Simyacı kitabının yazarı Paulo COELHO'nun "Zahir" adlı kitabından bahsedeceğim.
Zahir, önce sıradan daha sonra ünlü olan bir yazarın savaş muhabiri olan eşi Esther'in kaybolmasının ardından, eşini arayışını konu alıyor. Eşinin kaybolmasının ardındaki sırrın izini sürerken, ayrıca kendi iç dünyasında da yolculuğa çıkıyor. Kitabın başında konunun nereye gideceğini merak ediyordum. Kitabı yarıladığımda olay anlaşılmaya başlamakla beraber, sonu tahmin ettiğim gibi gelişti ancak beklediğim gibi son bulmadı.
Kitabın ilk başlarında yazarın kafasının karışık olduğunu düşündüm ve ne istediğini, neyi anlatmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.
Kitap diğer bir açıdan toplumsal değerlerimize, inançlarımıza, kültürümüze ters düşen bir konudan bahsediyor. İki evli çift evli iken birbirlerinden uzak, iletişim yoksunluğu içinde iken; her iki çiftin birbirlerini aldatması, bunu bilmelerine rağmen bunu normal bir durummuş gibi karşılandığını yansıtması, ilişkilerinin tamamen tıkandığında kadının aniden ortadan kaybolması ve bundan sonra yazarın sevdiğini düşündüğü karısının peşinden serüvene çıkarken sevgiyi, aşkı da sorgulaması konu ediliyor.
Konu beni sarmadı. Dediğim gibi toplumsal değerlerimize aykırı olan evli olsa da, eşini sevse de, başkalarıyla ilişki normalmiş gibi yansıtılması; sevgi gibi, evlilik gibi kutsal değerlerle özleştirilmesi bana saçma gelmesine rağmen kitapta anlatılan kısacık öyküler ve hayata dair önemli anekdotlar için okunabilir. Kitaptan alınacak dersler de var bu anlamda. Mesela elimizdeki bazı değerlerin kıymetini ancak kaybettiğimiz zaman anlamamız gibi.
Kitabın ortalarında toplantılarda, ulu orta ortamlarda insanların duygularını, düşüncelerini, yaşadıklarını, deneyimlerini, tecrübelerini, acılarını ya da her neyse konuşması ve başkalarıyla da paylaşması gerektiğini, böyle yaparak başkalarının da benzer sorunlar yaşayabildiklerini öğrenerek, kendilerine olan özgüvenlerinin gelişeceğine, kendilerini daha iyi hissedip, kendileri ile barışık olabileceklerine dikkat de çekiyor. Konu itibari ile bana birşey katmadığı aşikar ama yine de altı çizilecek cümleler, satırlar da var kitapta. Tabii son paragrafımda kitabın bir bölümünden bahsettiğim gibi ulu orta herşeyi, herkesle paylaşmanın doğru olduğuna katılmıyorum ben.
Sonuç olarak, yazarın takıntılarını, takıldıklarını, tutkularını ve aşklarını konu aldığı ve sorguladığı bir kitap.Yazarın aşkının, tutkularının ve bilinmez bir maceranın peşinden gitme arzusunun yanında, kendi iç yolculuğuna çıkarken aslında sonunu düşünmeden ve nelerle karşılaşacağı kaygısını gütmeden aşkının izinden kendini bulma adına yaptığı yolculuğunun öyküsü "Zahir"...
3 yorum:
ben çook sevmiştim.tüm diğer kitapları gibi...
tabii semracığım,ama beni konu itibari ile sarmadı.bu hepimiz için böyle olacak değil.mesela şu an ipek ONGUN u okuyorum daha çok sevdim.Tarzlarımız farklı olabiliyor.iyi okumalar canım.sağlık ve esenlikler diliyorum.
kitaplar ne farklı algılara ve hislere sebep olup düşündürüyorlar..
bende bu ara Uğur Koşara takılmış durumdayım :)
sevgiler... keyifle.
Yorum Gönder