27 Ekim 2008 Pazartesi

Y A S A K L A N I (AYRILI) Y O R U M...

Bloggerların kapanması benim canımı oldukça sıktı ve beni bu işten soğuttu.Bence çok gereksiz ve anlamsız bir karar.Craft Woman ın da dediği gibi bir kişi yüzünden bütün sınıf cezalandırılamaz.Bunu kesinlikle kabul edemiyorum.Oysa bizler burada çok şeyleri paylaşıyorduk.Birbirimizden çok şeyler öğreniyorduk.Kendimizi burada ifade ediyorduk, dostluklar ediniyorduk, yediğimiz,içtiğimiz,gezdiğimiz, öğrendiğimiz, emeğimiz,bildiklerimiz ne bileyim her şeyi ama herşeyi tamamen iyi niyetle paylaşıp mutlu oluyorduk.Ayrıca çok da emekler verdik.Yeri geldi bunun için uykusuz kaldık.İleriye dönük planlarımızın içinde de bu blog yazma işi bizi mutlu ediyordu.Mesela çocuklarım için oluşturmuş olduğum bloğu çocuklarımın ileride okuyabileceği, takip edebileceği ve bundan mutluluk duyabileceği günlük olarak düşünmüştüm.Ama şimdi bütün şevkim ve yazma isteğim yok oldu.Bunca emek hazırlayıp da kendi masumca yazılmış, hazırlanmış emeğimizin elimizden alınmasına diyecek hiçbirşey bulamıyorum.Benim özelim, benim hayatım, benim yazma ve paylaşma özgürlüğüme yasak getirildiğini düşünüyorum.Bir daha yazmak da istemiyorum.Bu yasakçı zihniyet var olduğu sürece bunun arkası gelecektir.Gerek burada olsun.Gerekse diğer bloklarda olacaktır.Benim tuttuğum günlüğümün elimden alındığını düşünüyorum.

24 Ekim 2008 Cuma

Sizi Beyin Egzersizi Konulu Yazıma Alayım,Lütfen!..

Arkadaşlar beyin egzersizi yazımı ben maksat muhabbet olsun diye yayınlamamıştım.Beni takip eden bütün blog arkadaşlarım ve dostlarıma amacım gerçekten de beyin egzersizi yaptırmaktı.Ama yorumlarınızı alamadım.Yorumlar bana değil.Resimde kim ne görüyorsa,dikkatli incelemeden sonra yorumda yazsın. Yeterli yorumları alana kadar ben bu resimler konusunda açıklama yapmak istemiyorum.Bazı arkadaşlarım da bu konuya sık sık değinmemi yazmışlar.Sizden gerekli yorumları aldıktan sonra yenilerine de yer vereceğim.Hepiniz sevgiyle ve sağlıkla kalınız...

NOT: 14 Kasım'da açıklayacağım.

21 Ekim 2008 Salı

Kışa Merhaba Derken...

Yaz bitimi ile kışlıkları çıkarmaya başladım. Kışın en çok gömlek ve süveter giymeyi çok seviyorum. Bana daha spor geldiği için. Kendimi daha rahat hissediyorum.Yandaki resimde görülen ise geçen kış örüp örüp söktüğüm, yaka konusunda kararsız kaldığım bir örgü idi.neyse ki, o sene yuvarlak yaka modası benim işimi biraz kolaylaştır ve nihayet bitirdim. Hayır, düz örgü olsa hiç mühim değil, ancak her tarafı saç örgüsü olunca söküp söküp örmek çileden çıkarmış, örgüden beni soğutmuştu. O an için tabii ki. Normal zamanda örgü beni dinlendirir. Ancak bu seferde komşum biraz ütü vurursam iyi olacağını söyledi ve ben akıllı da ılık da değil normal sıcaklıkta, neyse ki tülbent üzerinden ütü yaptım ancak güzelim süveterim bu hale geldi ve saç örgüleri biraz açıldı. Halbu ki lastik havası veriyordu ve bedenimi daha güzel sarıyordu. Ama komşum itiraf etti daha sonra. Nazarımız değdi bu senin süveterine diye. Onlarda çok beğenmişler...

ULUSLARARASI ARKADAŞLIK ÖDÜLÜ...:))

Sevgili Blog Arkadaşlarım Yaşamın Kıyısında, Muhabbet Çiçeğim, Flame ve Gökkuşağının Rengi beni Uluslararası bu ödüle layık görmüşler.Ben de kendilerine en derin sevgilerimle teşekkür ediyorum. Ayrıca böyle değerli arkadaşlarımın kalbinde bende yer edebilmekten onur ve mutluluk duydum. Herşey gönlünüzce olsun canlarım. Ben de sizlerle olmaktan son derece mutluyum. Teşekkür ederim. Düşünüyorum da iyi ki bu blog alemine bende girmişim ve sizleri tanımışım. İYİ Kİ VARSINIZ. Benim şimdi arkadaşlarımdan bir fazla kişiye ödül vermem gerekiyormuş. Benim dört değerli arkadaşımdan gelen bu ödülü de ayrı ayrı değerlendirmeye alarak her arkadaşımın dağıtmış olduğu ödülün bir fazlasının toplamını dağıtmak istiyorum. Böylece daha çok arkadaşlarıma ulaşmış olur benim ödülümde. Aslında tüm takipte olduğum bloglar bu ödüle layık. Kimse gücenmesin olur mu. Hepinizi çok seviyorum. Beni bu ödüle layık gören arkadaşlarıma ayrıca tekrar çok teşekkür ediyorum.
Bende bu ödülü beni okuyan ve benim okuduğum herkese göndermek istiyorum. Çünkü hepsi birbirinden değerli ve birbirinden özel.Seçim yapamadım maalesef...

19 Ekim 2008 Pazar

Bu Pazarımızı da Böyle Geçirdik!..

Bu pazar Ankara'nın Ayaş İlçesine gittik.Hep duyardım ve merak ederdim. İyi ki gitmişiz diyebileceğim güzellikte,sakin, huzur veren ve yerli sebze- meyvelerin bulunduğu şirin bir ilçe.
Eşimle en büyük hayalimiz, hafta ortasında şehirdeki işlerimizi halledip,Cuma akşamından kaçabileceğimiz, Ankara'ya yakın bir yerde,yukarıdaki ev kadar olmasa da,bize yetecek kadar kafamızı dinleyebileceğimiz, misafirlerimizi de orada ağırlayabileceğimiz, doğayla içiçe, bahçesi de olan şirin bir ev sahibi olmak istiyoruz.
resimler yine rastgele seçildi.Ayaştan pazar alışverişi de yaptık.Herşey o kadar taze ve lezzetliydi ki.Yukarıdaki domates ve biberler çekimden olsa gerek çok büyük çıkmış ama küçük, taze ve çıtır çıtırdı.Ben bu ikili ile inanılmaz ekmek yedim.Benim en çok yemek zevkim,domates,biber,peynir, ekmektir.Biberlerde dediğim gibi küçük, çerez gibi ve tatlıydı.tabii aldıklarımız bunlarla sınırlı değil.Taze sebzelerden meyvalardan da bolca aldık. Fırsat buldukça da gidip oradan böyle alışveriş yapmak istiyoruz.

Bu manzara benim çok hoşuma gitti.Tarihi bir ev gibi geldi bana.Bu evin sağ tarafındaki yoldan İlçeyi kuşbaşı izleyebileceğimiz tepeye çıktık.
Ve geldiğimiz bir tepe.Çok bakımlı ve güzel piknik alanı.Çocuk parkı ile karşı karşıya ve sakin görüldüğü gibi...
O tepedeki parktan Ayaş'ı kuşbakışı izleyebiliyoruz.
Çocuklar en çok bu parkta eğlendiler.Çok çeşitli oyun materyalleri vardı.Çocuklar için birçok alternatif olmuş doğrusu.Bazılarını başka parklarda dahi görmedim.
Parkın genel görünümü.Bir pazar aktivitemiz de böyle geçti.Çocuklar ve biz çok mutlu, huzurlu güzel bir gün geçirmiş olduk.Sağlıkla ve Sevgiyle Kalınız!..


15 Ekim 2008 Çarşamba

Yoksulluk mu?.. Hani Nerede?..

Çok değil bundan on yıl öncesi,benim çocukluk yıllarımda yoksul insanlar vardı.O insanlar o kadar gururlu ve onurlu insanlardı ki.Annem o insanlara yoksul olduklarını hissettirecek davranış ve söylevlerden uzak,sanki bir komşuluk görevini yerine getiriyormuş edası ile yaklaşırdı.Yemek verirken, komşu bu bizim memleket yemeği, veya bu bizim özel yemeğimiz sizde bir tadına bakın.Giysilerden bu çocuklara artık olmuyor, daha çok yeniler senin kıza veya oğluna uyar mı acaba? gibi yaklaşırdı.Bizde çok varlıklı değildik.Orta halli bir aile idik.Ama ailemin gelir kaynağı olduğu için ona göre yaşam standartımız vardı.O günlerimiz daha güzeldi.Alışverişlerimiz ihtiyaca yönelik ve bayram ve seyranlarda olurdu.O zamanlar kitapları MEB dağıtmaz kendi imkanlarımızla alırdık.Okullar açılacağı zaman ihtiyaçlarımızı almaya babam veya annemle gittiğimizde büyük bir heyecanla alırdık.Sadece ve sadece ihtiyaçlar alınırdı.Şimdi ise çocuklarımız bile her gördüğünü ister oldu.Birde direnmeleri yok mu, insanı pes ettirir duruma getiriyorlar.Ama çocuklarımızın da suçu yok sanırım bunda.Şimdi herşey o kadar çeşitlendi ki; süslü püslü kalemler, silgiler, eğitim araçları.Öğretmenlerimiz" almayın çocuklara bunları.Derslerde onlarla ilgilenmekten dersi dinlemiyorlar bile" diyor ama nafile.Toplantılarda öğretmen bunu söylemesine rağmen duyarsız veliler alıp okula gönderiyor, diğer çocuklarda arkadaşından görüp "aynısından bende istiyorum" diye tutturuyor.Maalesef özenti burada başlıyor çocuklarımızda.Halbuki ben" kızım başkasında olan şeyi ne yapacaksın.Bak senin sahip olduğun şeyde onda yok" diyorum ama ilkokul çocuğuna bunu anlatabilmek nafile.Maalesef eskiden biz ailemizden idare etmesini, herşeyi yeri ve zamanında alınması gerektiğini öğrendik.Üstüne üstlük çocukları cezbedici çok materyalde bulunmadığı için elimizdekilerle idare etmesini ve mutlu olmasını bildik.Oyuncaklarımız bile sınırlı idi.İp atlardık.Top oynardık.Saklambaç şu an bile hatırlayamadığım grup oyunları oynar ve daha mutlu olurduk.Şimdi çocuklarımıza oyuncak alıyoruz da eve gelene kadar bıkıyorlar ve yüzüne bakmıyorlar bile...

Neyse; Neydik, Ne olduk...O şartlarda yaşayan biz çocuklar da manevi duygular çok güzeldir hala.Benim için çevremde benden müşkül durumda birisi varsa yüreğim sızlar.Elimden geleni yapmak isterim.Nitekim böyle bir durumla karşı karşıya geldiğimizde elimizden geleni yapıyoruz...

Ancak şimdiki durumumuz trajedik bir durum görüldüğü üzere. Maalesef tüketim manyağı olmuş bir toplum olduk.Bu durumlara nasıl geldik hiçbir anlam veremiyorum.Daha on yıl öncesi yurdum insanının daha seviyeli, idareli, duyarlı bir toplum olduğunu, manevi ve insani değerlerimize ne kadar önem verildiğini anlattım.Bu toplum nasıl oldu da böyle tüketim canavarına dönüştü aklım bir türlü almıyor diyeceğim ama bu da yalan olur.Çünkü bu ülkenin insanını bence bankalar cazip görünen kredilerle, kredi kartlarıyla taksit imkanı sunumlarıyla ve en az asgari ödeme tutarı "batmış balık yan gider" zihniyetine sahip insanımızı bu hallere getirdi.Kredi kartları olmazsa zaten o şatafatlı alışveriş merkezleri bir bir söner.Kredi kartlarının yüzü suyu hürmetine adım başı alışveriş merkezleri kuruluyor.Haa! buna karşımıyım asla! Sadece Toplum olarak bilinçli hareket etmiyoruz.İşin cılkını çıkartıyoruz.Herşey dozunda olmalı...

Şimdi gelelim, gerçek yoksulluk konumuza.Aslında herkes yoksul ama farkında değil.Ülkemiz borç batağı içinde iken yokluk içinde varlıkla yaşıyoruz.Bu bizi yerin dibine çektiği gibi,gözü dönmüş insanlarımız etrafında bulunan yoksul insanları görmemezlikten geliyor.Maalesef çocuklarımızda bizden gördükleri ile bu hayatı böyle tanıyorlar.İnsanı duygularını,manevi değerlerini öğrenemiyorlar veya göremiyorlar.Bu konu bana göre uzayıp gidecek. Daha bu ülkenin gerçek yoksullarından bahsedemedim. Ancak buradan bizi okuyan insanlarımızdan hep birlikte kendimize çeki-düzen vermemizi öneriyorum. Zamanımızı,paramızı ve emeğimizi, ülkemiz içinde olan varlıklarımızı lütfen dikkatli kullanalım.Çocuklarımıza da iyi örnek olalım. Onlara da birşeyler bırakmamız gerektiğini, Bu ülkenin hepimizin olduğunu ve ülkemize sahip çıkmamız gerektiğini LÜTFEN!.. unutmayalım.Ve LÜTFEN!..Gerçek yoksullara da yardım ellerimizi uzatalım...Sevgiyle ve sağlıkla Kalınız!...

14 Ekim 2008 Salı

Beyin Egzersizi Yapalım mı?


Şekil- 1
Zaman zaman bir takım resimlerden ve şekillerde benzetmeler yapıp, onları algılama konusunda çalışmalar yaparım zaman zaman.Bununla ilgili internetteki sitelerden de faydalanırım mesela.Mailime de gelen resimler, şekillerden, beyin egzersiziyle ilgili sitelerden de faydalanırım bu konuda,bulmacalar çözerim.Daha sonra bunu yakınlarımla, dostlarımla paylaşırım.Büyük kızıma da resim ve şekilleri gösterir , ne gördüğünü sorarım.Hem eğlenceli, hemde beynimizi çalıştırmak için son derece gerekli birşey.
Her yaşta beynimizin loblarını çalıştırmak için bulmacalar çözmek, algılama ile ilgili çalışmalar yapmak ve kitap okumak, bilgilerimizi tazelemek gerektiğini duymuşsunuzdur herhalde.Mesela beynini kullanmayan insanların Alzheimer hastalığına yakalanma risklerinin daha fazla olduğunu biliyorsunuzdur sanırım.O nedenle beynimizi ihmal etmemeli, hiçbirşey yapamıyorsanız bile kitap okumalı veya yukarıdaki ve aşağıdaki türden resimler ve şekiller üzerinde düşünüp gizli olan öğeyi bulmaya çalışmak,beynimizin loblarını harekete geçirtmek, bulmaca çözmek yararlı olur.

Şekil-2

Dediğim gibi dostlarımla, yakınlarımla paylaştığım bu yararlı ve gerekli oyunu siz değerli blog dostlarımla da oynamak istiyorum. Şimdi sizlerden yorumlar bekliyorum.
Şekil 1' de ne görüyorsunuz?
Şekil 2' de ne görüyorsunuz?

NOT:Resimler alıntıdır.

11 Ekim 2008 Cumartesi

Yeni Bir İş, Yeni Bir Hayat,Yine Gülecek Bir Neden...:))

Bugün değerli arkadaşlarıma ve konuklarıma burada görmüş olduğunuz güzelliklerden ve bu güzelliklerin benim üzerindeki doping etkilerinden bahsetmek istiyorum.Doyumsuz güzelliğin içine düştüm dersem yeridir.Ben doyamıyorum bu güzelliğe.Burası neresi biliyormusunuz? Benim şu an çalıştığım yere giden uçsuz bucaksız bir bahçe mi desem, başka ne desem bilemedim.

Ben her sabah yaklaşık yirmi dakika bu yolu yürüyor ve işyerime varıyorum.Aslında sabahları biraz erken çıkabilirsem şayet git git bitmeyen bu güzel bahçede, temiz hava eşliğinde yürüyüşümü yapar, enerji depolarım.Ancak bu yürümelerim bile beni inanılmaz rahatlatıyor.Ben kamuda çalışıyorum biliyorsunuz.İşyerimiz şehir merkezinin biraz dışında kalıyordu ve servisle gidip geliyorduk.İmkanlarımız oldukça sınırlı idi.İşyerimizin şehir merkezinde de bir bölümü var.Kısa bir süre önce oraya atandım.Merkezde olmak her bakımdan avantaj benim için.Çünkü küçük çocuğum var ve her zaman her işimi halledemiyebiliyorum. Ama şimdi iş çıkışı hemen halletmem gereken her hangi bir işim varsa hallediyorum.Ayrıca her sabah eşimle birlikte yolculuk ediyoruz.Bu da bizim için çok hoş ve keyif verici bir durum.Öğlen vaktimi geçirmem için birçok alternatifim var.Mesela eşimle buluşup birlikte vakit geçirebiliyoruz.Bu durumdan eşimden çok mutlu.Benim buraya gelmem en çok onu mutlu etti zaten.
Yemekhanemiz olduğu gibi, hoş,güzel restoranları veya fast food yerleri de var.İstersen Kızılay taraflarına bile gidebilirsin.Ama en yakın imkanı değerlendirirsek şayet,yemekten sonra bu güzel bahçede dolaşabiliyor veya oturup keyif yapabiliyoruz.Sağın,solun,önün,arkan yeşil doğayla kaplı görüldüğü üzere.
Birçok insan ya da gençler burada yerlere oturmuş piknik yapıyorlar.Spor yapıyorlar,yürüyüş yapıyorlar.Son derece rahat ve kendi kendileri ile başbaşa.Benim çok hoşuma gitti doğrusu.Özgürlük,kalabalık içinde kendinle başbaşa olmak,yalnız olmak bu olsa gerek.Bende bu yaşantıya ayak uydurmaya başladım.Burada kendimle başbaşa olmak hoşuma gidiyor.

Buraları gezerken durup seyrediyorum ve resimler çekiyorum.Ben yeşili çok seviyorum ve çok mutlu oluyorum.Pozitif enerji ile doluyorum.Allah bu güzelliklerden bizleri mahrum etmesin.
Bu resimin üzerine doğa ile ilgili yazdığım şiiri tekrar yinelemek istiyorum.
Doğadır çevreye güzellik veren,
Yeryüzünü demet demet ören,
Bahçemize çiçeklerini seren,
Doğanın güzelliği için diren!..
Her sabah,o temiz havayı derin derin içime çekiyorum.Etrafımı seyrede seyrede,kulağımda sevdiğim şarkıları dinleyerek yol boyunca huzurla ve keyifle işte bu yolda yürüyorum.

Buranın güzelliği sadece bu anlattıklarımla sınırlı değil tabii ki.Mesela yukarıdaki tenis kortu da mevcut.Ben buraya üye olup, bazı öğlen saatlerinde tenis oynamayı da düşünüyorum.Bu imkanın
yanıbaşımda olması da benim için ayrı keyif ve mutluluk verici.Çünkü Tenis oynamak da benim için ayrı bir zevk,eğlence...

Burası da olimpik yüzme havuzumuz.Buraya aile üyeliği için başvurduk.Sabah 6'dan akşam 9'a kadar açıkmış.İstediğimiz zaman yüzmeye de gidebileceğiz.Eşimle bunun planlarını da yaptık.Daha ne olsun.İnsanın keyif alacağı imkanların ve güzelliklerin yanı başında olması o insanı daha enerjik,verimli, mutlu ve eğlenceli kılmaz mı sizce de?Bende çok mutluyum çok.Daha ne olsun.Bundan iyisi can sağlığı.Siz değerli dostlarımın da Herşey Gönlünce Olsun.Sevgilerimle!..




9 Ekim 2008 Perşembe

Ben Kimim?...:))


Canım arkadaşım Muhabbet Çiçeğim, bu seferde beni aşağıdaki anketle sobelemiş.Beni az çok tanıdınız.Bakalım bu anket benim hakkımda biraz daha aydınlatıcı olacak mı? Evet yorumlarınızı alayım sevgili arkadaşlarım...

İsminiz : Mehtap
Nerelisiniz? : Ankara
Yaşadığınız Yer : Ankara
Mesleğiniz : Kamu çalışanıyım
Hobileriniz: Kitap okumak, gezmek,  sinemaya gitmek, alışveriş, tiyatro, müzik, bilgisayar, ahşap, seramik çalışmaları yapmak, takı tasarımları yapmak,örgü yapmak, çocuklarımla aktiviteler yapmak, ailem ile hoşça vakit geçirmek...
Evli misiniz?: Evet
Kaç çocuğunuz var?: 2 tane dünya tatlısı kızlarım var.
En sevdiğiniz yemek?: Yemek ayrımı yapmam.Yalnız sebze türünü çok severim ve sağlıklı bulduğum herşeyi yer, sağlıksız bulduğumu da elimden geldiğince yememeye çalışırım.
Sevdiğiniz müzik?:Kulağıma hoş gelen her tür müzik dinlemeyi seviyorum.Yalnız arabeksten bende haz almıyorum.
Nerelere gitmek istersiniz? :Ülkemin her karış toprağını görmek ve daha sonra da dünya turuna çıkmak istiyorum. Çok şey istiyorum belki de değil mi? İnsanın ne ömrü yeter, ne de parası....:)

Ben de canım arkadaşım RoyalRojanama, paslıyorum. Kolay gelsin.
SEVGİYLE ve SAĞLIKLA KALINIZ!..

7 Ekim 2008 Salı

Benim DNA'm da Buymuş!..:)

Sevgili RoyalRojanam beni bayramdan önce Visulog dan görsel DNA'mızı oluşturma testine davetle sobelemişti.Bende yolculuk hazırlığı içinde olduğum için vakit ayıramamıştım.Daha sonra da bayram gezimiz ve tatil notlarımızın arkasından cevaplarım derken en sona kaldım gördünüz mü? İşte bu yüzden ikinci defa da sevgili arkadaşım Evrensel Çizgiler'den aynı pası aldım.Halbuki cevaplamakta geciktiğim için canım arkadaşım Evrenciğim yazımı görmedi doğal olarak. Ama olsun yine de çok teşekkür ediyorum.Oyunlarınıza dahil olabilmek onur veriyor canlarım.

Bu test seçmiş olduğumuz resimlere göre değerlendirme yapıyor. Fakat birçoğumuzun testi birbirine benzer çıkıyor gibi geldi bana ne dersiniz? Genelde ortak resimler üzerinde seçim yapıyoruz doğal olarak.Çok az kişi istisnai seçimde bulunuyordur herhalde...Sonuçlarda o nedenle hemen hemen aynı gibi...
Şimdi http://www.visulog.com/ 'dan testi yapmaya başlıyorum.

Keyif Düşkünü:İyi görünmek senin için sıradan bir durum. Ama ceplerini hafiflettiği de bir gerçek.Ama önemli olan kendini iyi hissetmen. Evinde modern ve cool bir zevkin var.Fonksiyonel olması yetmez, evin de senin kadar tarz sahibi olmalı. İçecek tercihin sağlığına önem verdiğini ve kendin için neyin faydalı olduğunu bildiğini gösteriyor.
İyi görünmenin cepleri hafifletmesi ile ne alaka...

Firari:Tatilde deneyimi her zaman konforun önünde tutuyorsun, yıldızların ya da bir çadır bezinin altında. Vahşi doğada olmayı ve yönünü kendin tayin etmeyi seviyorsun.Tutkularının sana yön vermesini seviyorsun.Muhtemelen yalnız vakit geçirmekten zevk alıyorsun, içgüdülerin ve merakın seni bütün dünyayı keşfetmeye zorluyor.İyi göründüğünde iyi hissediyorsun. Kendini şımartmaya hep hazırsın. Tabii bu kadar iyi görünmek biraz zaman ve para kaybı demek, biliyorsun !

Yalnızlığı pek sevmiyorum.Sevdiklerimle, ailem ve dostlarımla olmaktan daha keyif alıyorum.Son cümleye de katılmıyorum.Bu kadar iyi görünmek biraz zaman ve para kaybı demek değil bana göre yanılıyor muyum?

Part-time aşık:Gerçek bir romantik ve biraz da hayalperestsin. Tamam hayat bir film olmayabilir ama öyle olduğunu düşünmenin ne zararı olabilir ki?Senin için özgürlük... Herşeyi satın alabilecek kadar çok para! Hayata karşı fazlasıyla gerçekçisin.

Doğru söze ne denebilir ki?..

Hayalperest:Zevk seçimin gevşemek ve rahatlamak için can attığını gösteriyor. Ya sürekli şımartılan birisin ya da o kadar yoğun bir hayatın var ki kendine zaman ayıramıyorsun.Romantiksin ve doğanın sade güzelliklerinden hoşlanıyorsun. Uçsuz bucaksız tabiat manzaraları seni rahatlatıyor.Müzik, hayatının orjinal film müziği ve senin için parça indirmek adeta bir tutku. Odaklanmanı ve konsantre olmanı sağlıyor, vazgeçilmez bir parçan.Kapatmakta zorlanıyorsun.Sanata bakış açın oldukça klasik. Tarihe ve yüzyıllar boyunca yaşayan eserlere özel bir ilgin var. Gerçek sanatın zamana direnebilen olduğuna inanıyorsun.

Doğru ama tutku derecesinde değil. Çok zaman eşime bu konuda rica da bulunurum bile.

Benden bu kadar,uyanlar ve uymayanlarla işte ben buyum arkadaşlar...Bende kabul ederse şayet craft woman'ıma ve yaşamın kıyısında'ya paslıyorum.Birde sizi tanıyalım görsel DNA ile...Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın!...

5 Ekim 2008 Pazar

Bayramda Kütahya' daydık...

Bayramın iki gününü Kütahya'da geçirdik.Eşim doğma büyüme Kütahya'lıdır.Ben de Liseyi Kütahya Lisesinde okumuştum.Kütahya gerçekten güzel memlekettir.Kayınvalideler hala orada yaşıyorlar ve bizde her sene gideriz.Gittiğimizde de gezip eski günleri yad ediyoruz.Ancak bu sefer Sizlerle paylaşabilmek adına, Kütahya'yı tanıtmak adına daha detaylı bir gözlemledik ve bu sefer Kütahya gözümüze daha da bir güzel göründü.Zaten ekonomi yönünden fena sayılmaz.Çinileri ile ünlüdür biliyorsunuz.Fabrikaları ve birçok insana da iş istihdamı çok olan bir memeleketimizdir.Bu nedenle olsa gerek çok büyümüş ve gelişmiş geldi gözümüze.


Yukarıdaki vazo Kütahya'nın merkezinde bulunur. Kütahya'yı ve Kütahya Çinilerini sembolize ediyor.
Kütahya tarihi, doğa güzelliğini ve modern şehirleşmeyi bir arada barındıran ve her kesimi büyüleyen bir kent bana göre.
Yukarıda görünen Kütahya'nın kuşbakışı görünüşü. Bu resim sadece bir bölümü.Bu resmi çekerken bulunduğumuz yerden Kütahya'nın dört köşesini görmek mümkün.Şehir günden güne büyüdüğü buradan o kadar net görünüyor ki.
Yukarıdaki resmi de oranın yerel yayınlanan dergilerinden birinden çektim.Oraya özgü yöresel kıyafetleridir.Düğünlerde,kına gecelerinde genç hanımlar düğüne bavullarla gelir, gece sonuna kadar birkaç tane bu yöresel kıyafetlerden giyerler ve her kızın çeyizinde bulunur bunlardan.

Bu bayramda Kütahya'da müzeleri ve tarihi yerleri de gezdik.Yukarıdaki Macar Konağından bir bölüm.Resimleri sıraya göre koyamamışım o nedenle resimlere göre anlatacağım.1840'lı yıllarda Macar Komutanı Lajos Kossuth Kütahya'ya gelmiş ve Kütahya'lıların konukseverliğinden memnun kalıp bir süre burada yaşamış ve bu evde kalmış.Bugünse burası müze haline getirilmiş.Konaktan bir bölüm.
Burası konakta Lajos Kossuth'un çalışma odası.
Burası selamlık diye adlandırılan bölüm.Ailesi ile kaldığı odası,yatak odası,çalışma odası bulunuyor.
Lajos Kossuth' un konağı ve bahçesi.Bahçesinde heykeli de bulunuyor.
Konağın girişinde bu büstü ve hayatını anlatan bu yazıt bulunuyor.
Şimdi gelelim çini müzesine.Fotoğraf makinamı almayı unutmuşum ve hepsini cep telefonundan çektiğim için kaliteli resimler olamadı ve birçok resmi buraya alırken yan,ters çıkıyor.Bende düzgün çıkanları ancak yayınlayabiliyorum ve o nedenle sıra takip edemedim.Kusura bakmayınız lütfen.
Yukarıdaki masa Abdulvahip zamanında yaptırılmış ve yer altında arkolojik kazılar sonucunda bulunmuş bir eser.

Kütahya Çinileri.Bazıları Oranın Çini sahipleri tarafından müzeye bağışlanmış eserleri.



Yine yeraltı kazılarında bulunmuş İznik Çinileri imiş.

Arkoloji müzesinde de Eskiçağlardaki insanların yaşantılarını yansıtan eserler yer alıyordu.
Eskiçağ insanların topraklardan yapmış olduğu bu kaplar, çanaklar, çömlekler de görülmeye değerdi doğrusu.
Bu eserler, hangi çağlarda o ilk insanlar neler yapmışlar, nasıl yaşamışlar,neler keşfetmişler,hayatlarını kolaylaştıracak şeyleri nasıl keşfetmişler ve ilkel şartlarda yaşantılarını kolaylaştırma çabalarını görebiliyoruz.
Çağ çağ gelişme göstermişler.Önce toprağı keşfetmişler.Topraktan birçok şeyler yapmışlar. Daha sonra madeni, bronzu bulmuşlar.Altını bulmuşlar.Öyle ki takılar,süs eşyaları bile çok ilginçti.
Altını bulduklarında yukarıdaki süs eşyaları,küpeler,kolyeler,bileklikler o kadar ilkeldi ki.


Güneş saati olarak yapılmış.

Mezar taşı.

Bayram nedeni ile kapalıydı.

Lisemiz.Kütahya Lisesi.Ne güzel günlerdi.
Adliye sarayı ve bütün cephesi çini ile süslenmiş.Kütahya'da birçok kurum, cami ve okul cephelerinde çini süslemesi görmek mümkün.
Tarihi evleri.Safranbolu evlerini andırıyor.Ahşap yapı bu evler.Genelde ara sokaklarda sıkça rastlıyoruz.

Kütahya'nın Döner Gazinosu.Biz içindeyken sürekli dönüyor ağır bir şekilde.İçinde döndüğünüzü hissetmiyorsunuz ama zaman zaman dışarı bakıldığında manzaranın değişmiş olduğunu farkediyorsunuz.Yalnız bayram nedeni ile bu sefer buraya da giremedik ve uzaktan görüntüleyebildik.

Gazinonun bulunduğu surlardan çekilmiş bir resim daha.Ayrıca burada duymuşsunuzdur.Dumlupınar Üniversitesi var.Şayet birgün çocuğunuz burada bir okul kazanacak olursa veya hayat sizi buralara sürüklerse hiç tereddüt etmemenizi öneririm.Haa! insanları nasıldır derseniz o konuda birşey söyleyemem.Çünkü bende pek tanımıyorum.Bundan on sene öncesi sadece kendi arkadaş çevremle sınırlı idim.Çok da iyiydik.Güzel günlerimiz geçmişti.