ÖNcelikle herkesin Geçmiş Bayramını kutluyorum. Ne zaman fırsat bulup bazen okumaya gelsem, bloglarda genel sorun olduğu ile ilgili postlar görüyorum.Ben durumun henüz farkında değilim.İnşaallah sorun her neyse en kısa zamanda açıklığa kavuşur.Pek fırsat bulamadığımdan bahsetmiştim.Geçen hafta izinliydim. Minik kızıma kardeşimler bakıyordu daha öncesinde.Yeğenim okula başlayınca Gelinimiz abla ilgilenemiyebilirim Derenle dedi.Biz de yazdan kurumsal kreşler araştırmasına girmiştik.Kendi kurumumuzun kreşi yok çünkü.Özellere vermek istemedim.Çünkü İrem'de onun sıkıntısını çok yaşadım ve çok el değiştirdiği için İrem için olumsuz etkileri olmuştur.Kurumsal kreşlerde ise ilkokula başlayana kadar devam edebiliyor ve daha güvenilir.Çünkü burada ticari amaç güdülmüyor.Yazdan beri onun sıkıntısı vardı.Neyse ki cuma günü öğleden sonra kesinleşti ve Deren'im bugün kreşe başladı.Ayrıca kreş eşime çok yakın ve baba ile birlikte gidip gelecek.Sabah çok heyecanlıydı.Eşim kreşe bıraktığında o heyecan ve mutluluğu devam etmiş ve çok da çabuk uyum sağlamış.Ben de işyerimden izin alıp öğlen almaya gittiğimizde, arkadaşları öğlen uykusuna yatmış.Bende yatacağım.Niye benim yastığımı yorganımı getirmediniz diye sitem etti ve zor aldık doğrusu.Epey dil döktük.Sağlık raporları almamız gerektiği içinde erken almamız gerekiyordu.İşlerimiz erken bitince de eve geldim ve kreşe göndereceğim herşeyini ütüleyip, çantalara yerleştirdim.Yarın tam zamanlı kreşli olacak miniğim.Çok hevesli ve inşaallah bu hevesi hiç sönmez.Bütün bunlar bizim açımızdan olumlu gelişmeler.Bu süreçler de biz çalışanlar için çok önem arz ediyor.
Ancak hayat o kadar boş ki, Allah'tan öncelikle sağlıklı, hayırlı ömürler dilemek ve herşeyi dert etmemek de gerekiyor. Allah kimseye kaza bela vermesin.Sabah servisle giderken aynı birimde çalışan bir arkadaşımız Nedim GÜNAY'ın dün öğle saatlerinde Bolu Düzce Tem otoyolunda ailesi ile kaza geçirdiğini ve kendisinin olay yerinde vefat ettiğini, eşinin durumunun ağır ve iki küçük çocuklarının da yaralı olduklarını öğrendik.Zaten işyerine gittiğimde kimse iş yapabilecek durumda değildi.Benimde kreş için hazırlamam gereken evraklar vardı ve çok zor kafamı toparlayabildim. Ama maalesef hayat devam ediyor.Bu kreş işleri için izin alıp çıkmak durumunda kaldım. Çok büyük üzüntü duyduk. Ama elimizden başka şeyde gelmiyor. Allah rahmet eylesin.Mekanı cennet olsun inşaallah.Çok iyi, kendi halinde bir insandı.Yaşı da çok gençti.
23 Eylül 2009 Çarşamba
11 Eylül 2009 Cuma
Nereye Gidiyoruz...

fotogaleri.hurriyet.com.tr/
Kırmızı Tasma Kolyem...
10 Eylül 2009 Perşembe
NEVA...

8 Eylül 2009 Salı
Katre-i Matem ve Biraz da Benden...

Gelelim Kitabımızın Konusuna;Roman, yazarının kim olduğu hakkında herhangi bir bilginin yer almadığı ve müzayededen alınan el yazması bir kitapta anlatılan, bir devre adını veren lalenin izinde O dönemin Osmanlı İmparatorluğunun gizemli,ihtiraslı, entrikaları,lükslüğü,sefaleti,isyanları ve o zamanların İstanbul'unu anlatıyor.
İstanbul bu romanda, karmaşası, heyecanı, isyanları ile lalelere bürünüyor. Öyle ki lale sadece bir çiçek değil, bir yaşayış tarzı, estetik bir tavır, kültürel ve tarihsel bir birikim olarak İstanbulu, hatta tüm Osmanlıyı çevreliyor.
İskender Pala, Katre-i Matemde usta kalemiyle lalelere bezediği İstanbulda kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların elemli ve Osmanlı hallerini de tüm ıstırap ve coşkularıyla anlatıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk gecesinde kaybeden Şahinin macerasını anlatan roman, bu kaybın ardındaki esrarı çözmek için külhanlara, tomruklara, lalezarlara ve hatta Osmanlı sarayına kadar gidiyor. İşte bu yolculuk, okuru hiç ummadığı yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor.
Cinayetlerin gölgesiyle giderek gizemli bir hal alan olaylar Lale Devrine nihayet veren Patrona Halil İsyanının yakıcı siyasal çalkantılarıyla birlikte çözülmeye başlıyor.
Kalemimi hokkaya bandırdığım şu anda ki Nevşehirli Damat İbrahim Paşayı canından; Sultan III. Ahmeti de tahtından eden cehennemden nişan Eylül İhtilalinin üzerinden henüz iki hafta geçti- şahit olduğum olayları yazıp yazmamakta kararsız sayılırım. Bilemiyorum. Yazmak gerektiğini düşündüğüm şeyler bir bakıma devlete ait sırları ifşa etmek gibi bir ihanetin ağırlığını da vicdanıma yükleyecek. Öte yandan Şarkın kutsal çiçeği laleye dair yorumlarda bulunacak ve belki şükufeciyan esnafını gücendirmiş de olacağım. Ama birisi çıkıp yiğit Şehzade Ahmeti, aşağılık isyancıların yaptıklarını, cennete benzeyen İstanbulu ve Sadabatın laleye kattığı zarafeti anlatmazsa bu dahi tarihe ve şehre haksızlık sayılır. ...
Bir cinayetin peşinden İstanbul’da meşhur lale devrinde yaşanan Osmanlı imparatorluğunun karmaşası, isyanları lükslüğü, sefaleti, entrikalarını anlatıyor. Lalenin büyüleyici, gizemli güzelliğinde ve sürükleyici bir yolculuk yaptırıyor Katre-i Matem. Bu vesile ile bilinmeyen şehzadelerden birini de gün yüzüne çıkarıyor.Kitabın içinde geçen birçok olayların kurgusal olduğunu düşünmedim değil. Ancak lalenin o döneme adını vererek tarihimize de meşhur lale devri olarak geçecek kadar da gerçekçi buldum. Katre-i Matem, Matem damlası lalenin büyülü, gizemli güzelliği ve kokusunda bir aşkın, sefahatin kokusunu duyarken, aynı zamanda bir cinayetin de izini sürüyor ve bambaşka olayların içinde buluyor kendini insan okurken.Aynı zamanda bazı bölümlerinin sonundaki hikayeler de bambaşka bir renk katmış kitaba.Büyüleyici ve okunulası bir kitap Katre-i Matem.
5 Eylül 2009 Cumartesi
Mürdüm Eriği Marmelatına da Bayıldık...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)