Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal, halk arasında sıkça kullanılan bitkisel ürünlerin zararları ve tüketirken dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi vermiş.
Haberi aşağıdaki linkten okudum ve önemine dikkat çekmek için sizlerle de paylaşmak istedim.
http://ivillage.mynet.com/zinde-yasam-beslenme/4931-ilacla-alinmamasi-gereken-bitkiler.
Bazı bitkilerin ilaç ile alındığında çok daha kötü sonuçlar doğurduğunu duyuyordum ve bir tanesinide ben bizz’at yaşamıştım.
Bilmiyorum duydunuz mu? Greyfurt ile antibiyotiğin ciddi sorunlara, hatta ölümcül sonuçlara yol açtığını biliyor muydunuz?
Ben bunu yaşamadan önce de biliyordum.Bundan 3-4 yıl öncesi her gün düzenli portakal ve greyfurtu sıkıp, hergün bir su bardağı içiyordum. O dönemde bir rahatsızlık geçirmiştim ve doktorum antibiyotik verdi. Greyfurtun antibiyotikle olan etkileşimini biliyordum ama antibiyotik ile greyfurtumun arasına iki saatlik zaman dilimi koyuyordum. İki saat ara ile birşey olmaz diye düşünmüştüm ve birkaç gün sonra rahatsızlanmıştım. Bunu yaşadığım anda greyfurtu antibiyotiğim bitene kadar kestim ve düzelmeye başlamıştım ama sonraki araştırmalarımda antibiyotik ile greyfurtun arasında 24 saatlik bir zamanın geçmesi gerektiğini öğrendim. Anlıyacağınız o olay beni o kadar etkilemişti ki, kesinlikle greyfurtla değil antibiyotik, ağrı kesiciler dahi almıyorum. Bu benim biz’at yaşadığım olaydı. Aşağıdaki bitkilerinde hangi ilaçlarla birlikte alındıkları takdirde nelere yol açacağını açıklamış Sayın Prof.Dr. Yavuz BAYSAL.
Hangi bitki hangi ilaçla alınmaz?
Ekinezya; aspirin ve kortizon tipi ilaçlarla
Efedra; burun açıcı (dekonjestan) ilaçlar, kafein, tansiyon ve kalp ilaçları ile
Garlik; Aspirin ve romatizma ilaçları ile
Ginkgo biloba; aspirin, romatizma ilaçları, kan sulandırıcı ve idrar söktürücülerle
Ginseng; aspirin-romatizma ilaçları, kalp ilaçları, şeker hapları, idrar söktürücülerle
Glukozamin; idrar söktürücü ve insülinler
Kava; Parkinson ilaçları ve kan sulandırıcılarla
Melatonin; romatizmal ilaçlar, kortizon ve beta blokerler ile
Kondriotin sülfat; aspirin ile birlikte kullanılmamalıdır.
Yan etkilere dikkat
Ekinezya kullananlarda; mide rahatsızlığı, ishal, kabızlık, allerji,
Garlik kullananlarda bulantı, ishal, kanama, alerji
Ginseng kullananlarda baş ağrısı, uyku problemi, ürtiker, vajinal kanama, göğüslerde hassasiyet, tansiyon problemi
Ginkgo biloba kullananlarda mide rahatsızlığı, ishal, baş ağrısı, kanama, epilepsi, kramplar
Glukozamin kullananlarda mide rahatsızlığı, şişkinlik, gaz, ishal
Kava kullananlarda uyuklama, kaşıntı, karaciğer rahatsızlığı
Melatonin alanlarda uyuklama, baş ağrısı, depresyon, mide rahatsızlığı
Fitoöstrojen alanlarda meme ve rahim rahatsızlıkları, tiroid problemleri
Sarımsak ve zencefil gibi bitkiler kandaki pıhtılaşmayı azaltır. Bu nedenle cerrahi müdahalede bulunulacak kişiler ile aspirin ve ağrı kesici kullananların bu bitkisel ilaçları almaması gerekir.
Efedra alanlarda baş ağrısı, sinirlilik, tansiyon yüksekliği, felç ve kalp krizi görülebileceği unutulmamalıdır.
Yukarıda sayılan bitkisellerin bazıları bana tanıdık gelmedi ama sanıyorum zayıflama formu çayları içinde olan karışımlar bunlar.
31 Mart 2009 Salı
30 Mart 2009 Pazartesi
Fikriye Hanım...:((

26 Mart 2009 Perşembe
Hadi Kolay Gele Bana!...

Etiketler:
AHŞAP VE SERAMİK BOYAMALARIM,
EL EMEĞİM,
EVİMİN HALLERİ,
GÖZ NURUM
23 Mart 2009 Pazartesi
Kurt Seyt ve Shura...

Kitap 1890'lı yılların Rusya'sı ile 1924'lerin Türkiye'sine kadar uzanan bir dönemin içinde, dramatik bir belgesel niteliğinde. Yazar uzun yıllar ve özenle yapmış olduğu araştırmalar sonucu yazmış olduğu bu romanda dedesi Kurt Seyt'in mücade dolu, aşk, hasret, hüzün dolu hikayesini bu kitabında ölümsüzleştirmiş. Kurt Seyt' in hikayesi öyle güzel yansıtılmış ki, adeta kendinizi olayların akışında yolculuk ederken bulacak kadar sürükleyici. Ayrıca kitap bize ilk etapta aşk kitabı imajı vermekle birlikte, 1890'lı ve daha sonraki yıllardaki Çarlık Rusya'sının son durumlarını, isyan ve ihanetlerin yaşandığı, halkın düştüğü acı dolu yaşamların,ailelerin parçalandığı, evlerinin, mallarının yağma edilip, toplu katliamların yapıldığı bir dönemi de bize yansıtırken insanın etkilenmemesi imkansız. Dahasında Kurt Seyt'in bütün bunlardan kaçması sonucu, onun izinden Türkiye'nin ve Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerine de tanık oluyoruz.
Romanı, büyük bir heyecanla, sonsuz bir zevkle ve yine gözyaşları ile okudum. Herkese de tavsiye ediyorum. Gelelim şimdi de konusuna;
Kurt Seyt Mirza Eminof' un servet ve ünvanla doğan en büyük oğludur. Oğlununda kendisi gibi asker olmasını istediği için 12 yaşında askeri okula yazdırır. Seyit cesur, hırslı ve yakışıklı bir gençtir.Çar Nicolas'ın Muhafız Alayında Üsteğmen iken, Shura ile de tanışır. Shura ile tanışmasından iki yıl sonra Rusya' da Bolşevikler tarafından çıkarılan isyanda Çar'ın Muhafız Alayında Komutan olmasından dolayı ölüm listesinde adı yazılıdır. Seyt bu zaman zarfında Shura'sını da unutamaz ve onu da yanına alarak oralardan uzaklaşma çabasına girer. Uzun bir maceradan sonra Shura'sına kavuşur. Shura'yı alıp yakın arkadaşı Celil ve onun kız arkadaşını da yanlarına alarak ailesinin yanına gider. Ancak baba Eminof Rus gelinini eve kabul etmez. Bunun üzerine Seyt, Shura ve arkadaşları bir süre bağ evinde kalırlar. Bu arada Seyt için tehlikede adım adım yaklaşmaktadır. Seyt babası ve ailesi ile vedalaşamadan buruk bir hüzünle, hasretle oradan uzaklaşmak zorunda kalır ve Türkiye'ye kaçar. Türkiye'ye gelirken yanında getirdiği bir cephane dolusu silahı Kuvayi Milliye ordusuna teslim etmiş ve Türk halkının sevgisini kazanmıştır.
Shura ise onaltı yaşında muhteşem güzelliği, beklentisiz aşkı ile Seyt' in dünyasına girip aynı macera da bir daha asla göremeyecekleri vatanlarının, ailelerinin, yaşayamayacakları geçmişlerinin hasretlerini birbirlerinin aşkları ile dindirmeye çalıştılar. daha sonra Shura' nın Rusya'dan İstanbul' a gelen yakınlarının kendisini bulması ile Seyit ve Shura'nın ilişkilerinde yanlış anlaşılmalar, ihanetler, kırgınlıklar ve kısa süreli ayrılıklar yaşandı.Bu zamanla birbirlerinden uzaklaşmalarına aynı zamanda da birbirlerinden kopamamalarına kadar sürdü. Bu arada Seyt bir evlilik yaptı ancak bu evlilikte Shura' da bulduğu aşkı, ruh bütünlüğünü yakalayamadı. Shura ise Fransız bir kaptanla birliktelik yaşadı zaman zaman. Adam Shura'yı Fransa'ya götürmek istiyor ancak, Shura Seyt'ten uzaklaşamıyor. Seyt' de Shura ile aynı acıları, sıkıntıları yaşıyor. Her ikisi içinde iyi olacağını düşündüğü ve kendi hayatlarına devam edebilmek adına Shura' yı çok seven adama kendi elleri ile, mutlu edeceğine garanti alarak teslim ediyor.
Hikaye' nin devamını da merak ediyorum. Gerçek yaşanmış öyküler her zaman benim ilgimi çekmiş ve etkilemiştir. O nedenle bundan sonrasında da Kurt Seyt' in ve Shura' nın hayatını okumayı düşünüyorum...Sevgilerimle...
16 Mart 2009 Pazartesi
Güllü Kutu...
Bugünlerde daha çok el emeği çalışmalarıma ağırlık vermiş gibi gözükmekle birlikte, yine hafta sonu geç vakitlere kadar yapmış olduğum ve bir arkadaşımıza hediye ettiğim bu kutuyu da sizlerle paylaşmak istedim.
Yine MDF olan bu kutuyu da ilk işlemlerinden (zımparalama ve temizlemeden sonra) sonra içini ve dışını iki-üç kat beyaz boya ile boyadım. Bu çalışmamda peçete tekniği uyguladım. Yapılışını görmediğim işlemlerde ürkerek el atsam da, yine de denemeye değiyor diye düşünüyorum. Çünkü gerçekten peçete tekniğinin de kolay bir işlem olduğuna tanık oldum. Peçenin güllerini düzgün bir şekilde kesip, tek kata ayırdım ve kutunun belirli bölgelerine yerleştirip, peçete tutkalı ile yapıştırdım. Kutunun kenarlarını da pembe renge boyadım. Daha sonra da vernikledim.Harika bir çalışma oldu. O nedenle peçete tekniğinin yapılışının kolay, hem de çok şık olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Tavsiye olunur. Sevgiler...

11 Mart 2009 Çarşamba
Bu Kolyemi de Çok Sevdim...

bu değerli taşlarla yapacağıma karar vermiştim. Küçük kızım doğmadan önceki senelerde(yaklaşık 3 yıl öncesi) sayıları yüzü aşkın takılar yapmıştım. Ara sıra onlara da yer verip nasıl yaptığıma dair bilgiler de veririm ancak çoğunu sıradan taşlarla ve maliyeti çok düşük fiyatlarda yapmıştım. Şimdi ise bu değerli taşlar üzerinde çalışmak istiyorum. Fakat bunların satış yerleri sınırlı olduğu gibi, belirli bir bütçe de ayırmak gerekiyor. Çünkü fiyatları çok pahalı. Birde ihtiyacınız kadar da vermiyorlar. Birkaç çeşit almak istediğinizde maliyet inanılmaz artıyor. Onu da çok sıklıkla yapamayacağım için, fırsat ve de bu boncuklar için kendime biraz daha fazla bütçe ayırdıkça alıp değişik takılar yapmayı düşünüyorum.
Şimdi gelelim resimdeki kolyemi tanıtmaya.
Hafta sonumu gece iki buçuğa kadar bu kolyemin yapımına ayırdım. Görüldüğü üzere üç değişik boncuk ile çalıştım bu kolyemi de. Akik taşı, yeşim taşı ve yıldız taşı. Aralarına da gümüş aparatlar. Üç boy misina ipi ayırdım öncelikle. İlk misinanın ortasına 7 sıra yeşim taşı, başına ve sonuna gümüş aparat, iki tarafına 9 'ar adet akik taşı ve iki taraflı yine gümüş aparat ve 11 yıldız taşı ve gümüş aparat, diğerlerini de aynı yöntemle dizdikten sonra kapatmalarla misinanın üçünü de sıkıştırıp sonrasında da klips taktım.
10 Mart 2009 Salı
İsim Bulamadım.Adı Ne Olsun?...

9 Mart 2009 Pazartesi
Aydın Türk Kadınıyım...


Atatürk'ün sayesinde, Özgürlüğün adımıyım.
Türk anası payesinde, Aydın Türk Kadınıyım.
İster yetmiş olsun yaşım, İlerici ve çağdaşım.
Yoksa haram olur aşım, Aydın Türk kadınıyım.
Mukaddestir mücadelem, Yurt ağlarken nasıl gülem.
Son bulsun ıstırap elem, Aydın Türk kadınıyım.
Allahımın izni ile, Hayatımı versem bile.
Cahil diye düşmem dile, Aydın Türk kadınıyım.
Şükür bende müslümanım, Tanrı'ya tamdır imanım.
Türkiyeme kurbandır canım, Aydın Türk Kadınıyım.
Meş'aleyiz sönemeyiz, Başka rejim denemeyiz,
Hilafete dönemeyiz, Aydın Türk Kadınıyım.
Mediha ŞEN SANCAKOĞLU
Yukarıdaki sözler Mediha ŞEN SANCAKOĞLU'na ait. Çok da güzel yorumlamış. Kendi sesinden dinlerken mest oluyorum.
Kadınlar Gününüz Kutlu olsun...
Kandiliniz de Mübarek Olsun Arkadaşlarım!..
6 Mart 2009 Cuma
Karanfil Kolyem...

3 Mart 2009 Salı
Bana Dair....
Bugünlerde kendimi yazma modunda da hissetmiyorum. Daha doğrusu sıradan günlerimi yaşıyorum. Çok şükür şikayetçi değilim ama burada yazmak için sizlerle paylaşabileceğim konular olması gerekir. Yazarken sizlere de kendimden birşeyler katmalıyım veya sizler kendinizden birşeyler bulmalısınız diye düşünüyorum.Benim buradaki temel amacım tamamen bu idi. Ama sizlere karşı kendimi öyle yakın hissediyorum ki. Öyle bir an geliyor, birşeylerinizi paylaşma gereği duyuyorsunuz.Nitekim, geçen hafta yaşadığım üzüntümde sizlerin duaları ve tesellileriniz beni biraz olsun rahatlattı doğrusu. Düşüncelerimi nasıl ifade edeceğimi gerçekten bilemiyorum şu an. Yeğenimin durumunu öğrendiğimde de o durumdaydım. Çok üzüldüm, korktum ve ne yapacağımı bilemez durumda sizlerle de paylaşma ihtiyacı duydum ve sizleri de endişelendirdim. Gerçi sonuçlar alınana kadar o korku ve endişeyi hep yaşadık ama çok şükür ciddi birşey çıkmadı. Kansızlık, bir de (telefonla bilgi alıyorduk sonuçlarını görmedim ama) kalp de doğuştan her dört kişiden bir kişi de olabilecek bir durumdan bahsetmiş doktor. Büyüdüğünde tamamen geçer demiş. Ayrıca sene de bir kez kontrole çağırmış bu durumdan dolayı. Hafta sonu sonuçlarını görebilirim ancak. İşten eve-evden işe gidiyoruz. O nedenle en son cumartesi görmeye gitmiştik. Hafta içi uğrayamadım bende. Zaman pek olmuyor. Ama çok şükür iyi haberlerini aldım. Kendisi de derslerimden çok geri kaldım diye yavrum okuluna koşturmuş. Annesi biraz heyecan ve stres yaptığını da söylüyor, derslerde ve sınavlarda. Ama İremciğim ne kadar rahat bir çocuksa, Didemciğim' de o kadar sorumluluk sahibi ve de heyecan yapacak bir yapıya sahip. Onu yenmesi de lazım tabii. Aslında sıkıntı, heyecan yapacak bir durum da yok. Derslerinin hepsi beş. Ama yine de yapı meselesi galiba. Sizleri de endişelendirdiğim için çok üzüldüm doğrusu. Tekrar ilginize teşekkür ediyorum. Hepinize sevgi ve sağlık diliyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)