31 Aralık 2008 Çarşamba

Mutlu Yıllar...

2008 yılı bana güzellikler getirdi.Onu özleyeceğim.Ailem ile dolu dolu geçen güzel günlerimiz oldu.Hayatımızda değişiklikler oldu.Evimizde köklü değişiklikler oldu.İşyerlerimizde bir üst göreve terfi durumlarımız oldu.İş yerimde değişiklik oldu.Umarım 2009 yılında ve daha sonraki yıllarda da hayırlı,sağlıklı ve güzel bir yaşam geçirmeyi nasip eder Cenab-ı Allah...

2009 Yılında dostlukların artarak çoğaldığı, başarılarımızın daim olduğu, yüreğimizden sevginin, gönlümüzden huzurun ve mutluluğun eksilmediği, dünyamızda savaşların, kötülüklerin yerini barışın aldığı, hayatımızı nice seneler sağlıkla ve dolu dolu yaşayacağımız bir yıl olmasını diliyorum .Nice senelere...Herşey gönlünüzce olsun...

26 Aralık 2008 Cuma

Güzel Bir Kitap...Uçurtma Avcısı...

Afgan yazar, Khaled Hosseini'nin nobel ödüllü kitabını, birkaç blogcu arkadaşların bloğunda görüp, merak etmiştim. Kitap ile, bu bloglarda okuduğum paylaşımlar sayesinde tanıştım ve okudum. Bu tür paylaşımlarında faydasını görüyoruz bloglarda. Gerçekten okunmaya değer, etkileyici ve sürükleyici bir kitap olduğunu düşünüyorum...
Kitapta :
Kaliforniya’da yaşayan Emir, Afganistan’a Taliban rejiminin hakim olmasından sonra, Amerika’ya göç eden Kabil’ li zengin bir tüccarın oğludur. Kabil’de geçen çocukluk yılları sırasında evin hizmetçisinin oğlu Hasan ile arkadaşlık, kardeşlik bağları vardır. Hasan her zaman Emir' e sadık kalmıştır. Emir için yapmayacağı yoktur. Bir uçurtma yarışı sırasında yine Hasan Emir için uçurtmayı yakalamak ve Emir'e getirmek isterken Hasan’ın başına tatsız olay gelir. Emir bunu gözleri ile gördüğü halde korkaklığından Hasan' a yardım etmek yerine izlemeyi tercih ederek ona ihanet eder. Aradan geçen uzun yıllar boyunca bu ihaneti ve suçluluk duygusunu hiç üstünden atamaz. Daha sonra babasının yakın dostu Rahim Han'dan bir mektup alır. Bu mektup üzerine Rahim Han'ın yaşadığı Pakistan'a gider. Rahim Han' dan Hasan ve karısının Taliban tarafından öldürüldüğünü öğrenir. Hasan'ın bir de oğlu olduğunu ve Kabil' de bir yetimhane de zor şartlarda olduğunu ve çocuğu oradan alıp kurtarmasını söyler. Emir zor karar verse de sonunda bir zamanlar ihanet ettiği çocukluk arkadaşının başı dertte olan oğlunu bulmak ve onun hayatını kurtarmak için Taliban yönetiminin kontrolündeki Afganistan’a geri döner. Böylelikle yıllardır içinde duyduğu suçluluk ve pişmanlık duygusundan kurtulmak istemektedir...
Yazar Khaled Hosseini' nin " Bin Muhteşem Güneş" adlı kitabını da bu kitapla birlikte almıştık. Eşimde o kitabı bitirdi ve çok güzel olduğunu söyledi. Benim şu an elimde "Bir Hürrem Masalı" adlı kitap var okuduğum. Bitirince "Bin Muhteşem Güneş" e başlayacağım kısmet olursa.

25 Aralık 2008 Perşembe

Atkılarımız...

Aile dostumuz olan Fatoş Ablanın Kızım ve benim için geçen yıl örmüş olduğu atkıyı da burada fikir vermesi adına sizlerle paylaşmak istedim.Fatma Ablacığım tekrar çok teşekkür ediyorum emeğin için. Severek kullanıyoruz atkılarımızı. Görüldüğü gibi çok şık ve de hoş.Yumuşacık ipine hayran kaldım. Ben daha önce görmemiştim bu ipleri. Örme işinin çok da basit olduğunu,kalın şişlerle örüldüğünü ve bana da öğretebileceğini söyledi.Bende öğrendiğim de örülüş şeklini burada anlatırım olmazsa. Krem rengi atkı bendenize, pembe olanı da İremciğime ait...

24 Aralık 2008 Çarşamba

Oleyyy!..Kar yağdı...

Bugün inanılmaz mutluyum. Ankara'ya yılın ilk karı yağdı. Hava inanılmaz güzeldi. O karın altında saatlerce dolaşmak isterdim. Sabah işe giderken cep telefonumdan birkaç kar manzarası çektim ancak bilgisayarıma henüz atamadığım için şimdilik yazımı resimsiz yayınlayacağım. İşyerimin yazın ki yemyeşil manzarasını ve kar manzarasını yanyana koyup bu yazımda yayınlayacağım. Tek üzüldüğüm kardan önce yağmur yağdığı için o kadar yoğun yağan karın ıslaklıktan dolayı tutmamasıdır. Ama inşaallah akşama her yer kar kaplı olur da çocuklarımla ve eşimle dışarı çıkabiliriz. Ben karın yağdığı günlerde havada temiz ve yumuşak olduğu için mutlaka çocuklarımı dışarı çıkarırım ve çocuklarımızla birlikte bizde çocuk olup kardan adam yaparız, kar topu oynarız ve karda yuvarlanırız adeta. O an çocuklar gibi mutlu oluyoruz. İnşaallah bu sene bol kar görürüz.

Resimleri sonradan ekleyebildim...

23 Aralık 2008 Salı

Yine Bir Mim Konusu ...Özür Dileme(me)

Ermeni katliamı gibi iddialar tamamen gerçek dışıdır.Bu yüzden özür dilenecek bir durumda yoktur.Aksine 1915'li yıllarda Güneydoğuda ve doğu da yabancı güçlerce silahlandırılan Ermeniler Türkleri hunharca çoluk-çocuk, kadın, erkek, yaşlı demeden katletmişlerdir.Hemde vahşice, inanılmaz işkencelerle. Öyle ki canlı canlı insanlarımızın derilerini yüzmeler, kadınlara-kızlara tecavüzler, hamile bayanların karınlarını deşmeler. Tarihte bir eşi benzeri yoktur herhalde. Bunlara kayıtsız kalmak ve Türkler Ermenileri katletmiştir masallarına inanmak ve lanse etmek vicdanlara sığacak bir durum değil. Oysa Türk milleti asırlardır farklı etnik kökenlerle kardeşçe-dostça yaşamışlardır.İnanç ve vicdan sahibi bir millet olarak hiçbir ayrım yapmadan bu topraklarda barındırmaya ve her türlü haktan yararlandırmaya devam etmişlerdir.

Biz Türk insanı maalesef ezberci bir milletiz. Ne duyarsak ona inanıyoruz.Halbuki tarihimizi okusak ve araştırsak belgeleri, kanıtları ile gerçekleri daha iyi anlayabileceğiz. Maalesef bu durum kendi aydınlarımız için de geçerli. Sonra da ortaya düşünce özgürlüğü diye çıkıveriyorlar. Gerçekleri saptırmanın adı düşünce özgürlüğü olamaz. Lütfen aklımızı başımıza alalım ve okuyalım, araştıralım. Tarihimizi incelersek gerçekleri kanıtları ile görebiliriz. Ermeni soykırımı olmamıştır. Tam tersi bu topraklarda kendilerine ait bir yer edinmek ve Türk nüfusunu azaltmak adına Ermeniler katliamda bulunmuştur.
İşte bir gerçek size :
Amerika'lı ünlü tarihçi Prof. J. Macharty : "Ermeni katliamı yoktur; Ermeniler Türkleri katletmiştir"
Ünlü Türk Romancısı Orhan Pamuk : "1 milyon Ermeniyi katlettik"
Hangisi gerçek... İşte bir kaç belge. Bilinçlenme zamanı... Özellikle de bu konuda belgesiz ve bilgisizce konuşan art niyetlilere karşı...
http://blog.haberturk.com/cankocan/yaziD.asp?yID=77536&kID=2827 Kırmızı yazılan satırlar yukarıdaki link adresinden alınmıştır.
Bu konuyu buradan aydınlanmak için okunabilir.
Ben bu konuyu sevgili Canan'dan(Yazbakim) aldım.Okuyan mimleniyormuş.Yazmak isteyen arkadaşlarımı mimliyorum.Hepimizin bu konudaki düşünceleri önemli diye düşünüyorum.
Sonuç olarak tarihte bunlar bir şekilde yaşanmış ama geçmişi sürdürmenin kin ve nefretle yaşamanın anlamı yoktur.Bundan sonra gerek ülkemizde, gerekse dünya da barış ve kardeşlik içinde yaşansın.Geçmişte yaşanmış olaylarla insanlar birbirlerine karşı her daim kin ve nefret duyarsa dünyamız güzel kılınabilir mi? Bunları konu olarak ortaya atmak ve insanların kafalarını bulandırmak çok anlamsız diye düşünüyorum.Geçmişe değil, bugünümüze ve geleceğimize bakalım...Dünyamız yok oluşa doğru gidiyor. Bence bunun için neler yapılabilir bunlarla uğraşalım, insan ayrımı yapmayalım.El ele verip dünyayı kurtaralım ne dersiniz?

22 Aralık 2008 Pazartesi

İşte Müzik Listem...


Sevgili Arkadaşım Canan (Yazbakim) en çok beğenerek dinlediğimiz ilk on müzik listemiz konusunda mimlemiş beni...Bende bu sefer kısa tutarak yazımı hemen beğenilerimi sıralayacağım. Müzik türünde ayrım yapmam.Yerli-yabancı her tür müzik dinlerim ancak son günlerde Ebru GÜNDEŞ' in son albümü ve Ayla DİKMEN' i beğenerek dinliyorum.Şimdi ilk on listemde yıllar geçse de benim hafızamdan silinmeyecek olanlarla birlikte ilk aklıma gelenler :
Kayahan-Bir Aşk Hikayesi
Kayahan&İpek Acar-Seninle herşeye varım ben
Ferhat GÖÇER-cennet
Ferhat GÖÇER-Biri bana gelsin
Candan ERÇETİN-Yalan
Ebru Gündeş-Harikasın
Ebru GÜNDEŞ-Evet
Ebru GÜNDEŞ-ölümsüz Aşk
Ayla DİKMEN-Onu bunu bilmem kararlıyım
Ayla DİKMEN-Olacak olacak daha neler olacak
Ayla DİKMEN-Yolcu yolunda gerek

Müziklerimi MP3 den dinliyorum bende.Eşim yüklediği için karışık da yüklendiği için aklıma gelenleri ancak yazabildim.

Bende sevgili arkadaşım Muhabbet Çiçeğime ve Banu DURGUNLU'ya paslıyorum.Banu son zamanlarda Güldünya Albümünü dinliyormuş.Merak ettim ve bende bu albümü ilk fırsatta edinip dinlemeyi düşünüyorum.Sayenizde bizim müzik listemizde artıyor arkadaşlar.Sevgiyle Kalın!..

17 Aralık 2008 Çarşamba

Mutluluğun Resmi...:)))

Benim mutluluğum bir çember içinde. O çemberin içinde ailem, eşim, çocuklarım ve dostlarımla mutlu, huzurlu bir şekilde yaşıyorum işte. Allah hepimizin mutluluğunu, huzurunu bozmasın. Bunu herkes için can-i gönülden diliyorum.
Şimdi de konumuz " sizin mutluluğunuz nerede" olduğu için mutluluk odaklı birşeyler yazmaya çalışacağım. Bu konuyu bana sevgili arkadaşım Pandoram mim olarak paslamıştı. Yine bir gecikmeden dolayı arkadaşıma özür borçluyum. Ama bunu geciktirmemin nedeni mutluluğun tanımını yapamadığımdan kaynaklandığı, canım arkadaşım...

Bende küçük şeylerle mutlu olabilen biriyim. Mesela sürprizlere bayılırım.Eşim bunu bildiği için bazen kızlarımla bana sürprizler hazırlarlar.Bunlar yeni alınan birşeylerin paketlenmesi veya saklanması, güzel bir sofra hazırlanması, genelde de özel günlerle ilgili hazırlıklar falan...Hele İremciğim öyle heyecanlanır ve mutlu olur ki, onun o şirin halinden bunlar yine birşeyler yapıyor derim ama manzarayı çakmamış gibi davranırım.İşte bu da benim için mutululuk kaynağı olur.

Çocuklarımla akşamları eve gittiğimde birlikte hoşça vakit geçirmek, oyun oynamak, onların oyunlarına katılmamdan dolayı çocuklarımın yüzündeki mutluluğu görmek beni mutlu eder.

Eşimle birlikte olmak. Oniki yıllık evli olmamız ve günden güne bu bağlılığımızın daha da artması beni mutlu ediyor.Öyle ki gün içinde bile birbirimizin sesini duymadan yapamıyoruz.Birçok arkadaşlarımızla konuşmalarımızda hiç kimse eşiyle aynı ortamda çalışmak istemiyor ama biz keşke işyerlerimizde de yakın olsaydık diye düşünüyoruz.Şimdi işyerimin değişmiş olması ile birlikte yolculuk yapmak, bazı öğlenleri buluşup birlikte yemek yemek de beni mutlu ediyor.

Yeni birşeyler aldığım zamanda mutlu oluyorum. Hayatımdaki değişikliklerden de mutluluk duyuyorum.Daha önce de söylediğim gibi monotonluktan hoşlanmıyorum.Özellikle mekanımdaki değişiklikler beni mutlu ediyor.

İnsanlara yardımcı olabilmek de beni mutlu ediyor.Bundan önceki mesleğim bankacılıktı. O zamanlarda daha çok insanlara yardımcı olurdum.Yardımcı olduğum kişiye bir faydam dokunmuşsa onu görebilmek de beni mutlu ediyor.

Arkadaşlarımla buluşup, güzel bir ortamda sohbet etmek beni mutlu ediyor.

Doğa gezileri, yeşil alanda derin derin nefes alarak yürüyüş yapmak beni mutlu ediyor.

Mutluluğu çok basit tanımlamış oldum ama çok zor geldi gerçekten. Bence anlatılmaz yaşanır cinsinden bir konu oldu ne dersiniz?

15 Aralık 2008 Pazartesi

Bu Bayram Benim İçin Bir Dinlenceydi :)))

Evet, bir bayramı daha geride bıraktık. Allah tekrarına erdirsin inşaallah hepimizi. Bayram denilince benim aklıma tatil geliyor.Bu da özellikle biz çalışanlara yarıyor.Gerçi bayramsal geleneklerimizi elimizden geldiğince sürdürsek de eski tatları alamıyoruz.Çocukken bayramdan bayrama yapılan bayram alışverişleri bana inanılmaz heyecan verirdi.Bayramlaşmalar ayrı bir tattaydı.Ama şimdi bizim çocuklarımızda o duyguyu göremiyorum.Bayramın onlar için sıradan bir günden farkı bile yok.Biz bile öyle hissediyorken, onlarında aynı hislerde olması son derece doğal tabii ki.Neyse sanıyorum herkes benimle aynı düşüncededir.Eğer bayramı coşku içinde bayramı bayram yapan özelliği ile yaşayan var ise ne mutlu onlara diyorum.Ben gerçekten geleneklerimizden, kendi kültürümüzden, değerlerimizden kopmak istemiyorum ama bu konuda elimden geleni yapsam bile yine istediğim sonucu görememek üzüyor açıkçası...
Şimdi gelelim ben bu bayram ve bayram tatilimde ne yaptığıma...
Bayramda tabii ki geleneklere uyuldu. Ailelerimizle birlikte geçirdik.Eş, dost ziyaretlerini gerçekleştirdik, konuklarımızı ağırladık.Elimizden geldiğince bayramın hakkını vermeye çalıştık.Ama dediğim gibi o duyguyu içimizde (kendi adıma söylesem daha iyi ) yaşayamadığımı söyleyebilirim.Bayramın üçüncü günü akşamı eşim ve kardeşimlerle fasıl dinlemeye gittik.İsteğimiz üzerine sevdiğimiz şarkıları dinleyerek, eğlenerek güzel bir gece geçirdik.
Cumartesi akşamı da tiyatroda "Tek Kişilik Şehir" adlı oyunu izlemeye gittik eşimle birlikte.Oyunu çok beğendik. O kadar beğendim ki, bir kez daha izleyebilirim. Ankaralı blogdaşlarıma tavsiye edebilirim.
Konusu :
“Tek kişilik şehir” oyunu ancak tek başına kalındığı zaman yaşanabilen bir şehirde geçiyor. Çekirdek ailenin de parçalanıp, ailelerin tek kişilik aile haline dönüştüğü bir şehirde. Şehir artık iki üç kişi olarak yaşayan insanlar için yaşanmaz hale gelmiştir. Şehir yavaş yavaş “şehir dışına” taşınmıştır. Şehrin merkezinde internet üzerinden hayatla ilişki kurabilen yalnızlar kalmıştır sadece. Merkezdeki terkedilmiş gökdelenlerden birinde yıllardır yazışan iki internet arkadaşı ilk defa buluşurlar. Bomboş bir intihar kulesine dönüşmüş bu gökdelenin lokantasında intihar etmek için gelen yalnızlara “son yemekleri” sunulmaktadır. Lokantanın artık lokanta olarak iş yapabilmesi çok güçtür. Kendisini yaşatabilmek için çareyi intihar edenlere son bir servis yapmakta bulmuştur. Bir yandan müşterilerini kaybetmemek, bir yandan da her geçen gün nufusun azaldığı şehirde yeni müşteriler oluşturmak zorundadır. Bu yüzden bir yandan doğumlara sponsor olurken öte yandan da Gençleri intihara teşvik etme programı çerçevesinde “bir intihar üç bebeğe hayat verir” sloganını yaygınlaştıran etkinlikler yapmaktadır.
Tek kişilik şehir, günümüzün sanal ve tek başına yaşamayı teşvik eden dünyasını eleştiren bir oyun. Oyunda neredeyse bütün konuşmalar gündelik mizahi öğeler taşırken insanı hem güldürüyor, hem de insanı düşünmeye de zorluyor. Dışarıda hava soğuduğu zaman, içerde herkesi sıcaktan terleten, dışarıda hava ısındığı zaman içerde herkesi üşüten, klima gibi metaforlarla teknolojinin imkansızlığını ve komforizmi eleştirirken, sanal mal alıp satan, en zengin olduğunda dahi hiç bir şeye paraya bile sahip olamayan yalnız insanın çaresizliğini sergiliyor.Kısaca insanlığın yok oluşa doğru adım adım gidişatını konu alıyor.Oyun güldürürken de düşündürüyor.
Bu bayram tatilim görüldüğü üzeri dolu dolu geçti. Benim için ve ailem için gerçekten verimli ve güzeldi. Allah nice nice sağlıklı,huzurlu, mutlu, hayırlı bayramlar nasip etsin herkese...
Sevgiyle ve Sağlıkla Kalınız!..

6 Aralık 2008 Cumartesi

Bayramınız Kutlu Olsun!..

Sevgili Blog arkadaşlarımın Kurban Bayramını en içten duygularımla kutluyor; aileleriniz ve tüm sevdikleriniz ile sağlıklı, mutlu ve huzurlu nice bayramlar temenni ediyorum.

Sevgiyle ve Sağlıkla Kalınız!..

5 Aralık 2008 Cuma

Hayat Bu!..

Aslında zaman yetmiyor.Zamanımız elverse yapacak o kadar çok şey var ki.Yoğun bir tempoyla hayatımız akıp gidiyor.Bizse yapmak isteyip de yapamadıklarımızı erteleyip duruyoruz.Sanki yarına dair garantimiz varmış gibi.Hayat böyle işte.İnsan hayatında birçok şeyi ertelemekte ve arkasına baktığında bomboş bir hayat görmekte.Aslında hayatını dolu dolu yaşayan birçok insanın da arkasına baktığında gerçekleştiremediği birçok şeyleri vardır...
Neyse canım, bu hayatın cilvesi işte.Bu kadar sorun etmemek lazım.Biz elimizden geleni yapalım.Hayata sımsıkı sarılıp, elimizdeki imkanlarımızla mutlu ve huzurlu,sağlıklı, verimli bir yaşam sürdürelim.Pozitif olalım.Karamsar, umutsuz olmayalım.Şükretmesini bilelim, öyle değil mi ama?..
Bugün ben bu duygular içindeyken,arkadaşım okuduğu bir kitaptan bana tam da benim yukarıdaki duygularıma tercüme olacak şeyler okudu.Bunu da paylaşmak istiyorum.
Eflatun'a iki soru sormuşlar.
Birincisi; "İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?"
Eflatun tek tek sıralamış:
Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler.Ne var ki çocukluklarını özlerler.
Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler.
Yarından endişe ederken bugünü unuturlar.Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar.
Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
Sıra gelmiş ikinci soruya;"Peki sen ne öneriyorsun?"
Bilge yine sıralamış:
Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın!Yapılması gereken tek şey,sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.
Önemli olan;hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.

Akik Taşından Kolye...


Elimdeki akik boncuklardan yandaki resimde görülen kolyeyi yaptım. Çok basit olduğu için buraya koyup koymamak konusunda tereddüt ettim. Ama hayata dair iyi veya kötü herşeyi paylaşmak adına bu bloğu açtığım için hadi o zaman koyayım dedim. Çünkü çok sıradan ve şipşak yapılmış bir kolye gördüğünüz gibi. Herkesin rahatlıkla yapabileceği bu kolyenin akik taşından olması daha önce sihirli taşlar konulu yazımda belirttiğim gibi; akikin, vücudumuzda olumlu etkileri olduğu, bedenin gergin olan kısımlarına sıcaklık hissi verdiği ve gerginliği azaltığı, ağrıları gidermek için kullanıldığı, cilt hastalıklarına karşı etkili olduğu, damarları kuvvetlendirdiği, güçlü ve erkeksi bir enerjiye sahip olmayı sağladığı, hamilelikte hem anne hem de bebeğin sağlığı için faydalı olduğu ve bu süreç içerisinde kullanılması önerildiği için, kullanmak adına bundan sonraki takı çalışmalarımı değerli taşlardan yapmayı düşünüyorum. Ancak çok sık yapabileceğimi sanmıyorum. Çünkü henüz bu konuda alışverişimi yapamadım ve henüz çok vaktimde olamıyor ama ara ara yaptıkça burada tabii ki yayınlamayı düşünüyorum.Tekrar kolyeden bahsetmek istiyorum.Bu kolyeyi kahverengi mumlu ipe elimde kırık taş denilen küçük akikleri düğümler atarak ara ara sıraladım.Uç kısmına da yuvarlak taşımı geçirip,düğüm attıktan sonra aşağıya sarkan iplere de ara ara küçük taşlardan takıp, düğümledikten sonra tamamlamış oldum.Herkes rahatlıkla yapabilir.Çok da vakit almıyor üstelik.

2 Aralık 2008 Salı

Çantamdakileri Merak Etmiş Arkadaşlar...:)))

Yine bir mim dalgası döndü,dolaştı, bana da uğradı.Kimden mi geldi? Hemen yazıyorum.World Of comment bloğunun sahibesi sevgili Canancığımdan geldi.Ben ilk bu mim dalgasını Sevgili arkadaşım Muhabbet Çiçeğinde okuyunca, er-geç bana da çarpacak bu dalga dedim ve dediğim de oldu,görüldüğü üzeri.Ama yıkılmadım burdayım.Bugün içimden matrak takılmak geldi.Her ne kadar beceremezsem de.Aslında gayet ciddi takılan ben bu konuyu mu matrak buldum, yoksa bu havada mıyım? Bende bilemedim.Ama merak etmeyiniz.Çantamın içinde süprizlerle karşılaşmayacaksınız.Belki de çantamın içinden şaka yapmak için kullanılan materyallerden çıkacak diye düşünmüş olabilirsiniz.Neyse şimdi sadede geliyorum ve çantamın içindekilerin sadece bir kısmını döküyorum.Kusura bakmayınız lütfen.Görülmesini istemediğim şeyler de olabilir.Ama ana ihtiyaçlarımı ve benim için olmazsa olmazlarımı sıralayacağım...

Şimdi çantamın içinde mutlaka cüzdanım olmalı.İçinde paralarım,kimliklerim,vesikalıklardan oluşan küçük çaplı aile fotoları,kart vizitlerimiz,kredi kartım,banka kartım,metro kartım vs.
Anahtarlarım mutlaka olmalı.Evimin anahtarı, arabamın anahtarı,işyerindeki odamın anahtarları.Bunlarla ilgili tatsız şeyler yaşadığım için temkinli oluyor ve çantamda onlara özel bir göz ayarlıyorum ve anahtarlarımı direk oraya koyuyorum.Çünkü birkaç kez anahtarım olmadığı için çilingirci çağırdım, bir keresinde işyerime gittiğimde odamın anahtarını bir önceki gün giydiğim montumun cebinde unuttuğum için arkadaşlarımın odasında gün geçirmeye çalıştım, arabamın anahtarını unuttuğumda küçük kızımla üçüncü kattan aşağıya inip(bir de soğuk kış gününde kalınca giydirmiş olduğum bebeğim,kurşun ağırlığındaki çantam ve de başka eşyalarımızla tekrar çocuğumu aşağıda bırakamayıp katları çıkıp,inmek zorunda kaldığım için, çantamda özel olarak ağırlanıyorlar.
Yuvarlak bordo bozuk para kutum.Aynısından sevgili pandoramın da varmış,gördüm.Pandoram kadar bende çok severek kullanıyorum.Bana çok otantik gelmişti aldığımda.Hem de çok cuzi bir fiyata 2 YTL.almıştım.
Kitapsız hayat düşünemiyorum.Çantamın içinde kitap olmadığı zaman inanılmaz sıkılıyorum.Daral geliyor adeta.
Cep telefonum.Yalnız fotoğraf makinamın şarjı bitmiş olduğu için bu resmide cep telefonumdan çekmek zorunda kaldığım için,telefonumun yerine fotoğraf makinamı temsilen koydum.kabul buyurunuz.
Şarj aletim,
parfümüm,
dudak parlatıcılarım,
kalemim,
tokalarım,
El kremim,
Gözlüklerim (kutularında)Numaralı ve güneş gözlüğüm.Numaralı gözlüğümü hiç kullanmam sadece iş olsun diye,çantada ağırlık yapsın diye taşıyorum.Bunlar dışında pek çok şeyi taşıdığım gibi...
Evet geldik bir yazımızın yine sonuna.Bende bu sefer bu pası isteyene atıyorum.Sevgiyle ve sağlıkla kalınız.

1 Aralık 2008 Pazartesi

Yarınlarımıza Sahip Çıkmalıyız...



Bu konuyu yayınlamakta geciktiğimin farkındayım.İlk sevgili arkadaşım Pandora dan konuyu mim olarak alacaktım.Ancak fırsatım olamadı.Öncelikle şehir dışına çıkmam gerektiği için bir gecikme oldu, daha sonrasında ise bu konu ile ilgili videoyu bloğuma ekleyemediğimiz için bende artık yazmaya ve izlenmesi çok mühim olan videoya da link vermeyi daha uygun buldum.
Küresel ısınma endişelenmeyi gerektirmeyecek kadar bize uzak değil, maalesef.Bu gerçeği kabul etmeli ve buna göre üzerimize düşeni yapmalıyız.İklim değişikliğine ilişkin uyarıları dikkate almalıyız.Soğuk kış günlerinde sıcaklıkların 8-10 derece artışı belki hepimizin içini ısıtıyordur ancak bunun dünyamız üzerinde ki olumsuz etkisini görmemezlikden gelemeyiz.
Normal koşullarda Jeolojik zaman ölçeğinde meydana gelen olaylar, artık insan ömrü kadar kısa bir dönemde gerçekleşiyor.Gezegenimizin durumunu değerlendiren uzmanlar,insan etkilerinin ve özellikle de kimyasal yakıt kullanımı sonucunda atmosferde biriken sera gazlarının küresel ısınmayı etkilediği inancındalar.Araştırmalara göre son 10 yılda yıllık ortalama sıcaklıklarda rekor artışlar kaydedilmiş.Bunun yanında da başka değişiklikler; buz dağılımında korkunç azalmalar,okyanus suyu sıcaklık ve tuzluluk oranlarında değişiklikler,okyanus diplerinde biriken metan gazları.
Küresel ısınma için önlem almak kadar, artık iklim değişikliklerine hazırlanmak ve adapyasyon sağlama önlemleri almak da önemlidir.Küresel ısınmaya yol açan, sera gazlarının artış sebepleridir.Sera gazı ile karbondioksit, metan,su buharı,azotoksit,kloroflorakarbon ve ozondur.Atmosfere en çok salınan karbondioksit ve en tehlikelisi ise metan ve kloroflorakarbondur.Bütün bunlarda sanayi ve fabrikalardan kimyasal yanma reaksiyonu sonucu, ortama ve atmosfere salınan gazlardırın sonucu.
Bu konuyu önemsemeli, araştırmalı, okumalı ve birey olarak bizde üzerimize düşeni yapmalıyız. Nasıl mı?

Karbodioksit salımını azaltmak ve enerji tasarrufu sağlamak için ;
Tasarruflu ampuller kullanmalıyız.
Zorunlu olmadıkça araba kullanmamalı, toplu taşım araçlarından faydalanmalıyız.
Sularımızı tasarruflu kullanmalıyız.
Geri dönüşümü mümkün olan plastik,poşet,cam,kağıt,karton vs.doğaya tekrar kazandırmalıyız.
Evimizde kullanmadığımız televizyonlarımızı, makinalarımızı,bilgisayarlarımızı vs. kapalı tutmalıyız.
Klimalar yerine evlerimizi daha çok havalandırmalıyız.Soğuktan korunmak için evlerimize ısı yalıtımları yaptırmalı,yakıttan tasarruf etmeliyiz.
Bolca ağaç dikmeliyiz.Bambu ağaçları, normal bahçe ağaçlarından daha çok karbondioksit emerlermiş.O nedenle daha sık bambu ağaçları dikmeliymişiz.
Kısaca uzmanlar "daha az tüketin ve daha çok paylaşın"diyorlar.

http://vimeo.com/2316052 MUTLAKA İZLENMELİ VİDEO!!!..
Leo Murray’ın iklim değişikliği hakkındaki kısa ve son derece bilgilendirici filmi aynı zamanda çok da etkileyici. Herkesin izlemesi lazım diyerek sizlerle paylaşıyoruz. Filmin senaryosunun Ömer Madra tarafından yapılan Türkçe çevirisi, Erdinç Yılmaz tarafından yapılan alt yazı çalışması ile filme eklenmiştir.
kaynak:http://www.msxlabs.or