8 Eylül 2009 Salı

Katre-i Matem ve Biraz da Benden...

Bloğumu kapattığımda kendi arkadaş çevremden bayağı bir tepki aldım. Biz ne güzel takip ediyorduk seni diye. Yazılarımla ilgili yorumlarını bizzat bana yapıyorlardı.Hatta benim okuduğum kitapları ya benden temin ediyorlardı, ya da kendileri de alıyordu. Hatta okuduktan sonra kitaptan memnun kaldıklarında bu kadar güzel kitapları nereden buluyorsun diyorlardı. Bende blog arkadaşlarımızın tavsiyesi ile alıp okuduğumu söylüyordum. O nedenle kitap seçiminde bile ya bana danışıyorlardı, ya da bloğumdan takip ediyorlardı ki, son zamanlarda kitap yorumlarıma bile değinemez duruma gelmiştim. Tam gün çalışan bir kişi olarak evde kesinlikle blog olayına vakit ayırmak mümkün değil.Birkaç gün bakmayınca zaten yavaş yavaş da kopuyorsunuz.Neyse tepkiler üzerine tekrar açık tutuyorum ama güncellemek gibi bir kaygıya kapılmayacağım.Yine kendi özel alanım olacak.Yazmak istediklerimi ve kitap yorumlarıma, fırsat bulursam da yapmış olduğum diğer hobi çalışmalarıma yer vereceğim. Sevgili arkadaşlarımı da bu konuda kırmak istemedim.Kesinlikle izlenmek veya izlenmemek gibi bir kaygı içinde de değilim, olmak da istemiyorum.Benim amacım sadece paylaşmak.Okuduklarımdan, yaptıklarımdan vs... şeylerden başkaları da yararlanabiliyorsa ne mutlu bana.Birşeyler vermek, insanlara faydalı olabilmek isterim. Umarım burada bulunduğum sürece de bunu başarabilmişimdir.Bende diğer blog arkadaşlarımdan birçok şeyler öğrendim.Buranın da insana çok güzel şeyler kattığına, çok faydalı şeyler öğrettiğine inanıyorum.Çünkü burada karşılıksız paylaşım var.Bazı zamanlarda yazmaya gerçekten vakit bulamıyorum, o zaman uzaklaşmak istiyorum hepten ama yazmadan da duramıyorum, bundan dolayı da kopamıyorum.Dediğim gibi güncellemek gibi bir kaygıya düşmeyeceğim.Ne zaman fırsat bulursam o zaman yazacağım.Yazamadığım gibi, çoğunlukla takip etme fırsatım da olmuyor.O nedenle ara sıra ziyaretlere gelebiliyorum.Şunu yazmak için bile gece yarısını çoktan geçirdim.Allah'tan yarın pazar.Hafta içi bitap düşüyorum.Bünye kaldırmıyor uykusuzluğu.Neyse son günlerde okuduğum kitaptan bahsedeyim.

Gelelim Kitabımızın Konusuna;
Roman, yazarının kim olduğu hakkında herhangi bir bilginin yer almadığı ve müzayededen alınan el yazması bir kitapta anlatılan, bir devre adını veren lalenin izinde O dönemin Osmanlı İmparatorluğunun gizemli,ihtiraslı, entrikaları,lükslüğü,sefaleti,isyanları ve o zamanların İstanbul'unu anlatıyor.

İstanbul bu romanda, karmaşası, heyecanı, isyanları ile lalelere bürünüyor. Öyle ki lale sadece bir çiçek değil, bir yaşayış tarzı, estetik bir tavır, kültürel ve tarihsel bir birikim olarak İstanbulu, hatta tüm Osmanlıyı çevreliyor.

İskender Pala, Katre-i Matemde usta kalemiyle lalelere bezediği İstanbulda kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların elemli ve Osmanlı hallerini de tüm ıstırap ve coşkularıyla anlatıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk gecesinde kaybeden Şahinin macerasını anlatan roman, bu kaybın ardındaki esrarı çözmek için külhanlara, tomruklara, lalezarlara ve hatta Osmanlı sarayına kadar gidiyor. İşte bu yolculuk, okuru hiç ummadığı yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor.

Cinayetlerin gölgesiyle giderek gizemli bir hal alan olaylar Lale Devrine nihayet veren Patrona Halil İsyanının yakıcı siyasal çalkantılarıyla birlikte çözülmeye başlıyor.

Kalemimi hokkaya bandırdığım şu anda ki Nevşehirli Damat İbrahim Paşayı canından; Sultan III. Ahmeti de tahtından eden cehennemden nişan Eylül İhtilalinin üzerinden henüz iki hafta geçti- şahit olduğum olayları yazıp yazmamakta kararsız sayılırım. Bilemiyorum. Yazmak gerektiğini düşündüğüm şeyler bir bakıma devlete ait sırları ifşa etmek gibi bir ihanetin ağırlığını da vicdanıma yükleyecek. Öte yandan Şarkın kutsal çiçeği laleye dair yorumlarda bulunacak ve belki şükufeciyan esnafını gücendirmiş de olacağım. Ama birisi çıkıp yiğit Şehzade Ahmeti, aşağılık isyancıların yaptıklarını, cennete benzeyen İstanbulu ve Sadabatın laleye kattığı zarafeti anlatmazsa bu dahi tarihe ve şehre haksızlık sayılır. ...

Bir cinayetin peşinden İstanbul’da meşhur lale devrinde yaşanan Osmanlı imparatorluğunun karmaşası, isyanları lükslüğü, sefaleti, entrikalarını anlatıyor. Lalenin büyüleyici, gizemli güzelliğinde ve sürükleyici bir yolculuk yaptırıyor Katre-i Matem. Bu vesile ile bilinmeyen şehzadelerden birini de gün yüzüne çıkarıyor.Kitabın içinde geçen birçok olayların kurgusal olduğunu düşünmedim değil. Ancak lalenin o döneme adını vererek tarihimize de meşhur lale devri olarak geçecek kadar da gerçekçi buldum. Katre-i Matem, Matem damlası lalenin büyülü, gizemli güzelliği ve kokusunda bir aşkın, sefahatin kokusunu duyarken, aynı zamanda bir cinayetin de izini sürüyor ve bambaşka olayların içinde buluyor kendini insan okurken.Aynı zamanda bazı bölümlerinin sonundaki hikayeler de bambaşka bir renk katmış kitaba.Büyüleyici ve okunulası bir kitap Katre-i Matem.

3 yorum:

http.//belguzaranne.blogspot.com dedi ki...

selam murdum marmelatı super görünüyor elınıze sağlık

http.//belguzaranne.blogspot.com dedi ki...

selam murdum marmelatı super görünüyor elınıze sağlık

Kitapkolik dedi ki...

İskender Hoca'nın eşsiz eserlerinden biri gerçekten. Lale'nin bu kadar önemi olduğunu kavratması bile benim için büyük bir kazanç oldu. Teşekkürler