17 Mart 2016 Perşembe

Ne Desem...:((

Bu yıl bloğuma döndüğümde ben de güzel paylaşımlarda tekrar bulunmak, yaptığımız etkinleri buraya arşivlemek ve okuyanlarımla paylaşmak istiyordum. Bloğumu ilk açtığımda adından da anlaşılacağı gibi "Hayata Dairlerim" her türlü konuya da değinmekti amacım. O yıllarda da bunu yapmış, her konu da burada paylaşımlarda bulunmuştum. Ancak bloğuma tekrar döndüğümde, bu kadar üzücü yaşanmışlıkların içinde keyfi şeyler paylaşasım gelmiyor açıkcası. Pazar günü öğleden sonra Sayın Doğan CÜCELOĞLU hocamızın "Anne Baba Olmanın 5 Farkındalığı" adlı seminerindeydik.Çok da keyifli, verimli bir seminerdi.Daha sonra belki detaylı bir bilgi veririm bu konu hakkında. Bu tür seminerler insanın gelişiminede katkı sağlıyor mutlaka.Farkındalık katıyor insana. Kitaplardan veya yaşayarak da birçok şeyleri öğreniyoruz ama seminerler çok da etkili kanımca. O seminere dair izlenimlerimi burada paylaşırım diye umut ediyordum.Seminerden çıktıktan sonra çok verimli, faydalı dakikalar geçirdiğimizi ifade ettik eşimle birbirimize.Bundan da büyük keyif, gurur ve mutluluk duyduk.Ama maalesef kendi iç dünyamızda bile ufacık mutlulukları, keyfi güzelim ülkemizde çok görüyorlar sanki artık. Bilemiyorum ben çok etkileniyorum.Ufacık mutluluktan, keyiflenmekten bile utanıyorum.Çünkü biz burada keyiflenirken veya eğlenirken başka yerlerde insanlar acıyı yaşıyorlar.O günün akşamı yapacağım birçok işim de olmasına rağmen Ankara'da yine bir bombalı saldırı olayını duyunca halim kalmadı açıkcası. Rabbim o hain saldırıda ölen insanlarımıza Rahmet eylesin.Mekanları cennet olsun İnşaAllah. Yaralı olanlara da acil şifalar versin.Ailelerine ve tüm sevenlerine sabır ve dayanma gücü versin İnşaAllah. Diyecek birşey bulamıyorum. Ben böyle durumlarda kayıtsız kalamıyorum. Yapacak,yazacak gücü bulamıyorum.Kelimeler tükeniyor.Söylenecek çok şey varken, söyleyemiyoruz, nutkumuz tutuluyor adeta birşey veya hiç birşey olmamış gibi davranamıyorum. Doğu bölgelerimizde de birçok askerlerimiz, emniyet mensuplarımız ailelerinden koparılıyorlar. Güzelim ülkemizde masum vatandaşlarımız haince öldürülüyorlar.Ne olacak bu ülkenin hali.Nereye gidiyoruz, daha kaç canlar, canlarımız yanacak.Nasıl bir dünya.Nasıl vicdansız, nasıl cani bu insanlar. Allah'ım korkunç birşey. Masum, suçsuz insanlar veya canlılara bunu yapanlara insan demek bile doğru mu onu da bilmiyorum. Geleceğimize karşı da endişelerim var.Yarınlarımıza umutla, güvenle bakamıyoruz. Huzur kalmadı. Rabbim bu vatana ve millete hainlik düşünenlere,her türlü zarar vermek düşüncesinde ve eğiliminde olanlara fırsat vermesin İnşaAllah. Tüm insanlığa güzel günler görebilmek umuduyla sağlık,huzur ve esenlikler diliyorum..

8 Mart 2016 Salı

Kadınlar Gününün Anlam ve Önemi

8 Mart 1857 yılında Amerika'da bir dokuma fabrikasında çalışan çok sayıda kadın işçi çalışma koşullarının iyileştirilmesi için grev yapmışlar.Ancak grev esnasında polisin kadınlara saldırması ve kadınları fabrikaya kilitlemesi sonucu fabrikada çıkan yangında çok sayıda kadın işçi yanarak can vermiş ve cenazelerine binlerce insan katılarak çok ses getirmiştir. Daha sonraki yıllarda dünyanın birçok yerlerindeki sivil toplum kuruluşları tarafından kadın haklarının gündeme getirildiği sıralarda 8 Mart'ı Dünya Kadınlar Günü ilan etmek için çalışmalar yapmışlar ancak resmi olarak 1960'lardan sonra Amerika'da da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilan edilmesi ile tüm dünyaya yayılmıştır.Aslında 8 Mart Kadınlar günü kutlama değil, emekçi kadınları anma günüdür. Kadın haklarının da en çok gündeme geldiği günlerden bir gündür aslında.
Aslında dünyanın hiç bir yerinde kadınlara gereken değer verilmiyor.Kadınlar bir metaa olarak, hizmetkar olarak görülüyor, horlanıyor, ikinci plana atılıyor.Birçok bilimsel, siyasal, kültürel ve etkin alanlarda erkek hakimiyeti daha ağır basıyor.Bir önceki yazımda "Duvarların Arkasında" adlı müslüman kadınlar hakkında yazılmış bir kitaptan bahsetmiştim ve Türk islam kadını olarak onlardan çok daha şanslı olduğumuzu da dile getirmiştim.Tabii ben kendi açımızdan olaya bakmıştım.Kırsal kesimlerimizde, bazı bölgelerimizdeki kadınlarımızın durumları içler acısı.Kadınlarımıza birçok kesimlerde gereken değer verilmiyor maalesef.Bizim ülkemizde de birçok kadın cinayetleri, kadına şiddet toplumumuzun kanayan yarası.
Aslında Türk kadınları medeniyete Yüce önderimiz Atatürk sayesinde Avrupalı kadınlardan önce ulaşmıştır.Kadın haklarında yasal olarak çok büyük iyileşmeler sağlansa da geçmişin izleri günümüze de kadar taşınmıştır toplumumuz tarafından.Yüce önderimiz Atatürk Türk Kadının, Türk Cumhuriyetinin var olmasında büyük bir katkıya sahip olduğunu savunmuştur. Hiç şüphe yok ki; tarlayı eken, çifti süren, ormandan odun kesip getiren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla birlikte sırtlarıyla, kağnısıyla, kucağında yavrusuyla yağmur dememiş, çamur dememiş, kış dememiş, sıcak dememiş, savaşta cephanelerde mermi taşımış Türk ordusunun yanında yer almış olan Türk kadınlarımızdır. İşte bu yüzdendir ki; Sevgili Atamız "Türk kadınına her alanda güvenmelisiniz. Onlar anne olmasını, gerçek bir anne olmasını bildikleri kadar medeni alemin her branşında da üstün yetenekleri ile birer uzman olmasını bilecek kadar çalışkandırlar, inançlıdırlar ve gayretlidirler." demiştir. Atamız saygıdeğer kadınlarımızı, Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onlardan daha üste çıkacak bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmemiş ve buna kesinlikle inanmıştır.Bize de düşen Atamızın bu inancına ve güvenine layık olmalı; Türkiye´nin gelişmesi, refah seviyesine ulaşması ve daha aydınlık yarınlara taşımamız için erkeği ile birlikte daha çok çaba ve gayret içinde olmalı, umutla birlikte çok çalışmalıyız. Görsel Kaynak:blog.milliyet.com yasatilansozler.blogspot.com

3 Mart 2016 Perşembe

Duvarların Arkasında

"Duvarların Arkasında" Ayşe BÖHÜRLER ve Aslıhan EKER'in 3 yılı kapsayan çalışmaları sonucu ortaya çıkmış belgesel niteliğinde, 13 islam ülkesini ve buralardaki 200'den fazla kadınla yaptıkları görüşmeler sonucu oluşan bir kitap.Yazarlar bu çalışmaya başlamadan önce ön araştırma yapmak istediklerinde, o ülkelerdeki kadınlar hakkındaki belgelere, bilgilere ne yazık ki batılı kaynaklardan ulaşabilmişler.Ancak o belge ve bilgilerde batının coğrafik ve kültürel farklılıkları gözetmeden islam ülkelerindeki kadınları erkeğine köle olmuş, baskı altında kuşatılmış, cahil, ezik, burkaların ve peçelerin arkasına gizlenmiş bir kadın modelinde önyargılarını yansıtan kaynaklarmış. Bu projenin asıl amacı ise islam ülkelerindeki kadınları kendi gözleri ile görmek,tanımak ve aslında yansıtıldıkları gibi olmadıklarını ortaya koyacak olumlu bir imaj çizmeye çalışmak olmuş.Bu nedenle de görüştükleri kadınları kötü hikayeleri olan alt kesimlerden değil de, başarılı, kariyer sahibi elit tabakadan kadınlar olmuş. Bu anlamda oldukça kapsamlı bir çalışma olmuş.Kitap 550 sayfa, sık ve küçük punto ile yazılmış. Normal kitap formatında yazılmış olsa iki katına çıkardı sayfa sayısı. Aslında her islam ülkesindeki kadınlar ve o ülkenin kadınlarının ortak yaşam koşullarını ve kültürlerini ayrı ayrı ele almak daha açıklayıcı ve aydınlatıcı olabilir.Ancak geniş çaplı anlatmak çok sayfalarımı alır benim de.Aslıhan EKER bir konferansta müslüman kadınlardan, gittikleri her ülkede artık duymaktan sıkıldıkları cümle "kendimize göre bir takım problemlerimiz var, ancak diğer müslüman ülkelerin kadınlarından daha şanslıyız" olmuş. Bunu en fakir ülkeler arasında olan Yemen'deki kadınlar dahi söylemişler.Bu da kendi kültürlerini, yaşam koşullarının onlara getirdikleri sıkıntıları özümsemiş olduklarını gösteriyor.Ancak islam ülkesindeki kadınların genel sorunları boşanmalar. Boşanma erkek tarafından kolay olmakla birlikte, kadına zorluk, neredeyse imkansızlık teşkil ediyor.Çok eşlilik de temel sorunlardan ve erkek istediği zaman ikinci, üçüncü eşe sahip olma hakkını kendinde görüyor.Kanunlara göre erkek ikinci eş almak istediğinde ilk eşine danışmak zorunda, ancak danışsa bile eş izin vermese de erkek kadını rahatlıkla boşayıp, daha sonra da bütün haklarından feragat ettirip, sokağa terk edebiliyor veya şiddet uygulayabiliyor.Yine birçok ülkede namus cinayetleri cinayet muamelesi görmüyor.Cinayet işleyenler çok kısa sürede hapisten çıkarılıyorlar. Hatta haksız yere öldürülen kadınların üzerine iftiralar bile atılabiliyor "namus cinayeti" diye.Bütün bu gibi sorunların yanında kadının velisi olmadan tek başına karar verememe, miras dağılımında eşitsizlikler, başörtüsü temel sorunlar teşkil ediyor. Bütün bunları düşündüğümüzde Türk ve islam kadını olarak ne kadar şanslı ve özgür olduğumuzun bir kez daha farkına varmış oluyoruz.Kitabı ben ilgiyle ve merakla okudum.Benim için kitabın kurgu değil de, gerçekleri yansıtması ve o bölgedeki insanlarla görüşmeler sonucu yazılmış olması çok önemli.Çünkü İslam ülkesindeki dindaşlarımız hakkında daha kapsamlı bilgi sahibi oluyor; kendi yaşam koşullarımız ve haklarımızı da düşündüğümüzde bir değil, bin şükür sebebimiz daha olmuş oluyor.