22 Şubat 2016 Pazartesi

. İnsanca yaşamak......

Geçen hafta yine çok ses getiren acılar yaşandı.Ankara'mızın en güvenli olduğunu düşündüğümüz bir bölgesinde bomba patlatıldı.Onca masum vatandaşlarımız ve askerlerimiz hayattan koparıldı. Birçoğu da yaralandı.Doğu bölgemizden de şehit haberlerimiz gelmeye devam ediyor.Güzelim ülkemizde artık sevinebileceğimiz, gururlanacağımız hiçbir şey göremiyorum. Her gün üzüntü,ahlar vahlar, gözyaşı var. Ateş her zaman olduğu gibi düştüğü yeri yakmaya devam ediyor. Bizler de onca acı yaşanıyorken sevinmeyi, mutlu olmayı kendimize yakıştıramıyoruz.Ülkemizde artık sevinebileceğimiz, gururlanacağımız hiçbir şey de göremiyorum.Hep hayata pozitif bakmaktan, hayatın güzel yanlarını görmekten yana olduğumu, elimizdekilerle mutlu olmayı, güzellikleri kendimiz oluşturmayı, hayatımıza anlam katacak şeylerle meşgul olmayı kendime ilke ediniyorum ve çevreme de bunu aşılamaya çalışıyorum ama bir yerde insansın işte; ülkende yaşanan onca acılar,kayıplar,talanlar,rantlar varken; ister istemez canı sıkılıyor insanın.Duyarsız, gamsız,tepkisiz kalamıyorsun.Böyle olduğu zaman kendimize ufacık bir mutluluğu da çok görüyoruz veya gördürüyorlar işte.Ama elimizden de birşey gelmiyor maalesef. Çaresiz kabulleniş içine girip, Rabbim' e havale ediyorsun.Her türlü kötülüklerin aktörlerini, sebep olanları Rabbim'e havale ediyorum.Millet olarak da duyarlı olmalı, birlik ve bütünlüğümüzün parçalanmaması için tek bilek, tek yürek olmalı, insanca yaşamalıyız. İyiliği, doğruluğu, merhameti, sevgiyi ilke edinmeliyiz.Bu duygularla kendimizi beslersek; çevremize, ülkemize, insanlığa daha faydalı oluruz. Hatta dünyayı böyle görürsek, o beslendiğimiz yüce değerler katlanarak bize geri döner.Bunu idrak edemiyor mu insanoğlu? Neyin kavgası, neyin savaşı.Ellerine ne geçiyor.Hak hukuk yiyerek şu üç-beş günlük dünyadan ne gibi çıkar bekler.İnsanca yaşa, Rabbimizin nasip ettiği nimetlere şükür edip,elindekilerle yetin.Haa! yetinemiyorsan da çalış,çok çalış.Bir amaç için çalışmakta insanı, doğru bir insan yaptığı gibi, mutlu da yapar. Alın terinle kazan ne kazanmak istiyorsan. Zorbalıkla, hile ile şiddetle değil. Ama maalesef bunu çok fazla göremiyorum.Aslında dünyanın hiç bir yerinde huzur kalmadı. İnsanlar çıkar uğruna birbirlerini yiyorlar.Başka vatanların da huzurunu bozuyorlar.Oradaki insanları evlerinden, yurtlarından ediyorlar.Ülkeleri bozguna uğratıyorlar.Herkes "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" zihniyetinde.Oysa o yılanın gün gelecek sana da dokunacağını idrak edemiyorlar.Günü kurtarma çabasındalar.Bazıları da her türlü rant peşinde. Bunun için hak, hukuk yemekten zerre kadar vicdanları rahatsızlık duymuyor.. Ne dedik, Rabbimize havale ediyoruz.Elbet adalet er ya da geç tecelli edecektir..Ben buna inanıyor ve buna güveniyorum.Başka da elimizden birşey gelmiyor.Bu vesile ile de Şehitlerimize ve canice bu hayattan, sevdiklerinden koparılan masum vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine sabır ve dayanma gücü diliyorum.Mekanları cennet olsun İnşaAllah.

17 Şubat 2016 Çarşamba

Çiçek Hayata Renk ve Güzellik Katar...:))

Benim birikmiş mevzularım var. Hangisini yayınlarım,bloğuma arşivlerim,paylaşırım,bazılarını da es geçerim bilemiyorum ama an itibarıyla paylaşmak istediklerim burada olacaklar. Daha öncesinden yazmak istediğim konularla ilgili resimlerimden bir klasör oluşturmuştum.Fırsat buldukça burada yazdığım konu ile ilgili resimleri kullanacaktım. Şimdi bugün yine çiçeklerimden bahsetmek istiyorum. Aslında son yıllara kadar çiçeklerle aram iyi değildi. Evimde birkaç tane çiçek olurdu ama sulamasını yapar, fazla da ilgilenmezdim.Ona rağmen küçücük saksıdaki çiçeklerimin kaç defa saksılarını büyütmüş,büyümelerine tanık olmuştum. Çok aşırı büyüdüklerinde tavan yaptıklarında ilgilenen komşulara veriyordum. En son çiçeklerimi de 3 yıl öncesi aldığımız evin bina girişine bırakmıştım hala orada duruyor. Bazılarını kuruttular ama şimdi sadece kauçuk çiçeğim hayatta kaldı.
Evimde ise şu sıralar en çok orkidelerimi, succulentlerimi,Aloe Veralarımı, Terrariumu seviyor ve yetiştiriyorum.Çiçeklerle hakikaten ilgilenmek, onların o güzel gelişimlerine tanık olmak insanı mutlu ediyor,hayatınıza anlam katıyor inanın.Yaptığınız her birşeyin olumlu dönütü insanın mutlu olması için yeterli bence.Hayata güzel bakmak, güzel şeylerle meşgul olmak terapi aslında.
Buradaki beyaz orkidem hediye gelmişti.Çiçekleri geldikten sonra epey bir zaman durdular.Daha sonra internette orkide bakımıyla ilgili yazıları okudum ve orkideme internette öğrendiklerimi uyguladım. İnternette öğrendiğim şekilde serin ve sadece ışık alan yere koydum.Sulamalarını genelde alttan suya daldırma şeklinde yaptım ve çiçekleri döküldükten sonra üçüncü boğumlarından kesip, sabırla beklemeye başladım.Bu şekilde bozulmadan çok şükür gelişmeye devam ettiler.Bana geldiği zamanki çiçekli halini de sayarsak üçüncü kez çiçeklendiler.Çiçekleri dört ay boyunca rahatlıkla kalıyorlar.Tabii çiçekleri dökülünce tekrar açmaları içinde bir o kadar ay bekliyorsunuz sabırla.Buradaki açan orkidelerimden bir tanesi.
Hemen yanında yeni filiz vermeye başlayan başka cins beyaz ve fuşya orkidelerim daha var. Onların açması sanıyorum baharı bulacaktır.Yandaki resim fuşya rengi orkidemin dökülmeden önceki hali.Onun da tekrar açmasını sabırsızlıkla bekliyorum. O sıralarda yukarıdaki beyaz orkidem de yavaş yavaş çiçeklerini döker sanıyorum. Biri çiçeklerini dökerken diğerleri açacaktır yanii.
Burada da Aloe vera çiçeğim geçen yıl komşum küçücük bir fide halinde bu aylarda vermişti. hemen toprağa dikmiştim. Daha sonra hızla büyüdü ve etrafından birçok fideler çıktı.Birçok defa eşe dosta küçük saksılara dikerek verdim ve çoğaldılar. Hala da etrafından çıkmaya devam ediyorlar. Çok faydalı olduğunu duymuştum. Dallarından bir parça koparıp içinden çıkan jeli yüzünüze ve ellerinize sürdüğünüzde çok iyi geliyor.Yaralara, yanıklara ve nemlendirici olarak da kullanılabiliyor.Zaten kozmetiklerde de çok duymuşuzdur kullanıldığını.

15 Şubat 2016 Pazartesi

Her Günümüz Sevgi Günü Olmalı

Sevgi günü bana göre bir gün değil, hergündür.Bu yüce duyguyu bir güne sığdırmak anlamsız geliyor bana.Ayrıca sevgi sadece sevdiceğine duyulan hisler de değildir.Sevgi herşeye, herkese karşı duyulan yüce bir duygudur.Ancak hepsinin anlamı ve yeri farklıdır. Eşine duyduğun sevgi , çocuğuna duyduğun sevgi, anne-babana, kardeşlerine ve dostlarına, insana, doğaya, hayvanlara duyulan sevgi hepsi de ayrı ayrı anlam ifade ediyor. Değer kazanıyor. Bu sevgimizi her anımıza sığdırmalıyız.Her an sevdiklerimize sevdiğimizi ifade etmeliyiz, göstermeliyiz.Eşimize olan sevgimizde öyle olmalı. Onunla her sohbetimiz,her anımız bizim için özel olmalı. Ben ona, onu sevdiğimi hergün hissettirmeliyim, o da bana aynı şekilde hissettirmeli. Bunu ifade etmek için,göstermek için 14 Şubat'ı beklemeye gerek yok ki. İnsan hayatı kısıtlı, hayat sevgi ile güzelleşir, sevgi ile yaşanır. Benim için doğum günleri ve evlilik yıldönümleri daha önemlidir. Çünkü o günler gerçekten bir gündür. O tarihte doğmuşsunuzdur veya o tarihte evlenmişsinizdir.Size özel olan günlerdir. Bunu başka güne taşıyamazsınız. Sevgiyi ise her daim içimizde beslemeli, büyütmeli ve olgunlaştırmalıyız. İnsan içindeki sevgiyi büyütmekten korkmamalı.Çünkü sevgi büyüdükçe daha da değer kazanır. Sevmeyi bilen insan, sevilmeyi de hak eder. Görsel kaynak:galeri.uludagsozluk.com

9 Şubat 2016 Salı

SANAL VE GERÇEK

Günümüz dünyası öyle bir dünya ki... Sanal ve gerçek ortamın ayrıştığı, teknolojinin başdöndürdüğü,kaynakların her geçen gün tüketildiği, duygu ve değerlerin giderek maddeleştiği bir dünya. Bizim kuşak bilir.Çocukluğumuzda 25. yüzyıl diye bir dizi seyrederdik. O dizide kapılar insanları görünce otomatik olarak açılırdı. İletişim görüntülüydü. Dizidekiler kurguydu ve üstelikte herkes için düştü. Şaşkınlık, hayranlık ve hayalci duygularımızla izlerdik.Sanal alem provasıydı sanki her şey. Ama prova çoktan bitmiş, oyuncular bile bu dünyadan göçüp gitmişti. Bütün bunları neden paylaşıyorum. Sanal dünya artık hayatımızın her anında. Cep telefonsuz, internetsiz, mailsiz günümüz geçmiyor.Twitter'larda dolaşıyor, face booklardan dostlarımızı selamlıyoruz. Artık dünyanın en ucundaki bir arkadaş, bir tanıdık yanımızda. Ekranımızda, yanımızda. Sosyal paylaşım adını verdiğimiz bu sitelere saatlerimizi ayırıyoruz. Sanal hayata dalarken, gerçek hayattan uzaklaşıyoruz. Bizden çok uzaklarda biriyle msn de veya face de selamlaşırken, kapı komşumuzla selamlaşmıyoruz. Bir çok anlamlı günde yakınlarımıza, dostlarımıza mesajlar atarken komşularımızla bayramlaşmıyoruz. Hal hatır bile sormuyoruz. Çocuklarımızı internetten alıkoyamıyoruz. Sanal alemin binbir türlü oyunlarına kaptırıyorlar kendilerini. Müdahale etmesek yerlerinden hiç kalkmayacak, çevresini hiç umursamayacak ve belki de günlerce oynayacaklar. Halbuki ne oyunlar var oynanacak gerçek alemde. Bizim kuşak bilir bu oyunları. Körebeler, yağ satmalar bal satmalar, yakar toplar, istoplar, hatta çelik çomaklar. Kimileri de uzun eşek oynar, kimileri kovboyculuk. Her birinde ayrı bir tat, ayrı bir paylaşım. Anlamlıdır bu oyunlar.Gerçekçi değil gerçektir. Bütün bunları neden paylaşıyorum. Asla ve asla teknoloji karşıtı değilim. Teknolojiyi kullanan ve bu gün de bu yazımı bu nimetle paylaşan biriyim.Karşı olduğum şey, sanal dünyanın gerçek dünyadan bizleri koparması. Tadımızı, tuzumuzu kaçırması. Ne yediğimiz sebzenin rengi, ne içtiğimiz suyun tadı , ne de yediğimiz ekmeğin içi bizi mutlu ediyor. Yapaylık su gibi aziz, ekmek gibi kutsal artık. Ve en kötüsü bütün bunları kabullendik artık. Tabelası, etiketi doğal yazan şeyleri okuyup inanabilmek gerçekçi artık. Sanallık gerçek, gerçeklik sanal artık. Görsel kaynak:http://abilgiz.com/2015/06/sanal-gerceklik-gozlugu-nedir