Bloğuma eskisi kadar sıklıkla yazmaya zaman bulamadığım da oluyor.Bulsam da yazmak istemediğim de.Aynı şekilde okumaya da zaman ayıramıyorum.Aslında okumak isterim ama daha önce yazdığım gibi ekrandan okumak gözlerimi inanılmaz rahatsız ediyor.O nedenle fazla okuyamıyorum da.Tabii hayatımız bloğumdaki kadar durağan geçmediğini de belirtmek isterim.Geçen seneki yıllarda sıklıkla güncellediğim dönemlerde herşeyi paylaşıyordum.Özel gün ve etkinlikler,güncel konular da da yazılarım olmuştur.Bu sene hepsini kendime sakladım sanki.Hayatımızın bu kadar durağan geçmediğini de belirtmek isterim oysa.Mesela bu yazımız dolu dolu geçti.Kış aylarımızda çok fazla üretim adına birşeyler yapamasam da etkinliklerimiz oldu.Tiyatrolarımıza gidip birkaç oyun izledik.Özel günlerimiz kutlandı.Mesela yine burada belirtmedim ama 12 mart İstiklal marşımızın kabulünün anısına Milli eğitim Bakanlığının Törenlerinde "ÖNCE VATAN" adlı oyunu seyretmeye gittik.18 Mart Şehitleri Anma töreninde yine "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ" ile ilgili oyun seyrettik ve o duyguyu, o gururu o gün tekrar yaşadık.Hepsinden cep telefonumla resimlerde almıştım ama yazamayınca zaman aşımına uğradılar.Bu yazımda da toplu kısa kısa geçmek istedim...
Bu postumu da taslak olarak daha önce girmiştim.Ancak devamını yazmaya ancak fırsatım oldu. 30 Ağustos Zafer bayramında öğleden sonra kızımla Ankara Gordion Alışveriş merkezinde sinemaya gittik. Sinema çıkışından sonra da alışveriş yapacaktık. Biz sinemadayken Türkiye Cumhuriyetinin o ilk yıllarını ve Atamızın kostümlerinin, milli şarkılar eşliğinde sergilendiği bir defileye tanık olduk. Ben biraz izledim. Aslında çok da keyif aldım.S onuna kadar bile izleyebilirdim ama İrem sıkıldığı için çok fazla izleyemedim. Doğrusu içimde kaldı. İzlediğim süre içinde İrem'in dikkatini çekmek için kulağına defile ile ilgili açıklayıcı yorumlar da yaptım fakat yine de ilgisini odaklayamadığım için gösterinin yarısından sonra ayrılıp, alışverişe geçtik. Kızım biraz da kendisine alınacak yeni şeylerin heyecanıyla aklı alışverişte de kaldı tabi ki...
Bu resimde bulunduğumuz çevredeki bir etkinliğe ait. 2010 yılı da bol etkinlikli bir yıl oldu aslında. Hemen hemen her hafta ve akşamları etkinliklere, konserlere davetliydik.Tabii ki hepsine katılmamız mümkün olmadı. Yine de mümkün olduğunca da iştirak ettiklerimiz oldu. Yukarıdaki etkinlikte onlar da biriydi.Bu çocuklarla katılabildiğimiz bir etkinlikti. Yukarıda Ankara oyunları sergileniyordu.Ben Ankara oyunlarını çok seviyorum. Keyifle de izledik. çocukların da eğlendiği bir gündü bizim için.
Burada da Türk Sanat Müziği Konserini izledik.Muhteşemdi gerçekten.Ruhumuzu dinlendirdi. Keşke sürekli bunlara iştirak edebilsek diye de düşündüm. Ancak biraz daha çocuklarımızın büyümesi gerekiyor. O zaman belki onlarda bize eşlik ederler.
Bu arada 2010 yılı sezonu devlet tiyatrolarındaki birkaç oyunu da izledik. Bu yıl ki katılımlarımız da kalabalık arkadaş grubuyla oldu.Hatta organizasyonları düzenlediler veya biletleri de onlar temin ettiler. Bu sene de kısmet olursa gezilere iştirak edeceğim. Ben sosyal olmayı seviyorum. Gezmeyi, eğlenmeyi...vs...Ancak yanımda eşim olduğu zaman daha çok huzurlu oluyorum.O yanımda olmadığı zaman tedirgin oluyorum. Bir yanım sanki eksik kalıyor. Çocuklar küçük olunca herşeye yetişmek de mümkün olmuyor. Hayatımız daha çok onlara endeksli. Hep birçok şeyleri çocuklar büyüyünce diye ertelediğimiz zaman da yıllarımızı heba da etmiş oluyoruz.Velhasıl arada bu duyguları yaşasak da elimizden geldiğince ya hep birlikte güzel imkanlar yaratmaya çalışıyoruz.Ya da birimiz çocuklarla ilgilenirken, diğerimiz bu arzularımızı gerçekleştiriyor. Ama daha çok eşim bu konuda özveri gösterip, o çocuklarla ilgileniyor, bana fırsatlar sunuyor. İşte bu da huzursuz ediyor zaman zaman. Gerçi o işi gereği benden daha çok geziyor ama yine de hep beraber ailecek olunabilecek organizasyonlarda kendimi daha iyi hissediyorum bende, eşim de öyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder