29 Aralık 2009 Salı
Yeni Bir Yıl, Yeni Bir Hayat
Resim: http://www.mailce.com
26 Aralık 2009 Cumartesi
Nihayetinde Kübra Bebekten de Selamlar...:))
23 Aralık 2009 Çarşamba
Yüzümü Güldüren...:)))
19 Aralık 2009 Cumartesi
Yine Medya işte...
Buradaki yazımda yandaki şiir kitabından bahsetmiştim. Zaman zaman da elime alıp okuyorum. İçerisinde doğru tespitleri ile günümüz medyasının insanları nasıl esir aldığını, nasıl bir toplum yarattığını miniklerin çocuk gözleriyle öyle güzel mısralarına yansıttığı bir şiir kitabı. Ara sıra arkadaşlarımızın bloglarında da medyanın yayınlarından rahatsızlık duyduklarını okuyoruz.Televizyon olayına o kadar yabancı kaldık ki, çok zaman haber bile dinlemiyorum ve önemli gündemlerden bihaber olduğum da çok oluyor. Ancak internetten okuduğum haberlerle günü çok zaman kurtardığımı söyleyebilirim.Yani televizyonun da gerekli olduğuna ama herşey de olduğu gibi bununda ölçüsü olması gerektiğine inanıyorum.Yayınlar seviyesiz ve bağlayıcı olmamalı. Daha çok eğitici ve bilgilendirici olmalı. Kışkırtıcı, iç karartıcı, şiddetli, argolu olmamalı, ahlaksızlık içermemeli, vs. Aileleri ayırıcı değil, birleştirici, ortak izlenebilir seviyede olmalı...Kitaptaki şiirleri yazan yavruların duyguları da bu yönde ve onlar da durumun farkındalar aslında. Ama maalesef medyayı hepten yok sayamıyorlar ve dileklerini de mısralarına yansıtmışlar. Bence de yetkililer ve herkes bu duruma duyarlı olmalı ve bunun için gereken yapılmalı...Daha önce bu konu ile yazdığım yazımda, bir daha ki sefere "Nerede Benim Susam Sokağım"ı yazacağımı söylemişim ve kitaba da işaret koymuş olduğum için aklıma geldi. ve işte söz verdiğim o şiiri yazmak istedim.
NEREDE BENİM SUSAM SOKAĞIM
Nerede benim susam sokağım,
Minik kuşum,
Kardeşlik duyguları,yardımlaşma
Güzel mahallem, eşim,dostum
Televizyona küstüm.
Hepimiz polat,hepimiz Hırant,
Gazete şiddet,televizyonda şiddet
Evde şiddet,okulda şiddet
Öğretmenini,arkadaşını bıçaklayan öğrenci
Ekranda çıldırmış yaşlısı,genci
Ekranda terör,ağlayan analar...
Yüreğimiz kan ağlar,
Cenaze törenleri
Ağıtlar,feryatlar
Eşini kaybeden şirinler,ölen ferhatlar.
Televizyonda başımızdaki büyükler kavga eder,
Ekranda açlık, sefalet kol gezer
Yaşlılar üç kuruş almak için birbirini ezer
Kimi küfreder,kimi döver.
karikatüristler çizer,gazeteciler yazar.
Biri yapar, biri bozar,
Seyrediyoruz yarım kalan hava alanları,
İş ilanları
Dinliyoruz bol bol yalanları,
Atılan balonları.
Magazin denilen rezillikler dizboyu
Kim kimi aldatmış,kim kimle çıkmış
Kim hangi sevgilisinden bıkmış
Kim kime dil uzatmış
Kim ne giymiş,kim rüküş,kim iyiymiş.
Kadın aile programı diye
Zavallı kadınlar, perişan aileler ekranda
Ayşe,Fatma,Eşe,Hasibe,Türkan'da
Ocakta yemekler yanıyor
Kadınlar televizyona dalıyor...
Çözüm temiz ekran, temiz medya
Doğru haber,doğru bilgi.
Eğitime, gençlik sorunlarına biraz ilgi
Sanat,kültür,kitap...
Seviyeli programlar,
İlgililere selamlar...
Ayşenur UĞURLU
8/A Akşehir
Yüreğine sağlık Sevgili Ayşenur.Hayat hepinize tüm güzellikleri getirsin. Herşey gönlünüzce olsun inşaallah...Sevgiler...
10 Aralık 2009 Perşembe
Vatanımıza ve Geleceğimize Sahip Çıkmalıyız...
4 Aralık 2009 Cuma
Bana Dairler...
paylaşmak istedim.
Bu arada, bir zamanlar bloğumu kapatıp, başka bir blog açma konusunda da bayağı bir düşünmüştüm. Sonrasında ise; Ben zaten bloğumu sıklıkla güncellemeye vakit bulamıyorum o nedenle gerek yok dedim. Ayrıca bloğumu çok da seviyordum. Burada çok emeğimin olduğunu düşünerekten emeğimi hiçe sayamadım. Bu nedenle tekrar bloğuma geri dönüş yaptım. Her ne kadar güncelleyemesem de istediğim an girip yazabileceğim, bana ait bir alan burası da. ("Bana aitsin bana aitsin.sen benimsin blog" diyesim geldi.) Daha öncede belirttiğim gibi paylaşacağım o kadar çok şey var ki, hayata dair yaptığım ne varsa ama onlarla ilgili resimleri yüklemek özellikle bana çok zor geliyor, çok zamanımı alıyor o nedenle de gecikmeler de oluyor haliyle. Son zamanlarda masaüstünden yüklediğim resimlerde kayboluyor, picassayı da beceremedim bir türlü. Sevgili Eylül Bahçesi bana maille anlatmış ama pek uygulayamadım. Okurken karışık geldi. Uygulamaya çalışırken yapabilir miyim onu da bilemiyorum doğrusu. Bugün bunları yazasım gelmiş. Herkese iyi, güzel, sağlıklı, keyifli bir hafta sonu diliyorum...
29 Kasım 2009 Pazar
Aslı Bebek Bayramınızı Kutlar...
Şimdi de Aslı bebekle tanıştırayım. Artık bayağı bir ilerleme kaydettim görüldüğü üzere. Hatta ayak bile yapabildim. Bacaklarını gövdenin üzerinde ördüm. Ayrı örüp dikmedim ve daha muntazam oldu. Ördükçe gelişme gösterdiğime inanıyorum. İlk bebeğimi hatırlarsanız abuk sabuk bir bebek olmuştu. Sizleri seviyorum ve sizlerden çok şey öğreniyorum.İyi ki tanımışım her birinizi. Bunu laf olsun diye söylemiyorum arkadaşlar. Buna hiç gerek yok. Kanıtı ortada. Birşeyler üretebilmekten ve başarabilmekten büyük bir haz alıyorum ve bunda sizlerinde payı çok büyük inanın. Her birinize ayrı ayrı teşekkür ederken, tekrar bebeğime dönmek istiyorum. Pantolonunu ayrı ördüm. Pantolonsuzda kısa şort giymiş gibi. Hatta etek falan örülebilir. Üzerine ceket de örülebilir. Aslında kızlarım değişik kıyafetlerde öreyim istiyorlar. Sürekli değiştirmek için. Ama çok sık elime örgüde alamıyorum maalesef. Şimdilik ördüklerimle yetiniyorlar.
Aslı bebekle tekrar bayramınızı kutlar sağlık, esenlik ve mutluluklar dileriz. herşey gönlünüzce olsun.Sevgilerimle...
20 Kasım 2009 Cuma
Poğaça Sever misiniz?
O nedenle yüzeyi tam pastane vari bir poğaça oldu.Birde sadece birkaç dakika önce alsaydım çok daha şahane olacaktı. (Ayrıca tek tepsiye sığdırmak istediğim için hamurlar birbirine yakın pişti, o nedenle birbirlerinden ayırmak zorunda da kaldım.)Ama olsun buna rağmen lezzetinden hiçbir şey kaybetmemiş oldu. Zaten önemli olanda lezzeti değil mi?Pardon damaktan çok görüntüye önem veren bendeniz poğaça da lezzet aradığım için böyle düşünüyorum.Herkese de tavsiye ederim.Poğaçaların ayrıntılı tarifi içinse çocukla çocuğu ziyaret edebilirsiniz.Sevgilerimle.Herkese sağlık ve esenlikler diliyorum...
16 Kasım 2009 Pazartesi
Mercan Kolyemi de Sonunda yaptım...
Özelliklerine Gelince:
Mercan taşı kırmızı renk skalasında yer alır. Pozitif düşünce üzerine çok etkili bir taştır.Mutluluk,kendine güven, stres azaltıcı, depresyon üzerinde etkili bir taştır.geçmişten günümüze şans taşı olarak bilinir.
Bunun yanında cilt hastalıkları, günlük hayat üzerinde etkiye de sahiptir.
*Sedef hastalığı gibi ciddi hastalıkları tedavi edici özelliği vardır.
*Kullananın ruhsal durumunu dengeler.
*Kalbi ve dalağı güçlendirerek düzenli çalışmasını dengeler.
*Sağlığın korunmasında etkilidir.
*İnsanlarla ilişkileri güçlendirir, kullanan kişiye kendine güven duygusu kazandırır.
*Girişimci ruhu tetikler.
*Nazara karşı iyidir.
*Konsantrasyonu artırır.
deniliyor.
Kaynak :http://www.bitkiseldiyet.com
10 Kasım 2009 Salı
8 Kasım 2009 Pazar
Vampir Serisinden...
Kitap fantastik bir aşk öyküsü, vampirler ve kurt adamlar arasında geçen olaylar dizisi. Bunların içinde bir genç kızın vampir sevdiği uğruna vampir olma yolunda geçen büyük mücadele ve macera dolu yaşamı. İlk kitabı Alacakaranlık' ın filmi de var.Bu ay ikinci serisi Yeniay' ın filmi gösterime girecekti.Ben kitaplardan sonra Alacakaranlık' ı izledim. Yeniay'ı izlemeye henüz vakit bulamadım ama izlemek istiyorum.Ben kitapları okuduktan sonra filmlerini izlemekten hoşlanıyorum. Canlı olarak görmekde hoşuma gidiyor karekterleri. Ama tabii ki kitabın yerini tuttuğunu söyleyemem.
Kitabın her bir serisi beşyüz küsür sayfa ve dört cilt.Şu ana kadar yazdığım satırlarda tutulma'ya yer vermedim. Zaten seri bir önceki kitabın devamı... Vakit kaybı olarak görmezseniz tavsiye edebilirim.Ben keyifle okudum. Yok okunması gereken daha kayda değer eserler var, filmini izlemem yeterli derseniz de iki serisi gösterimde.Başrol oyuncuları da Kristen STEWART, Robert PATTINSON.
7 Kasım 2009 Cumartesi
feardotcom:
Koruyucu Meleğinizi gittiğiniz her yere götürmek için olağanüstü etkili bir yol da kristal veya değerli bir taşı Meleğiniz'in enerjisi ile doldurmaktır. Gerçek olan herhangi değerli bir taş işe yarayabilir. Eğer böyle sizin için önemli ve değerli bir taşınız varsa onu kullanın.
Belki de sevdiğiniz için bir dostunuzun verdiği bir taş veya kristaliniz olabilir veya sadece özel gözüktüğünü düşünerek almış olduğunuz bir taşınız vardır.
Böyle sizin için önem taşıyan değerli bir taşınız yoksa, ya da sadece Koruyucu Meleğinize ait özel bir tane istiyorsanız onu bulmak için pek çok yol var.
Bir kuyumcuya veya kristal ve değerli taşlar da satan bir New Age (Yeni Çağ) mağazasına gidebilir ve sizi kendine çeken bir taş bulabilirsiniz. Ben sık sık herhangi bir alışveriş niyetim olmasa bile, kristal satan dükkanlara giderim. Orada özel bir taşın beni çektiğini fark edersem, durumum çok uygun olmasa bile onu mutlaka alırım çünkü bu çekimin bir nedeni olduğunu bilirim.
Tam da değerli bir taş almayı düşündüğünüz sırada bir dostunuz size bir taş hediye edebilir. Bu aslında basit bir evrensel işleyiştir. Ne zaman başıma böyle mucizevi bir olay gelse hep çok mutlu olmuşumdur.
Eğer tüm bu söylediklerimizden hiçbiri olmazsa astroloji veya numeroloji yardımıyla kendinize özel bir taş seçebilirsiniz. Yaşam Çizginizin Rakamını tespit etmiş olmalısınız. Rakamların her biri sadece renkleri ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda birçok çeşit taşı da ifade eder. Şimdi gün, ay ve yıl olarak doğum tarihinizi toplamalısınız. Burada 28 Nisan 1980 yılında doğan bir kişi için örnek veriyorum:
4 + 28 + 1980 = 2012
Çıkan rakamları da birbirleriyle toplayarak tek bir rakam elde etmelisiniz.
2 + 0 + 1 + 2 = 5
Dikkat etmeniz gereken iki konu var. Eğer rakamlarınızın toplamı 11 veya 22 çıkarsa, artık bundan tek bir rakam elde etmeye çalışmadan orada toplamayı bırakmalısınız. Bu iki rakam numerolojideki Yaşam Çizgisinde ana rakamlar olarak bilinmektedir. Bir örnek verirsek:
2 + 29 + 1944 = 1975
Ve 1 + 9 + 7 + 5 = 22
Doğum tarihinizi birbirinden ayırarak toplamaktayız. Böylece 11 veya 22 sayılarını kaybetmemiş oluyoruz. Örneğin yukarıdaki durumda eğer tüm rakamları yanyana dizip toplasaydık 22'yi kaybederdik:
2 (ay) + 2 + 9 (gün) + 1 + 9 + 4 + 4 (yıl) = 31
Ve 3 + 1 = 4
Bir kere doğum tarihinizi tek bir rakama düşürdüğünüzde (veya 11 ya da 22'ye) numerolojideki Yaşam Çizgi Rakamınızı elde etmiş olacaksınız.
YAŞAM ÇİZGİSİ RAKAMLARI
1 - Oniks, hematit, kırmızı yeşim taşı, turkuaz
2 - Akik, zümrüt, inci
3 - Zirkon, topaz, turkuaz
4 - Gök zümrüt, mercan, safir
5 - Alacalı akik, topaz, ametist
6 - Akik, kehribar, zümrüt
7 - Kan taşı, kırmızı lal, lav taşı
8 - Elmas, oltu taşı, oniks
9 - Kehribar, mercan, ay taşı, inci
11 - Ametist, kan taşı, lal taşı
22 - Ametist, mercan, elmas
GÜNLER (Doğum Günü)
1 - (1'i, 10'u, 19'u ve 28'i): Amber, yakut, topaz
2 - (2'si, 11'i, 20'si ve 29'u): Yeşim taşı, ay taşı, inci
3 - (3'ü, 12'si, 21'i ve 30'u): Ametist, turkuaz
4 - (4'ü, 13'ü, 22'si ve 31'i): Safir ve topaz
5 - (5'i, 14'ü ve 23'ü): Elmas, safir
6 - (6'sı, 15'i ve 24'ü): Zümrütler ve turkuaz
7 - (7'si, 16'sı ve 25'i): Kedi gözü, yeşil yeşim taşı, aytaşı, inci
8 - (8'i, 17'si ve 26'sı): Elmas ve siyah inciler
9 - (9'u, 18'i ve 27'si): Kan taşı, lal ve yakut
Astroloji ile çok daha fazla seçeneğiniz olabilir. Burcunuza, onu yöneten gezegene veya 4 ana elemente göre de taşınızı bulabilirsiniz. Çoğunlukla taş sizi seçer görünse de yine de taşınızı belirlemek için biraz zaman ayırmalısınız.
ZODYAK SİMGELERİ (BURÇLAR)
Koç: Kırmızı yeşim taşı, elmas, hematit
Boğa: Kırmızı mercan, mavi safir, zümrüt
İkizler: Alacalı akik
Yengeç: Amber, inci
Aslan: Kedi gözü, krizolit, yakut
Başak: Gök zümrüt, peridot, sarı akik
Terazi: Akik, bakır taşı, zümrüt, safir
Akrep: Ametist, lav taşı, kan taşı, opal
Yay: Mavi zirkon, topaz, turkuaz
Oğlak: Oltu taşı, oniks, turkuaz
Kova: Amber, ametist, kan kırmızı lal
Balık: Mercan, inci, ay taşı, kan taşı
GEZEGENLER
Güneş (Aslan): Amber, krizolit, topaz, zirkon
Ay (Yengeç): Ay taşı, alçı taşı, inci, kuartz kristali, necef taşı, gök zümrüt
Merkür (İkizler, Başak): Opal, akik, kırmızı akik, sardoniks, serpentin
Venüs (Boğa, Terazi): Zümrüt, turkuaz, gök zümrüt, yeşim taşı, bakır taşı
Mars (Koç, Akrep): Lal taşı, yeşim taşı, yakut, kan taşı, mıknatıs taşı
Jüpiter (Yay, Balık): Ametist, turkuaz, yeşim taşı, lacivert taş, safir
Satürn (Oğlak, Kova): Oniks, oltu taşı, lav taşı, antrasit
Uranüs (Oğlak): Topaz
Neptün (Balık): Kaya kristali, ametist
Pluton (Akrep): Elmas, topaz, yosun akik taşı, opal
ELEMENTLER
Ateş (Koç, Aslan, Yay): Ateş opali, yakut
Toprak (Boğa, Başak, Oğlak): Yosun akik taşı, kurşuni kükürt taşı, oniks
Hava (İkizler, Terazi, Kova): Topaz, opal
Su (Yengeç, Akrep, Balık): Gök zümrüt, mercan, ay taşı
Bir kere taşınızı ve kristalinizi alınca ona artık yükleme yapmalısınız. İşi önce onu yağmur suyuyla yıkayıp, sonra doğal olarak kurumasını bekleyerek başlayın.
Yıkama ve kuruma tamamlanınca ellerinizi avuç içleriniz yukarı bakacak şekilde dizlerinizin üzerine üst üste koyarak oturun. Taşınız yukarıdaki elinizin içinde olmalıdır.
Mümkün olduğunca gevşeyin, sonra gözlerinizi kapatın ve aşamalı rahatlama tekniğini uygulayın. Tam anlamıyla gevşediğinizde, Koruyucu Meleğinizi çağırın. Ona taşınıza Melek enerjisi yüklemek istediğinizi söyleyip yardımını rica edin. Yaklaşık 30 saniye içinde taşınızdan Melek enerjisi ile dolduğunu gösteren bir cevap gelmelidir. Ben ne zaman bu işlemi uygulasam, avucumun içinde bir karıncalanma hissederim. Bazıları ise taşlarının ısındığını ve hatta bazen de hafifçe hareket ettiğini söylüyorlar.
Tanıdığım yaşlı bir hanım bana fiziksel olarak bir değişim hissetmediği halde taşının Melek enerjisi ile dolmasının hemen ardından varlığının her hücresi ve noktasının farkına varır hale geldiğini anlatmıştı.
Sizin alacağınız cevap belki de burada anlattığım olaylardan farklı gelişebilir. Hiçbir şüpheniz olmasın, nasıl olursa olsun taşınızın yüklendiğini bir şekilde anlayacaksınız.
Melek enerjisi yüklü taşınızı gittiğiniz her yere götürebilirsiniz. Taşınızı değişik zamanlarda elinizde tutmak, ona dokunmak isteyebilirsiniz. Eğer kendinizi yorgun hissediyor ve enerjiye ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız alın onu elinize ve bir müddet orada tutun.
Stresli olduğunuzda ya da güç ve güvene ihtiyaç duyduğunuzda yine tutun onu. Ben büyük zorluklar yaşayan ve yardıma ihtiyacı olan bazı insanlara bile kristalimi bir süreliğine veriyorum.
Tanıdığım mükemmel bir oyuncu bir zamanlar her gösterisinden önce korkunç derecede sahne korkusu yaşamaktaydı. Sahneye çıktığında düzeliyordu ancak o saate kadar gerçekten de aşırı sinirli ve gergin oluyordu. Şimdi ise Melek taşını sahneye çıkmadan önce bir süre elinde tutuyor ve eskiden yaşadığı korku ile panik yerine büyük bir sakinlik ve huzur hissediyor.
Bir çoğumuz böyle sürekli belli bir konuda benzer sıkıntıları yaşamıyoruz ama bir Melek taşının bize getireceği sevgi, ahenk, uyum ve huzur duygularından faydalanabiliriz.
mücevher ustası olmaya karar vermiş. "Bu mesleği yapacaksam,
iyi bir mücevher ustası olmalıyım" diye düşünmüş ve ülkedeki
en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş,
yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından
kabul edilmiş. "Anlat, dinliyorum" demiş usta. Genç adam
anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir
mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış.
Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri
bitince de ona bir taş uzatmış, "Bu bir yeşim taşıdır" dedikten
sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış.
"Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma.
Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi şimdi güle güle" demiş ve
şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.
Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen
annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da
kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk
konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi
artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam
sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş.
"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister.
Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak.
Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım,
böyle bir eziyetle nasıl yaşarım. Bu ne biçim ustalık.
Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı."
diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene
ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş.
Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş.
Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat
kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp
taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.
Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu,
her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış.
Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra,
büyük ustanın karşısına çıkmış.
Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince,
genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun,
bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği
gururla elini uzatmış, avucunu açmış.
"İşte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım,
şimdi ne yapacağım?" Yaşlı usta sakin bir sesle cevap
vermiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da
aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın."
Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini
kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış.
Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış,
mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana
böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra
söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken,
yaşlı usta ona hissettirmeden birtaşı avucuna sıkıştırmış.
Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp
çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı
biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş:
"BU TAŞ, YEŞİM TAŞI DEĞİL USTA!"
Öğrenmek için zaman gerekir,
sabır gerekir, ustaları izlemek gerekir.
Dünya hızlandıkça zaman kısalabilir
ama öğrenmenin esası değişmez.
Yazarı Bilinmiyor
http://hikaye.balca.net
yeşil akik
Ruhunuzun yüksek ideallerine ulaştırı. Yeşil Akik, yaşamınıza cesaret ve hoşgörü getirir. Size içtenlik kazandırır. Abartılarınızdan kurtulursunuz. Gerçek olan duygularınızı farketmenizi sağlar. Kararlar almanız gereken evrelerde ise özellikle teninize değecek şekilde YEŞİL AKİK taşımalısınız. Net kararlar alırsınız ve herşeyden önemlisi ne istediğinizi ayırt etmiş olursunuz. Ruhunuz, kalbiniz hafifler. Telaşlarınızdan kurtulup, bakış açınızı olumsuzdan olumluya kaydırmanızda size çok yardımcıdır.
Yeşil Akik, güzel yosunsu yeşil renkleriyle ruhunuzla flört etmeye başlar. Sizi, kendi dünyanıza yönlendirip arada bir köprü görevi yapar. Olumsuz ve sizi yoran negatiflerinizi, acılarınızı YEŞİL AKİK 'in verdiği cesaretle üzerinizden atabilirsiniz. Sol bileğinizde taşıdığınız Yeşil Akik kristalinden kalbinize doğru sıcaklıklar yayılmaya başlar. Kalbinizi yumuşatır. Daha hoşgörü ve umut ile dolar hale gelirsiniz. Kendi iç dünyanız, yeşilin muhteşem tonlarıyla renklenir ve zenginleşir. Bollukla ve bereketle dolu yaşam enerjiniz artar.
Fiziksel rahatsızlıklarınıza da şifa vericidir. Sindirim sistemi rahatsızlarınızı, Kalsiyum ve Magnezyum eksikliğinden açığa çıkan kemik hastalıklarınızı şifalandırmada son derece etkilidir. Demir eksikliğinden kaynaklanan baş dönmesi, halsizlik, saç dökülmesi, baş ağrılarında tedavi edici özelliktedir. Yeşil Akik kristalinin şifa enerjisi bir hayli yüksektir. Kozmik şifa enerjisini size aralıksız iletir. Huzur ihtiyaci hissettiğiniz anlarda, YEŞİL AKİK'ten faydalanmalısınız. Tatillerinizde mutlaka bileğinizde taşıyın, yeşilin verdiği sıcak enerji tüm ruhunuza ve vücudunuza yayılsın.
Meryem Ebru Sezen
6 Kasım 2009 Cuma
Etkinliğe Devam...mı?
Şimdi de yapımına değinmek istiyorum. Bu bildiğimiz kulplu plastik sepet. Siz ister hazır alırsınız, isterseniz evdekini değerlendirebilirsiniz.Yalnız sepet delikli olsun. Çünkü üzerinde dikiş yapılacağı için o deliklerden ipliğin geçirilmesi gerekecek. Kumaş saten kumaş. Renk tercihi size kalmış. Çiçeklerde pazarda satılan çiçekli tokalardan beğendiklerinizden fazlaca alıyorsunuz.Tokadan ayırıp sepeti süsleme de kullanıyorsunuz. Dikişi ise simli ip ile gerçekleştiriyorsunuz. Kumaşın etek uçlarını da renge uygun boncuklarla süsleyebilirsiniz. Yapımı oldukça kolay değil mi? Beğendiyseniz ve yapmak isterseniz. Ee...buyrun! o zaman.Yapacak olan arkadaşlara kolay gelsin diyorum ve herkese sağlık, esenlikler dileyerek noktalıyorum. Sevgilerimle...
5 Kasım 2009 Perşembe
Yeni Amigurumilerim...
Fazla yer kaplamasın diye resimleri birleştirip yayınlıyorum.Küçük Hello Kitty sevgili Semra'cığımın kızlarıma göndermiş olduğu Hello Kitty'dir.Yanındaki de kopya çekerek yapmaya çalıştığım Hello Kitty. Ancak elimdeki ipleri değerlendirdiğim ve yenilerini almaya vaktim olmadığı için pek çirkin oldu bizim Hello Kittymiz yaaavvv. hem de Galatasaraylı oldu. Ama nedeni malum!..Elimdeki beyaz ip inanılmaz kalın,tam altı kat bir ipti.Katlarını ayırmaya çalıştım olmadı.Bende kaba ve zorlayıcı olmasına rağmen azimle ördüm diyorum ama tabii ki geçen kış başlanmış bir örgüydü.Hello Kitty'lerimiz kardeş oldular.İrem beğendi.Daha da pek çok şeyler istiyorlar ama benim çok vaktim olmuyor.Yavaş yavaş elimden geldiğince bende örmeye devam ediyorum.Mesela....
Bu sevimli başcık da herhalde ayıcık olma yolunda.Oysa ben maymun yapmak istemiştim.Ölçüsüz,kararsız yapılan işte ancak bu kadar olur herhalde değil mi ama?Devamı bittiğinde tekrar yayınlanacaktır efendim!..
29 Ekim 2009 Perşembe
Atatük'ün Gençliğe Hitabesi...
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ekim 1927****************************************************************************
"Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi"nin Ord.Prof.Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu tarafından günümüz Türkçe'sine uyarlanmış hali imiş.
Ey Türk Gençliği!Birinci ödevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur.
Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır.
Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır.
Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin!
Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir.
Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler.
Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir.
Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler.
Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler.
Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır.
Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ekim 1927
Kaynak resim:img126.imageshack.us
Kaynak:www.garaj.org
******************************************************************************Sevgili Atamız geleceği o kadar net görmüş ki,
Gençliğe Hitabesinde "İşte bu ortam ve koşullarda dahi, Birinci ödevin Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır" demiştir.
Fazla söze de gerek duymuyorum.Ruhun Şad, mekanın cennet olsun Sevgili Atam.İnşaallah milletçe sana ve ilkelerine sahip çıkacak, sonsuza kadar yaşatacak nesiller yetiştirebilmek nasip olur. Umut etmekten asla vazgeçmeyeceğim.
22 Ekim 2009 Perşembe
Eskileri Değerlendirme Etkinliğinden
Sevgili Eylül bahçesi de yayınlamış olduğu çalışmalarıma link verememiş.Bu çalışmalarımla ilgili önceki yayınlarımdaki resimler kaybolduğu için görüntülenemiyor. Bu nedenle bende bu çalışmalarıma kısaca tekrar değinmek istedim.Şimdi resimler görüntülenemeyince hangi yazının hangi çalışmaya ait olduğunu tahmin etmek imkansız bir hal alıyor doğal olarak…
Dekoratif testim
Bu testi bildiğimiz kiremit renginde su testisi. Anneme komşusu vermişti.Bununla birlikte birde kocaman bir küp vermişti. O da annemin evinde.Yazlığın bahçesinde değerlendirsin diye.Annemde benim bu tür hobilerle ilgilendiğimi görünce bana verdi.Sen bunları da değerlendirirsin diye.ahşap ve seramik çalışmalarıma ilk başladığım döneme aittir.Birkaç yıl oldu yani.Linki burada Boncuklu Bluzum
Sade olan bluzuma hareketlilik ve şıklık katmak için ve de bakalım boncuk işlemeyi de becerebilecek miyim acaba diye el attığım bir çalışma olmuştur.Dikkat edilirse ipe dizme ve batma şeklinde olarak çalışmıştım.(Ben böyle tanımlıyorum doğru mu acaba. Eğitimini almadığım işlerde genel tanımları varsa da bu konuda cahil kalıyorum.Kusura bakmayınız lütfen) Eğer güzel bir çalışma ortaya çıkmasaydı ipi çektiğim an sökülmesi de kolay olacaktı.Neyse ki sonucu beğendiğimde böyle bir şeye de gerek kalmadı açıkcası.Yalnız bu işim çok uzun süre elimde sürünmüş olduğundan sıkılmaya başlamıştım.zaten bir daha da bu tür işi elime alamadım doğrusu. Ama elimde oldukça çok boncuklar bulunduğu için ve sade trikolarıma da şıklık katabilmek için onları da bu şekilde değerlendirmek adına yine yapmak istiyorum ki, ne zaman kısmet olur bilemiyorum.Linki burada
NOT: Bu resimleride sevgili Eylül Bahçesinin bloğundan aldım. Ne yapayım göndermiş olduğum resimleri öyle güzel düzenlemiş ki bu konu da zayıfım. Bu arada flicker hiç kullanamam sanıyorum ama picassadan bloğuma resim yüklemeyi beceremedim ve yine bilgisayarıma kopyalayıp masaüstünden yükledim.Ben bu işi öğrenemeyecek miyim acaba?
Unutmadan link vermek için sevgili Eylül Bahçesinin bloğuna uğradığımda bir çalışmama daha yer verdiğini gördüm.Onu da daha sonra detaylı anlatırım artık.Tekrar teşekkür ediyorum canım. Herkese Sevgi ve sağlık diliyorum...
19 Ekim 2009 Pazartesi
Pratik Bir Bilgi...
Bende siyah oje alıp, taşların düşüp boşalan yerlerine ojeyi bolca damlatıp kuruttum ve o şekilde tekrar kullanmaya başladım. Daha önce başka takılarımda da bu uygulamayı yapmıştım ve kesinlikle eksilen taşların yeri hiç farkedilmiyor.Denemediyseniz denemenizi tavsiye ederim.
Herşey gönlünüzce olsun.Sevgiler.
2 Ekim 2009 Cuma
Herşey Sağlık İçin...
Dün akşam amcamlar geldiler. Ankara dışında yaşıyorlar.Yengem kendisi sağlıkçıdır. Dün bize Reishi'den bahsetti. Çinlilerin yıllardır kullandığı bir tür kırmızı mantarmış ve ölümsüzlük mantarı diye de adlandırılıyormuş. Bende merak ettim ve bugün internetten geniş çaplı araştırdım. Ancak özellikle sağlık konusunda internet üzerinden alıp kullanmaya güvenemediğim için doktoruma sormayı uygun buluyorum. Onun tavsiyeleri ve bilgilendirmesi doğrultusunda belki tanışabilirim bu bitki ile. Eğer sizlerinde bilgisi varsa önerinizi bilmek isterim.
http://www.kirmizireishi.com buradaki siteden edindiğim bilgileri sizlerle de paylaşmak istedim. Ama her zaman dediğim gibi doktorlarımıza danışmak en doğrusu diye düşünüyorum.
- Günlük yaşamı sağlıklı sürdürmek,
- Vücudumuzun doğal savunma mekanizmasını güçlendirerek olumsuz etkilere karşı korumak,
- Yaşın ilerlemesi sonucu oluşan problemlerin önüne geçmek,
- Bağışıklık, sinir, dolaşım, solunum, boşaltım, kas ve kemik sistemlerini güçlendirmek,
- Yüksek tansiyon, kolesterol, diabet, bronşit, prostat gibi problemlerle baş etmek,
- Kanser, karaciğer bozuklukları, hepatit, HIV/AIDS gibi hastalıklardan korunmak ve bu hastalıklarla savaşmak,
konularındaki faydaları kanıtlanmıştır.
Ayrıca bir arkadaşımdan gelen maili de sizlerle paylaşmak istiyorum.Herşeyin başı sağlık ve bir radyoloji doktorunun tavsiyelerine de lütfen kulak verelim.
*Telefona SOL kulağınızla cevap verin.
*Günde 2(iki) kere kahve içmeyin.
*SOĞUK su ile hap almayın.
*19 'dan sonra YEMEK yemeyin.
*Tükettiğiniz YAĞLI gıdaların miktarını azaltın.
*Sabahları daha çok, akşamları ise daha az SU için.
*Cep telefonu BATARYA'ları ile mesafenizi uzak tutun.
*UZUN süre kulaklık takmayın.
*Gece 10 sabah 06, en ideal uyuma saatleridir
*Uyku öncesi İLAÇ aldıktan sonra hemen uzanmayın.
*Şarjınız SON çizgiye indiğinde,yani çok çok az bir şarz seviyesinde iken telefona cevap vermeyin, zira yaydığı radyasyon 1000 kat fazladır.
Herkese sağlıklı,hayırlı, verimli, uzun ömürler diliyorum.Hasta olanlara da acil şifalar diliyorum...
23 Eylül 2009 Çarşamba
Hayat İşte Böyle Maalesef...:(((.....:)))
Ancak hayat o kadar boş ki, Allah'tan öncelikle sağlıklı, hayırlı ömürler dilemek ve herşeyi dert etmemek de gerekiyor. Allah kimseye kaza bela vermesin.Sabah servisle giderken aynı birimde çalışan bir arkadaşımız Nedim GÜNAY'ın dün öğle saatlerinde Bolu Düzce Tem otoyolunda ailesi ile kaza geçirdiğini ve kendisinin olay yerinde vefat ettiğini, eşinin durumunun ağır ve iki küçük çocuklarının da yaralı olduklarını öğrendik.Zaten işyerine gittiğimde kimse iş yapabilecek durumda değildi.Benimde kreş için hazırlamam gereken evraklar vardı ve çok zor kafamı toparlayabildim. Ama maalesef hayat devam ediyor.Bu kreş işleri için izin alıp çıkmak durumunda kaldım. Çok büyük üzüntü duyduk. Ama elimizden başka şeyde gelmiyor. Allah rahmet eylesin.Mekanı cennet olsun inşaallah.Çok iyi, kendi halinde bir insandı.Yaşı da çok gençti.
11 Eylül 2009 Cuma
Nereye Gidiyoruz...
fotogaleri.hurriyet.com.tr/
Kırmızı Tasma Kolyem...
10 Eylül 2009 Perşembe
NEVA...
8 Eylül 2009 Salı
Katre-i Matem ve Biraz da Benden...
Gelelim Kitabımızın Konusuna;Roman, yazarının kim olduğu hakkında herhangi bir bilginin yer almadığı ve müzayededen alınan el yazması bir kitapta anlatılan, bir devre adını veren lalenin izinde O dönemin Osmanlı İmparatorluğunun gizemli,ihtiraslı, entrikaları,lükslüğü,sefaleti,isyanları ve o zamanların İstanbul'unu anlatıyor.
İstanbul bu romanda, karmaşası, heyecanı, isyanları ile lalelere bürünüyor. Öyle ki lale sadece bir çiçek değil, bir yaşayış tarzı, estetik bir tavır, kültürel ve tarihsel bir birikim olarak İstanbulu, hatta tüm Osmanlıyı çevreliyor.
İskender Pala, Katre-i Matemde usta kalemiyle lalelere bezediği İstanbulda kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların elemli ve Osmanlı hallerini de tüm ıstırap ve coşkularıyla anlatıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk gecesinde kaybeden Şahinin macerasını anlatan roman, bu kaybın ardındaki esrarı çözmek için külhanlara, tomruklara, lalezarlara ve hatta Osmanlı sarayına kadar gidiyor. İşte bu yolculuk, okuru hiç ummadığı yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor.
Cinayetlerin gölgesiyle giderek gizemli bir hal alan olaylar Lale Devrine nihayet veren Patrona Halil İsyanının yakıcı siyasal çalkantılarıyla birlikte çözülmeye başlıyor.
Kalemimi hokkaya bandırdığım şu anda ki Nevşehirli Damat İbrahim Paşayı canından; Sultan III. Ahmeti de tahtından eden cehennemden nişan Eylül İhtilalinin üzerinden henüz iki hafta geçti- şahit olduğum olayları yazıp yazmamakta kararsız sayılırım. Bilemiyorum. Yazmak gerektiğini düşündüğüm şeyler bir bakıma devlete ait sırları ifşa etmek gibi bir ihanetin ağırlığını da vicdanıma yükleyecek. Öte yandan Şarkın kutsal çiçeği laleye dair yorumlarda bulunacak ve belki şükufeciyan esnafını gücendirmiş de olacağım. Ama birisi çıkıp yiğit Şehzade Ahmeti, aşağılık isyancıların yaptıklarını, cennete benzeyen İstanbulu ve Sadabatın laleye kattığı zarafeti anlatmazsa bu dahi tarihe ve şehre haksızlık sayılır. ...
Bir cinayetin peşinden İstanbul’da meşhur lale devrinde yaşanan Osmanlı imparatorluğunun karmaşası, isyanları lükslüğü, sefaleti, entrikalarını anlatıyor. Lalenin büyüleyici, gizemli güzelliğinde ve sürükleyici bir yolculuk yaptırıyor Katre-i Matem. Bu vesile ile bilinmeyen şehzadelerden birini de gün yüzüne çıkarıyor.Kitabın içinde geçen birçok olayların kurgusal olduğunu düşünmedim değil. Ancak lalenin o döneme adını vererek tarihimize de meşhur lale devri olarak geçecek kadar da gerçekçi buldum. Katre-i Matem, Matem damlası lalenin büyülü, gizemli güzelliği ve kokusunda bir aşkın, sefahatin kokusunu duyarken, aynı zamanda bir cinayetin de izini sürüyor ve bambaşka olayların içinde buluyor kendini insan okurken.Aynı zamanda bazı bölümlerinin sonundaki hikayeler de bambaşka bir renk katmış kitaba.Büyüleyici ve okunulası bir kitap Katre-i Matem.
5 Eylül 2009 Cumartesi
Mürdüm Eriği Marmelatına da Bayıldık...
26 Ağustos 2009 Çarşamba
Son Ödülümü Aldım, Bloğumu Ortak Alana kapatıyorum...
Bloglara işyerinden ulaşamadığımızı yazmıştım. Şu an ise evdeyim. Pazar akşamı belimi incilttim ve yürüyemez, oturamaz hale geldiğim için doktor rapor vermişti. İlaçlarla birlikte dinleniyorum ve bugün biraz daha iyi olduğum için yazayım dedim. Yoksa hafta sonuna kalacaktı. Belki hafta sonu da yazamayabilirdim. Çünkü arkadaşımları iftara çağırmıştım. Vaktim olamayabilirdi. Bugün yazmam isabet oldu.
Ödüle gelince, ben yine bu ödül konusundaki kuralımı bozmayayım. Ben bu ödülü herkese gönderiyorum. Bu arada ilginç hallerimizden de bahsetmemiz istenmişti. Ben aylar önce böyle bir mim konusunda kendi ilginç huylarımdan bahsetmiştim. O nedenle yazılmış ve okunmuş kabul ediyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı yolluyorum.
23 Ağustos 2009 Pazar
Bunlarda Benden...
Şimdi ise yapmış olduğum reçellerden bahsedeceğim.Bu reçelleri de birçok bloga baktım ve kendime uyarlayarak yaptım bende. Tariflerde ölçüler vardı ama ben ölçüye uyamadım. çünkü bir kısmını reçel için kullandım, bir kısmını da suyunu kaynattım çocuklara.
Vişne Reçelim: Dediğim gibi yıkayıp, çekirdeklerini de temizledikten sonra bir kısmını reçel için ayırdım.Tencereye koydum.Aralarına bolca şeker serpiştirdim ve birkaç saat o şekilde beklettim.Daha sonra sulanmaya başlayan vişneleri kaynattım kıvama gelinceye kadar.Hiç su koymadım.Kendi suyu ile kaynadı.İndirmeye yakın da yarım limonun suyunu ilave ettim ve bir iki dakika da öyle kaynadı ve biraz soğuyunca kavanoza boşaltım.Limonun suyu zamanla şekerin içinde kristalleşmelerini önlüyormuş.Sonuç mükemmel.
Şeftali marmelatım: Dolapta biraz fazla şeftaliler vardı.Pazardan tekrar eşim alınca bende değerlendirmek adına marmelat yapmaya karar verdim. Marmelatı yaptığım sıralarda iştahım hiç yoktu.Yemek yiyemiyordum ama şeftali marmelatı benim iştahımı açtı doğrusu.
yapılışı ise; şeftalileri yıkadıktan sonra kabuklarını soyup, rondodan geçirdim ve yine kendi kafama göre şeker ilave ettim. Çok şekerli gıdaları sevmiyorum ben. Ama tadı kıvamında olmuş.Daha sonra bunu da kaynattım ve inmesine yakın yarım limon suyu da buna ilave edip bir iki dakika kaynattıktan sonra ateşten alıp, biraz soğuduktan sonra kavanozlara koydum.Tariflerde şu vardı. Kavanozlara sıcak konması ve kapağı iyice kapandıktan sonra kavanozun ters çevrilip o şekilde muhafaza edilmesi yazıyordu. Sanıyorum uzun süre bu şekilde dayanıyormuş. Benim yaptıklarım fazla olmadığı için, çabuk tükeneceğinden ben öyle yapmadım. Birde kapaktan sızma yaparsa diye pek cesaret edemedim de.Belki bunun için özel kavanozlar kullanıyorlardır...Yapacak olan arkadaşlara kolay Gelsin ve Afiyet olsun...Sevgiler...
19 Ağustos 2009 Çarşamba
:)))))
17 Ağustos 2009 Pazartesi
Yeni Saçlarım...
VEEE!..Solda da saçlarımın son hali. Tatil dönüşü yine biraz kesildikten sonra doğal hali korunarak röfle yapıldı saçlarıma.Fön çekildiği zaman çok daha hoş görünüyor. Bende kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda soluğu kuaförde alanlardanım.Gerçi kuaförde uzun işlemlerde inanılmaz sıkılıyorum.Zamanımı orada harcamak istemiyorum ama sonucu ise bazen beklemeye değiyor. Bu arada ben saçlarımı beğendim. Siz Ne dersiniz?..
Teşekkürler Maydanoz!...:)))
15 Ağustos 2009 Cumartesi
Otantik Kolyemi Daha Yakından Görmek İster misiniz?
11 Ağustos 2009 Salı
Otantiğim...
Şimdi de yapılışına değinmek istiyorum.
Malzemelerim; kırık boncuklar (deniyordu galiba), iri kum boncuklar, çiviler, zincir,penseler,klips.
Boyun kısmına, iki zincir arasına,çivilere kum boncuklar geçirip, tasma şekli oluşturdum.Ayy! şimdi bunu nasıl anlatacağımı beceremedim. Ama her işlemde boncukları çivilere dizdim ve iki taraflı pense ile çivi uçlarında halkalar oluşturup,sayı ile boylarını uzattım.Üçgen havası versin diye.Bu işlemi ölçü ve sayı ile yapıyorum ki, orantılı dursun.Çivilere de bir kum boncuk,bir kırık boncuk, tekrar bir kum boncuk şeklinde diziyorum.Umarım anlatabilmişimdir.Aslında karşılıklı daha iyi anlatırdım herhalde, hem de uygulamalı olarak.İnşaallah tarifim aydınlatıcı olmuştur.Yine de takıldığınız yer olursa izah edebilirim.Sevgiyle ve sağlıkla kalınız!..
7 Ağustos 2009 Cuma
"Araf" a Dair...
Karmaşık duygu, düşünce ve ruh hallerinin yansıtıldığı romanda her biri ayrı kültürlerden, ayrı dinlerden, ayrı ırklardan olmalarına rağmen kendi ülkelerinin dışındaki bir toplumda ve kültürde içine düştükleri karmaşık duygu,düşünce ve ruh hallerinde benzeşiyorlar. Bu zaman zaman birbirlerine yakınlaşmalarına vesile olsa da, zamanla herkes kendi içindeki boşluğa düşüyor.
Sayın Elif ŞAFAK, bireylerin kendi ülkeleri dışında yabancı bir ülkede düştükleri bu karmaşık ruh hallerini birçok karakter üzerinden, her birini de farklı depresif durumla mükemmel bir şekilde yansıtmış. Her birinin karakter özelliklerine, hayat hikayelerine ve trajedilerine ayrı ayrı hikayenin bütünü içinde değinmesi romanı gerçekten başarılı kılıyor. AŞK'tan daha çok etkilendim. Ancak okunulası bir kitap Araf'ta. Konu itibari ile ilgisini çeken arkadaşlarımın okumalarını tavsiye ediyorum kitabı...
1 Ağustos 2009 Cumartesi
Kristal Çiçeğim Benim...:))
Sol taraftaki resimde de kristal boncuklarla yapmış olduğum kolye mevcut.Bu kolyemi de yapalı üç yıldan fazla oldu. Kullandığım malzemeler hayalet tel, bitler, kalpli kristal pembe boncuk,pembe köşe kristaller,lila köşe kristaller,misina ve yüzük süzgeci.Bu çiçek motifini yüzük süzgecinin üzerine işledim ve dolayısı ile silikon yardımı ile yüzük aparatının üzerine de yapıştırılıp yüzük olarak kullanılabilir.Hayalet tel de özellikle belirli mesafeden farkedilmediği için sadece boncuklar göz önünde olduğundan dekoltenize sadece boncuklar serpiştirilmiş havası da veriyor.
Bu aralar pek uğrayamıyorum buralara da.Geçen hafta oldukça rahatsızdım.Hala antibiyotik kullanıyorum. Bu arada Elif Şafak'ın Araf'ını da okudum bitirdim. Okuduktan sonra kitap hakkındaki yorumlarımı bekleyen arkadaşlarım vardı. Yorumlarıma da en kısa zamanda değineceğim. Diğer okuduğum kitapları da fırsat bulduğum takdirde geçmişe dönük yorumlamayı düşünüyorum.Hepinize sağlıklı, mutlu bir hafta sonu diliyorum.Sevgiyle ve sağlıkla kalınız...
23 Temmuz 2009 Perşembe
Turkuaz Kolyem...Ben Yaptım...
Tatil öncesi turkuaz taşından yapmış olduğum kolyem. Gerçi önceki senelerde bu kendi tasarımımdan birkaç tane yapmıştım. Çok da severek kullanıyordum. Ancak yakın dostlarımın beğenisi üzerine onlara da yapmış ve en son da kendim için yapmış olduğumu vermiştim bir arkadaşıma.Turkuaz taşlarımı aldıktan sonra kendime de nasıl olsa yaparım demiştim. Ancak daha sonra aynı tarz taşlardan bir türlü bulamadım. Baktığım yerlerde de hiç denk gelmiyordu. Sonunda bulabildim ve hemen kolyemi tamamlayıp, kendi kullanımıma sundum. Bundan sonraki takı çalışmalarımda da değerli taşlar ve daha kaliteli aparatlar kullanmak istediğim için bu çalışmamda geç oldu ama temiz oldu.Yani içime sindi.
Çok beğenerek kullandığım kolyem. Olmazsa olmazlarımdan. Sürekli takmak istiyorum. Giyim konusunda uyuma önem verdiğim için de kolyeme uygun kıyafetlerimde kullanmak zorunda kalıyorum. Aslında hiç de çıkarmak istemiyorum.
Takılarım ve takılarımda kullandığım bu değerli taşlarımdan bahsettiğim sürece faydalarına da değineceğim. Daha önce değerli taşların faydaları üzerine bir yazı yazmıştım, ancak sayıları da o kadar fazlaki sanıyorum hepsine de yer verememiştim yazımı uzun tutmamak adına. O nedenle yeri geldikçe böyle kısaca tekrar bahsedeceğim. Bu arada bunun bilimsel açıklaması var mı bilmiyorum ama benim bu taşlar üzerine duyduğum ve de okuduğum, kendi içimde de inandığım tezler. O nedenle doğruluğunu en güzeli yine doktorlarımıza da danışmalı diye düşünüyorum.
Turkuaz taşının faydaları içinde; çok sayıda koruyucu özelliği olduğu, bütün bedeni kuvvetlendirdiği, hücreleri yenilediği, kan dolaşımını ve solunum sistemini canlandırdığı, tansiyonu düzenlediği, kalp hastalıklarına iyi geldiği belirtiliyor. Ayrıca sakinlik verdiği ve yaratıcı ifadeye güç kazandırdığı, etkili konuşmaya yardımcı olduğu, duygusal denge, iletişim, sadakat ve dostluğu sembolize ettiği de belirtiliyor. Barış ve ahengin taşı olduğu, huzur duygusu verdiği, olumsuzu olumluya çevirdiği, kaygı ve nazara karşı koruduğu, bilinci geliştirdiği, cazibeyi ve kadınlık özelliklerini artırdığı da belirtiliyor.
Bu taş aynı zamanda Boğa, başak, akrep, yay, oğlak ve balık burçlarının taşı olarak biliniyormuş. sanıyorum, bende boğa burcu olduğum için çok seviyorum bu taşı...Sırada ise mercan taşı var. Arayış içindeyim. Araştırmalarım devam ediyor. Çünkü piyasa da bu alanda da sahtecilik var maalesef. Bunu bizzat yaşadım. O nedenle henüz araştırma içindeyim.
Turkuaz taşı hakkındaki bilgi Boncuk Sanatı adlı dergiden alıntıdır.