede bulunulacak kişiler ile aspirin ve ağrı kesici kullananların bu bitkisel ilaçları almaması gerekir.
Efedra alanlarda baş ağrısı, sinirlilik, tansiyon yüksekliği, felç ve kalp krizi görülebileceği unutulmamalıdır.

Yukarıda sayılan bitkisellerin bazıları bana tanıdık gelmedi ama sanıyorum zayıflama formu çayları içinde olan karışımlar bunlar.

30 Mart 2009 Pazartesi

Fikriye Hanım...:((

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi biyografik tarzlı, tarihi kitaplar okumayı seviyorum.Yaşanmış hayat hikayelerini konu alan kitaplarda ilgimi çeken tarzlardandır. Özellikle sevgili Atamıza ait belgeseller, anılar, tarihsel ve biyografik yazılar. Fikriye Hanım da bu tür kitaptan biriydi. Atamızı çok derinden tanımadığımın bu tür kitapları okuyunca daha iyi farkında oluyorum. Daha önce okuduğum yayınlardan, dinlediğim hikayelerden daha farklı iddialarla karşı karşıya kalmıştım. Ama kitabın yazarı sayın Fatih Bayhan uzun araştırmalar sonucu tarihi belgelere dayalı olarak bu kitabı hazırlamış. O nedenle kitapta yazılan detayların güvenirliliğine kananat getirerek ve bir solukta okudum. Her ne kadar hüzünlü ve acı sonla biten bir aşkın konusu olsa da. En azından böyle bir aşk, sevgili Atamızla ve Fikriye Hanım arasında böyle bir gönül bağı olduğunu ve bunun sonucunda da böyle bir acı olay yaşanmış olduğunu biliyorum artık. Bu kitap ve içeriği hakkında daha detaylı bir yorum yapmak istemiyorum. Sadece Fikriye Hanım'ın Sevgili Atamıza büyük bir aşkla bağlı olduğuna ve aşkı uğruna da hayatını çok genç yaşta kaybetmiş olduğuna üzüldüğümü belirtmeden geçemiyeceğim.

26 Mart 2009 Perşembe

Hadi Kolay Gele Bana!...

Yukarıda görmüş olduğunuz bir kova dolusu malzemeler de kullanılmayı bekliyorlar. Fakat fazla zaman da bulamıyorum. Hepsini tüketmek istiyorum.Tükendiğinde de bir daha yapar mıyım bilmiyorum.Uzun süreli yapınca da sıkılıyorum. Bir de benim huyumdur. Birşeyler orada boş boş durunca ruhum daralır. Mutlaka değerlendirmeliyim veya eksiltmeliyim diye düşünürüm. Şimdi o bir kova dolusu malzeme bana evde kalabalık yapıyormuş gibi geliyor. Ama artık zaman da bulamıyorum. Daha önceki çalışmaları canım annemin katkıları ile yaptığımı söylemiştim. Şimdi onlar da hazırlık içindeler. Doktor kontrollerini gerçekleştiriyorlar. Nisan ayı gibi yazlığa dönecekler. Hepten yalnız kalacağız. Annemler burada iken o kadar rahatız ki, her konu da desteğini görüyoruz. Çok zaman evde yemek hazırlamama bile fırsat vermiyor. Yemeğimizi annemler de yiyoruz. Çocuklarımla ilgileniyor. Eşimle sinema, tiyatro, alışveriş, gezme her türlü etkinliğimizi gerçekleştiriyoruz. Artık bundan sonra başımızın çaresine bakacağız. Annemlerle de yazın izinlerimizi alıp yazlığa gittiğimizde görüşebiliriz artık. Ama dediğim gibi yukarıda ki malzemeleri ne yapıp edip değerlendirmeliyim. Bunun için sabahlayabilirim de. Belki de diyeceksiniz ki; niye o kadar malzeme aldın. Çok haklısınız. Ama malzemelerin hepsini ben almadım. Canı sağolsun. İşyerimde bir ablamız vardı. Ben bu işlerle uğraştığımda o da merak salmıştı. Ona da öğretmiştim. Benden sonra kendisi bir sürü malzemeler almış. Epey birşeyler yapmış. Emekli olduktan sonra da eşide bizim işyerimizde çalışıyordu. Onunla kalan malzemeleri bana göndermişti. Bende kendisini arayıp "emekli olduğunu daha çok uğraşması için zamanı olacağını, neden gönderdiğini" söylediğimde, "hevesimi aldım, zamanım olacağını da sanmıyorum. Senin daha çok işine yarar" demişti. Eeee! bende almıştım. Daha sonra da almam gereken bazı malzemeler oldu derken bir yığın, dünya kadar malzeme işte...
Bunlarda takı malzemelerin. Bir türlü tüketemediğim. Minik kızım doğmadan önce uğraştığım en son hobi çalışmamdı. Bunlar da tüketilmeyi bekliyorlar. Neyse hadi bakalım Bana kolay gelsin diyorum. Sevgiyle ve sağlıkla Kalınız!..

23 Mart 2009 Pazartesi

Kurt Seyt ve Shura...

Sevgili Serap' ların düzenlemiş olduğu "Kitap Etkinliği" vesilesi ile sevgili Neva'lı Günler'in bana hediye etmiş olduğu Nermin Bezmen'in kaleminden bizlere sunulan "Kurt Seyt ve Shura"'yı geçen hafta bitirdim ve ancak yazabiliyorum. İnanılmaz sürükleyici ve de etkileyici bir kitap. Neva'lı Günler' e tekrar teşekkür ediyorum bu kitapla da beni tanıştırdığı için...

Kitap 1890'lı yılların Rusya'sı ile 1924'lerin Türkiye'sine kadar uzanan bir dönemin içinde, dramatik bir belgesel niteliğinde. Yazar uzun yıllar ve özenle yapmış olduğu araştırmalar sonucu yazmış olduğu bu romanda dedesi Kurt Seyt'in mücade dolu, aşk, hasret, hüzün dolu hikayesini bu kitabında ölümsüzleştirmiş. Kurt Seyt' in hikayesi öyle güzel yansıtılmış ki, adeta kendinizi olayların akışında yolculuk ederken bulacak kadar sürükleyici. Ayrıca kitap bize ilk etapta aşk kitabı imajı vermekle birlikte, 1890'lı ve daha sonraki yıllardaki Çarlık Rusya'sının son durumlarını, isyan ve ihanetlerin yaşandığı, halkın düştüğü acı dolu yaşamların,ailelerin parçalandığı, evlerinin, mallarının yağma edilip, toplu katliamların yapıldığı bir dönemi de bize yansıtırken insanın etkilenmemesi imkansız. Dahasında Kurt Seyt'in bütün bunlardan kaçması sonucu, onun izinden Türkiye'nin ve Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerine de tanık oluyoruz.

Romanı, büyük bir heyecanla, sonsuz bir zevkle ve yine gözyaşları ile okudum. Herkese de tavsiye ediyorum. Gelelim şimdi de konusuna;

Kurt Seyt Mirza Eminof' un servet ve ünvanla doğan en büyük oğludur. Oğlununda kendisi gibi asker olmasını istediği için 12 yaşında askeri okula yazdırır. Seyit cesur, hırslı ve yakışıklı bir gençtir.Çar Nicolas'ın Muhafız Alayında Üsteğmen iken, Shura ile de tanışır. Shura ile tanışmasından iki yıl sonra Rusya' da Bolşevikler tarafından çıkarılan isyanda Çar'ın Muhafız Alayında Komutan olmasından dolayı ölüm listesinde adı yazılıdır. Seyt bu zaman zarfında Shura'sını da unutamaz ve onu da yanına alarak oralardan uzaklaşma çabasına girer. Uzun bir maceradan sonra Shura'sına kavuşur. Shura'yı alıp yakın arkadaşı Celil ve onun kız arkadaşını da yanlarına alarak ailesinin yanına gider. Ancak baba Eminof Rus gelinini eve kabul etmez. Bunun üzerine Seyt, Shura ve arkadaşları bir süre bağ evinde kalırlar. Bu arada Seyt için tehlikede adım adım yaklaşmaktadır. Seyt babası ve ailesi ile vedalaşamadan buruk bir hüzünle, hasretle oradan uzaklaşmak zorunda kalır ve Türkiye'ye kaçar. Türkiye'ye gelirken yanında getirdiği bir cephane dolusu silahı Kuvayi Milliye ordusuna teslim etmiş ve Türk halkının sevgisini kazanmıştır.

Shura ise onaltı yaşında muhteşem güzelliği, beklentisiz aşkı ile Seyt' in dünyasına girip aynı macera da bir daha asla göremeyecekleri vatanlarının, ailelerinin, yaşayamayacakları geçmişlerinin hasretlerini birbirlerinin aşkları ile dindirmeye çalıştılar. daha sonra Shura' nın Rusya'dan İstanbul' a gelen yakınlarının kendisini bulması ile Seyit ve Shura'nın ilişkilerinde yanlış anlaşılmalar, ihanetler, kırgınlıklar ve kısa süreli ayrılıklar yaşandı.Bu zamanla birbirlerinden uzaklaşmalarına aynı zamanda da birbirlerinden kopamamalarına kadar sürdü. Bu arada Seyt bir evlilik yaptı ancak bu evlilikte Shura' da bulduğu aşkı, ruh bütünlüğünü yakalayamadı. Shura ise Fransız bir kaptanla birliktelik yaşadı zaman zaman. Adam Shura'yı Fransa'ya götürmek istiyor ancak, Shura Seyt'ten uzaklaşamıyor. Seyt' de Shura ile aynı acıları, sıkıntıları yaşıyor. Her ikisi içinde iyi olacağını düşündüğü ve kendi hayatlarına devam edebilmek adına Shura' yı çok seven adama kendi elleri ile, mutlu edeceğine garanti alarak teslim ediyor.
Hikaye' nin devamını da merak ediyorum. Gerçek yaşanmış öyküler her zaman benim ilgimi çekmiş ve etkilemiştir. O nedenle bundan sonrasında da Kurt Seyt' in ve Shura' nın hayatını okumayı düşünüyorum...Sevgilerimle...

16 Mart 2009 Pazartesi

Güllü Kutu...

Bugünlerde daha çok el emeği çalışmalarıma ağırlık vermiş gibi gözükmekle birlikte, yine hafta sonu geç vakitlere kadar yapmış olduğum ve bir arkadaşımıza hediye ettiğim bu kutuyu da sizlerle paylaşmak istedim. Yine MDF olan bu kutuyu da ilk işlemlerinden (zımparalama ve temizlemeden sonra) sonra içini ve dışını iki-üç kat beyaz boya ile boyadım. Bu çalışmamda peçete tekniği uyguladım. Yapılışını görmediğim işlemlerde ürkerek el atsam da, yine de denemeye değiyor diye düşünüyorum. Çünkü gerçekten peçete tekniğinin de kolay bir işlem olduğuna tanık oldum. Peçenin güllerini düzgün bir şekilde kesip, tek kata ayırdım ve kutunun belirli bölgelerine yerleştirip, peçete tutkalı ile yapıştırdım. Kutunun kenarlarını da pembe renge boyadım. Daha sonra da vernikledim.Harika bir çalışma oldu. O nedenle peçete tekniğinin yapılışının kolay, hem de çok şık olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Tavsiye olunur. Sevgiler...

11 Mart 2009 Çarşamba

Bu Kolyemi de Çok Sevdim...

Daha önceki yazılarımda hakiki taşların sihirinden ve faydalarından bahsetmiştim. Ben bu taşların insan vücudunda pozitif etki gücünü öğrendiğimde takı çalışmalarımı bundan böyle
bu değerli taşlarla yapacağıma karar vermiştim. Küçük kızım doğmadan önceki senelerde(yaklaşık 3 yıl öncesi) sayıları yüzü aşkın takılar yapmıştım. Ara sıra onlara da yer verip nasıl yaptığıma dair bilgiler de veririm ancak çoğunu sıradan taşlarla ve maliyeti çok düşük fiyatlarda yapmıştım. Şimdi ise bu değerli taşlar üzerinde çalışmak istiyorum. Fakat bunların satış yerleri sınırlı olduğu gibi, belirli bir bütçe de ayırmak gerekiyor. Çünkü fiyatları çok pahalı. Birde ihtiyacınız kadar da vermiyorlar. Birkaç çeşit almak istediğinizde maliyet inanılmaz artıyor. Onu da çok sıklıkla yapamayacağım için, fırsat ve de bu boncuklar için kendime biraz daha fazla bütçe ayırdıkça alıp değişik takılar yapmayı düşünüyorum.

Şimdi gelelim resimdeki kolyemi tanıtmaya.

Hafta sonumu gece iki buçuğa kadar bu kolyemin yapımına ayırdım. Görüldüğü üzere üç değişik boncuk ile çalıştım bu kolyemi de. Akik taşı, yeşim taşı ve yıldız taşı. Aralarına da gümüş aparatlar. Üç boy misina ipi ayırdım öncelikle. İlk misinanın ortasına 7 sıra yeşim taşı, başına ve sonuna gümüş aparat, iki tarafına 9 'ar adet akik taşı ve iki taraflı yine gümüş aparat ve 11 yıldız taşı ve gümüş aparat, diğerlerini de aynı yöntemle dizdikten sonra kapatmalarla misinanın üçünü de sıkıştırıp sonrasında da klips taktım.

10 Mart 2009 Salı

İsim Bulamadım.Adı Ne Olsun?...

Sonunda bende yaptım. Dediğim gibi hiçbir şeyden geri kalmayı sevmiyorum. Herşeye el atmayı, yapmayı, herşeyde başarı göstermeyi seviyorum ama bu biraz acemi işi oldu. Pek beceremedim doğrusu. Belki devamını getirirsem bende başarabilirim. Ya da yapılışlarını yakından görmem lazım. Nereden birleştirme yapılmış. Ne ölçülerde örülmüş. Bunları yakından görmem gerekiyor aslında. Ama işin şakası bir yana ben bu Amigurumi işini daha çok çocuklarım için yapmak istedim. Kendi el emeğimle yapmış olduğum birşey olmasından dolayı minicik kızım bile öyle sahiplendi ve sevdi ki elinden düşürmez oldu. Hatta onunla yatıyor, yanında taşıyor. İrem'ciğim "anne okula götürebilir miyim?" diye soruyor. İnanın satın aldığımız oyuncakların yüzüne bile bakmıyorlarken, bu beceriksizce ördüğüm bebek onların daha çok hoşuna gitti. Ama ben de arkadaşlarım gibi ünlü çizgi ve masal kahramanlarından örmeyi çok istiyorum doğrusu. Bu konuda hocalarımda sevgili Semra (Smilena) ve sevgili Özlem ve sevgili Fulya (çocukla çocuk) olacak. Onlar sayesinde kendimi daha da geliştireceğime inanıyorum...

9 Mart 2009 Pazartesi

Aydın Türk Kadınıyım...


Türk Kadını medeniyete Avrupa kadınlarından önce ulaşmıştır.Yüce Önder Atatürk Türk Kadının, Türkiye Cumhuriyetinin varolmasında büyük bir katkıya sahip olduğunu savunmuştur. Hiç şüphe yok ki; tarlayı eken, çifti süren, ormandan odun kesip getiren, aile ocaklarının dumanını tüttüren bütün bunlarla birlikte sırtlarıyla, kağnısıyla, kucağında yavrusuyla yağmur dememiş, çamur dememiş, kış dememiş, sıcak dememiş savaşta cephanelerde mermi taşımış Türk ordusunun yanında yer almış olan Anadolu kadınlarımızdır. İşte bu yüzdendir ki; Sevgili Atamız " Türk kadınına her alanda güvenmelisiniz. Onlar anne olmasını, gerçek bir anne olmasını bildikleri kadar medeni alemin her branşında da üstün yetenekleri ile birer uzman olmasını bilecek kadar çalışkandırlar, inançlıdırlar ve gayretlidirler." demiştir. Atamız saygıdeğer kadınlarımızı, Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmemiş ve buna kesinlikle inanmıştır.


Atatürk'ün sayesinde, Özgürlüğün adımıyım.
Türk anası payesinde, Aydın Türk Kadınıyım.


İster yetmiş olsun yaşım, İlerici ve çağdaşım.
Yoksa haram olur aşım, Aydın Türk kadınıyım.


Mukaddestir mücadelem, Yurt ağlarken nasıl gülem.
Son bulsun ıstırap elem, Aydın Türk kadınıyım.


Allahımın izni ile, Hayatımı versem bile.
Cahil diye düşmem dile, Aydın Türk kadınıyım.


Şükür bende müslümanım, Tanrı'ya tamdır imanım.
Türkiyeme kurbandır canım, Aydın Türk Kadınıyım.


Meş'aleyiz sönemeyiz, Başka rejim denemeyiz,
Hilafete dönemeyiz, Aydın Türk Kadınıyım.
Mediha ŞEN SANCAKOĞLU
Yukarıdaki sözler Mediha ŞEN SANCAKOĞLU'na ait. Çok da güzel yorumlamış. Kendi sesinden dinlerken mest oluyorum.
Kadınlar Gününüz Kutlu olsun...
Kandiliniz de Mübarek Olsun Arkadaşlarım!..

6 Mart 2009 Cuma

Karanfil Kolyem...

Karanfilden yapılmış kolyeyi bir arkadaşımda gördüğümde çok hoşuma gitti. Çok değişik ve otontik geldi. Bende yapımı kolay olan bu kolyemi ilk fırsatta yaptım. Severek kullanıyorum.Ayrıca ben karanfilin tadını değil ama kokusunu sevenlerdenim.Kolyemden burnuma gelen hafif karanfil kokusu da çok hoşuma gidiyor doğrusu.İlgilenen arkadaşlarıma yapılışı hakkında da bilgi vermek istiyorum. Öncelikle karanfilleri ben sabah işe giderken içi su dolu kaba boşalttım. Akşama kadar suda yumuşadılar. Akşamda fırsat bulduğumda mutfakta ayak üstü siyah dikiş ipine iğne ile dizdim. Aralarına da rengine uygun başka boncuklar veya nazar boncuğu da katabilirsiniz. Ben rastgele ve de az katmışım. Sizler ise sayı ile dizin isterseniz. Birde karanfillerin yönlerini de göz önünde bulundurun derim. Sevgiler...


3 Mart 2009 Salı

Bana Dair....

Bugünlerde kendimi yazma modunda da hissetmiyorum. Daha doğrusu sıradan günlerimi yaşıyorum. Çok şükür şikayetçi değilim ama burada yazmak için sizlerle paylaşabileceğim konular olması gerekir. Yazarken sizlere de kendimden birşeyler katmalıyım veya sizler kendinizden birşeyler bulmalısınız diye düşünüyorum.Benim buradaki temel amacım tamamen bu idi. Ama sizlere karşı kendimi öyle yakın hissediyorum ki. Öyle bir an geliyor, birşeylerinizi paylaşma gereği duyuyorsunuz.Nitekim, geçen hafta yaşadığım üzüntümde sizlerin duaları ve tesellileriniz beni biraz olsun rahatlattı doğrusu. Düşüncelerimi nasıl ifade edeceğimi gerçekten bilemiyorum şu an. Yeğenimin durumunu öğrendiğimde de o durumdaydım. Çok üzüldüm, korktum ve ne yapacağımı bilemez durumda sizlerle de paylaşma ihtiyacı duydum ve sizleri de endişelendirdim. Gerçi sonuçlar alınana kadar o korku ve endişeyi hep yaşadık ama çok şükür ciddi birşey çıkmadı. Kansızlık, bir de (telefonla bilgi alıyorduk sonuçlarını görmedim ama) kalp de doğuştan her dört kişiden bir kişi de olabilecek bir durumdan bahsetmiş doktor. Büyüdüğünde tamamen geçer demiş. Ayrıca sene de bir kez kontrole çağırmış bu durumdan dolayı. Hafta sonu sonuçlarını görebilirim ancak. İşten eve-evden işe gidiyoruz. O nedenle en son cumartesi görmeye gitmiştik. Hafta içi uğrayamadım bende. Zaman pek olmuyor. Ama çok şükür iyi haberlerini aldım. Kendisi de derslerimden çok geri kaldım diye yavrum okuluna koşturmuş. Annesi biraz heyecan ve stres yaptığını da söylüyor, derslerde ve sınavlarda. Ama İremciğim ne kadar rahat bir çocuksa, Didemciğim' de o kadar sorumluluk sahibi ve de heyecan yapacak bir yapıya sahip. Onu yenmesi de lazım tabii. Aslında sıkıntı, heyecan yapacak bir durum da yok. Derslerinin hepsi beş. Ama yine de yapı meselesi galiba. Sizleri de endişelendirdiğim için çok üzüldüm doğrusu. Tekrar ilginize teşekkür ediyorum. Hepinize sevgi ve sağlık diliyorum...