
Resim: http://www.mailce.com
Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen
annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da
kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk
konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi
artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam
sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş.
"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister.
Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak.
Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım,
böyle bir eziyetle nasıl yaşarım. Bu ne biçim ustalık.
Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı."
diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene
ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş.
Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş.
Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat
kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp
taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.
Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu,
her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış.
Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra,
büyük ustanın karşısına çıkmış.
Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince,
genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun,
bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği
gururla elini uzatmış, avucunu açmış.
"İşte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım,
şimdi ne yapacağım?" Yaşlı usta sakin bir sesle cevap
vermiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da
aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın."
Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini
kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış.
Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış,
mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana
böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra
söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken,
yaşlı usta ona hissettirmeden birtaşı avucuna sıkıştırmış.
Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp
çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı
biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş:
"BU TAŞ, YEŞİM TAŞI DEĞİL USTA!"
Öğrenmek için zaman gerekir,
sabır gerekir, ustaları izlemek gerekir.
Dünya hızlandıkça zaman kısalabilir
ama öğrenmenin esası değişmez.
Yazarı Bilinmiyor
http://hikaye.balca.net
Ruhunuzun yüksek ideallerine ulaştırı. Yeşil Akik, yaşamınıza cesaret ve hoşgörü getirir. Size içtenlik kazandırır. Abartılarınızdan kurtulursunuz. Gerçek olan duygularınızı farketmenizi sağlar. Kararlar almanız gereken evrelerde ise özellikle teninize değecek şekilde YEŞİL AKİK taşımalısınız. Net kararlar alırsınız ve herşeyden önemlisi ne istediğinizi ayırt etmiş olursunuz. Ruhunuz, kalbiniz hafifler. Telaşlarınızdan kurtulup, bakış açınızı olumsuzdan olumluya kaydırmanızda size çok yardımcıdır.
Yeşil Akik, güzel yosunsu yeşil renkleriyle ruhunuzla flört etmeye başlar. Sizi, kendi dünyanıza yönlendirip arada bir köprü görevi yapar. Olumsuz ve sizi yoran negatiflerinizi, acılarınızı YEŞİL AKİK 'in verdiği cesaretle üzerinizden atabilirsiniz. Sol bileğinizde taşıdığınız Yeşil Akik kristalinden kalbinize doğru sıcaklıklar yayılmaya başlar. Kalbinizi yumuşatır. Daha hoşgörü ve umut ile dolar hale gelirsiniz. Kendi iç dünyanız, yeşilin muhteşem tonlarıyla renklenir ve zenginleşir. Bollukla ve bereketle dolu yaşam enerjiniz artar.
Fiziksel rahatsızlıklarınıza da şifa vericidir. Sindirim sistemi rahatsızlarınızı, Kalsiyum ve Magnezyum eksikliğinden açığa çıkan kemik hastalıklarınızı şifalandırmada son derece etkilidir. Demir eksikliğinden kaynaklanan baş dönmesi, halsizlik, saç dökülmesi, baş ağrılarında tedavi edici özelliktedir. Yeşil Akik kristalinin şifa enerjisi bir hayli yüksektir. Kozmik şifa enerjisini size aralıksız iletir. Huzur ihtiyaci hissettiğiniz anlarda, YEŞİL AKİK'ten faydalanmalısınız. Tatillerinizde mutlaka bileğinizde taşıyın, yeşilin verdiği sıcak enerji tüm ruhunuza ve vücudunuza yayılsın.
Meryem Ebru Sezen
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ekim 1927Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur.
Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır.
Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır.
Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin!
Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir.
Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler.
Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir.
Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler.
Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler.
Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır.
Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ekim 1927
Kaynak resim:img126.imageshack.us
Kaynak:www.garaj.org
******************************************************************************Sevgili Atamız geleceği o kadar net görmüş ki,
Gençliğe Hitabesinde "İşte bu ortam ve koşullarda dahi, Birinci ödevin Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır" demiştir.
Fazla söze de gerek duymuyorum.Ruhun Şad, mekanın cennet olsun Sevgili Atam.İnşaallah milletçe sana ve ilkelerine sahip çıkacak, sonsuza kadar yaşatacak nesiller yetiştirebilmek nasip olur. Umut etmekten asla vazgeçmeyeceğim.
konularındaki faydaları kanıtlanmıştır.
Ayrıca bir arkadaşımdan gelen maili de sizlerle paylaşmak istiyorum.Herşeyin başı sağlık ve bir radyoloji doktorunun tavsiyelerine de lütfen kulak verelim.