
Günlerdir konuşulan Mustafa filmine değinmek istiyorum. Zaten ismi ilk duyduğumda garip gelmişti. Neden Atatürk belgeseli değilde, Mustafa. Sıradan bir kişiden bahsedilir gibi. Herkesin bu filme bakış açısı farklı geldi ki, o kadar çok anlatıldı ve yorumlandı ki, haliyle bende merak içindeydim ve ilk fırsatta izlemek istiyordum. Fakat bugün birkaç değişik mailler geldi ki, önyargılı yaklaşmadan geçemiyeceğim. Sırf doğruluğunu kendi kafamda da kanıtlamak adına filmi izlemek istiyorum. Bunun için dahi olsa bu filmi izlemeye gitmek reytinglerini patlatmak ve kazançlarını artırmak olmaz mı? Bir de okullara da tanıtım amaçlı sinemalardan broşürler gönderiliyor. Ne yani çocuklarımızın beyinlerinde Sevgili Atamız hakkında olumsuz imaj mı oluşturulacak. Hayır, kesinlikle çocuklarımız bu filmi izlememeli. Bizi bugünlerimize getiren,Türkiye Cumhuriyetini kuran,Türk Milletini bağımsızlığına kavuşturan, dünyaca takdir edilen büyük önder Ulu Atamızın hayatı; gelen maillerde anlatılanlara göre; kahramanlığının yerine, devrimci kişiliğinin ve kararlılığının üzerine mutsuz, yalnız, psikolojik sorunları olan bir portre çizilmeye çalışılmış…Filmi izlemedim…Bu yüzden devamını...
Psikolog Sebla Kutsal' a bırakıyorum.Kendileri psikolojik savaşın en ahlaksızcasının nasıl yapılabileceğini belgeselleştiren "MUSTAFA" filmini izledikten sonra dayanamayıp bir mail yazmış.
karı-kız düşkünü,
bir oturuşta mutlaka bir büyük rakı içen,
vahim kişilik bozukluklarına sahip,
çok zengin bir kadın için sevgilisini terk edip onun intiharına neden olan,
çocukken yediği bir dayak üzerine yıllarca içinde bitmek bilmeyen bir kini biriktirip, sırf bu sebeple ülkeyi laiklikle buluşturarak, modern eğitimi başlatarak, dini eğitim veren kurumda yediği dayağın öcünü alan birisi…
Cephedeki cesaretine bir kez olsun değinilmeyen
Mustafa'nın geceleri karanlıkta uyuyamadığını öğreniyoruz…
İçinde sürekli bir korku ve tatminsizlik hissi taşıyor. Cumhurbaşkanı olup da artık hiçbir şey yapmadan boş boş oturmaya başlayan bu adamın iç sıkıntısı daha da büyüyor.
Öyle ki tek tesellisi çalgılı, içkili sefa âlemleri.
Yapayalnız kaldığı dünyasında hasta ruhuna gitgide teslim oluyor. Çok mutsuz, hem de çok… Film, Mustafa'nın "dinsiz" olduğunu vurgulamak üzerine kurgulanmış.
Kurtuluş savaşını desteklerini alabilmek için dindar kesimleri ve kurumları kandırmış, sonra işi bitince de onların ipini çekmiş.
"Dinin afyon etkisi" üzerine söyledikleri filmde sık sık yer alırken,
Ramazan ayında içmediği,
Kur'an tercümesi yapan özel bir görevli yardımıyla dini anlamaya çalıştığı ve malum çevrelerin sıkı adamı Nevzat Yalçıntaş'ın ortaya çıkardığı üzere Hz. Muhammed'in mezarını yıkmak isteyen Suudiler'e "orduları gönderirim, ayağınızı denk alın" mealinde bir telgraf yollayarak mezarı yıkılmaktan kurtardığı, vb. birçok bilgi seyirciden özenle saklanmış.
Kurtuluş savaşı harita üzerinden ve birkaç basit sahneyle "oldu da bitti maşallah" tadında kestirme yoldan anlatılmış.
İnsanda, tüm milli direnişin ve çarpışmaların kısacık bir sürede tamamlandığı ve memleketin kolayca kurtulduğu hissi uyanıyor.
Zaaflarla dolu zayıf karakterine ve acı dolu anılarına tutunarak sürüklediği ömrünün en sıkıntı verici son döneminde ise Mustafa "beni hatırlayın!" diyor. Hatırlanmaya değmeyeceğinin kendisi bile farkında olmalı ki, unutulmaktan ölesiye korkuyor…
Film, sürekli not tutmak suretiyle tekrar tekrar izlenir ve derin yapısını çözmeyi amaçlayan bir gözle incelenirse, yukarıda yazdığımdan çok daha fazla Mustafa aleyhtarı unsur kolaylıkla listelenebilir. Aktardıklarım, bir çırpınışta aklıma gelebilenlerden ibarettir.
Dündar filminde büyük bir mucizeden bahsediyor… Çünkü Dündar'ın Mustafa'sı, bırakın çeşitli devletlerce işgâl edilmiş bir ülkeyi düşmandan temizleyip yeni bir ülke kurmayı, bir sürüye çobanlık yapmayı bile beceremeyecek bir adam. Ancak nasıl oluyorsa Türkiye'yi kuruyor! Yani film bir mucizeyi anlatıyor… Oysa ki savaşlar ve şehitler kan kırmızısıdır. Yepyeni bir devletin kuruluşu ve bir ulusun şahlanışı buz gibi gerçektir. Mucizeler ise ancak masallarda anlatılır.* Yazdığı ve yönettiği masalla Can Dündar, görevini ifşa etmiştir. Misyonu tamamlanmış bir görevli olarak kesinlikle eserini bir masal kitabı olarak da yayınlamalı ve hak ettiği Nobel ödülünü almalıdır!* Ancak ben Mustafa'yı tanımıyorum… Sadece Mustafa Kemal bilirim ki kendisine Atatürk denir. O da bizim gibi etten kemiktendir lâkin bedeni çürüyüp gitmişse de ruhu bizimledir. İnsan olduğu için hatalar yapmıştır fakat hatalarıyla doğrularını iki ayrı kefeye koyup da hakikâti göremiyorsak, içimizdeki vicdanın terazisine yazıklar olsun! Benim gibi düşünenlere, "Atatürk'ü putlaştırmayın, O'nu da herkes gibi doğrularıyla yanlışlarıyla tartışalım" diye saldıracak olan aydınımsılara cevabım önceden hazırdır; "İyi niyetinize bir saniye olsun inanabilseydim, kapımı açar sizi beklerdim…"
NOT: Mustafa Filminin afiş resmi yerine, sevgili Atamıza ait bu güzel fotoğrafları koymayı daha uygun buldum.Filmdeki anlatılanlarının aksine bu fotoğraflarda herşeyi anlatmıyor mu sizce?