26 Haziran 2008 Perşembe

BABALARIMIZIN GÜNÜNÜ BÖYLE KUTLADIK...

Bu yazımı da "döndükten sonra yayınlayayım" diyordum ancak babalar günü çok gerilerde kaldı.Geciktirmeden yayınlamamın daha doğru olacağını düşündüm.Çünkü daha öncede belirttiğim gibi o kadar çok malzeme var ki anlatılacak.Eminim bu bir hafta on gün içinde daha da artacaktır.Dediğim gibi yazlıkta eğlence,etkinlik için herşey vesile oluyor.Tabii ki bu organizasyonları hanımlar düşünüyor,hazırlıyor ve uyguluyor.Mesela anneler gününde ben orada değildim.Annemin anneler gününü de telefonla kutladık.Anneler gününde böyle birşeyler yapmak beylerin yani babalarımızın aklına gelmemiş.Mahçup oldular ve seneye kısmet olursa bizde anneler gününde sizi yemeğe çıkarırız dediler.Gerçi yemek yemek mesele değil.Her zaman o ve benzeri şeyleri yapıyorlar.Ama anılmak.İşte bütün mesele bu.Sema Teyzemiz,Ayhan Amcamıza "benim anneler günümü kutlamayacakmısın" demiş. O da "sen benim anam mısın ki" demiş. Ama daha ayrıntılı düşünülecek olsa eş, bir bey için annenin görevlerini üstleniyor.O olmasa bile çocuklarının anası.Beylerin bu açıdan bakması lazım bence öyle değil mi?

Neyse Hanımlar çok güzel şeyler hazırlamışlar ortaklaşa.(Hanımlar diyorum çünkü, annem ve isimlerini tek tek belirtemiyeceğim teyze ve ablalar)Mesela babaların pastası klasik yuvarlak kek kalıbında pişirilmiş keki ortadan ikiye bölünmüş, tam ortasına bolca oradaki ağaçlardan toplanıp yapılmış kayısı marmelatı sürülmüş.Kekin diğer bölümü üzerine kapatıldıktan sonra da üstüne bu sefer bolca yine ağaçtan toplanmış şeftaliler ile yapılmış şeftali marmelatı bolca sürülmüş,orta göbek kısmada karadut marmelatı ve üzerleri taze çiğ kayısı ile süslenmiş.Çok lezzetli bir pastaydı.Ben çok şekerli ve kremalı şeyleri sevmem.Mayhoş ve tatlı arası bir tattaydı pasta.Yapanların ellerine sağlık.Görüldüğü gibi ellerindeki malzeme ve imkanlarla bunları yapabiliyor hanımlarımız.

Pastanın üstüne mumlar konuldu ve babalarımız hep birlikte mumları söndürdüler.Alkışlandı.Daha nice senelere babalar gününe inşaallah.Babalar gününde henüz siteye çok kimse gelemediği için sayımız bu kadardı.

Pastalar kesildi.Tabaklara servisler yapıldı.Masanın baş tarafında daha başka şeyler de vardı.Bütün bunlar İstanbul şarkıları eşliğinde afiyetle yenildi, içildi ve eğlence faslına geçildi.
Bu sefer de buradaki dostlarımızın çoğuda Ankaralı oldukları için Ankara oyun havaları eşliğinde bolca oyunlar oynandı.Babalarımızın gününü tekrar kutluyor daha nice sağlıklı,huzurlu,mutlu bir ömür diliyorum.


Blograzzi'de bu yazımla günün bloğu seçilmiştim.

25 Haziran 2008 Çarşamba

BU YEMEĞİN ADI ÇIĞIRTMA :) İLGİNÇ DEĞİL Mİ?


Ben klasik yemek tarifleri pek vermiyorum.Çünkü blog kategorim hayata dair herşey.Sadece bize özel olabileceğini veya pek az insanın bileceğini düşündüğüm şeyleri paylaşmak istiyorum.Yanda görmüş olduğunuz yemeğinde bize has bir yemek olduğunu düşünüyorum.Belki bilenlerde vardır kimbilir.kimseden bu yemek hakkında bilgi duymadım.Eşim ve benim yaz aylarında severek,hatta bayıla bayıla yediğimiz bir yemektir.Bu yemeği piştikten sonra yiyebileceğiniz gibi buzdolabından çıktıktan sonra da soğuk olarak yiyebilirsiniz.Çok lezzetli oluyor.Özellikle patlıcan severlerin beğeneceğine eminim.İnanın karnıyarıktan daha lezzetli.Şimdi gelelim tarifine:

Patlıcanlar resimde görüldüğü gibi soyuluyor.Çevire çevire bıçakla çiziliyor.Daha sonra yağda az kızartılıyor.Çok yakılmıyor.Kızartıldıktan sonrada tencereye diziliyor.Daha sonra biberler yağa atılıp,çevrilip,iyice yakmadan alınıyor.Onlarda tencerede patlıcanların yanında yerlerini alıyor.Domates bol olabilir.Üç veya dört, daha fazlada olabilir rondada iyice çekiliyor.Beş-altı iri diş sarımsaklarda domatesin içine doğranıp,tenceredeki kızartmaların üstünde gezdiriliyor.Yarım su bardağı su konup(Bu çok önemli.Fazla olmayacak)Tencerenin ağzı kapatılıp,kaynadıktan sonra onbeş dakika pişiriliyor. Ocaktan alıp servis yapabilirsiniz.ister sıcak-ister soğuk olarak.Afiyet olsun.(ben soğuk olarak da ertesi günü buzdolabından çıkarıp yemesine de bayılıyorum.)


24 Haziran 2008 Salı

VE SİLİFKEDEYİZ...



Merhabalar, yine Ankara'dayım.Dün geldim ve hafta sonu tekrar tatilime devam etmek üzere Silifke'ye dönüş yapacağım.Silifke'ye çocuklarımı ve beni babam gelip götürmüştü.Eşimin işleri yoğundu o bizimle gelememişti.Bu nedenle bizim tatilimizde erken başlamış ve uzun olmak durumunda kalmıştı.Ankara'ya ise daha önce belirttiğim gibi sağlığımla ilgili doktora görünmek ve de iş yerimde bir üst göreve terfi ettirildiğim için tebellüğ etmek için geldim.Eşimde önümüzdeki haftadan itibaren izine ayrılıyor ve onunda tatil yapabilmesi için iki hafta daha Silifke'de kalacağız.Canım benim, bütün yıl boyunca oda çok yoruldu.Tatil tabii ki en doğal hakkı.Eşimle birlikte hafta sonu Silifke'ye vardıktan sonra orada yapacağımız,gezeceğimiz daha çok şey var.


Bu yazımda benim asıl amacım, güzel Silifkemizi ve yazlığımızın bulunduğu sitemizi tanıtmak.Yukarıdaki resim Silifke'de bulunan haritalarda da yeri belli olan meşhur Göksu Nehri'dir.Silifke'nin içerinden geçer ve yazlığımızın bulunduğu denizle birleşir.Nehrin üzerinde cafe ve adını Göksu Nehrinden alan Göksu Parkı vardır.
Şimdi de sitemizden bahsedeceğim.Resimleri biraz karışık koyduğum için resimlere yönelik anlatacağım sitemizi.Görüldüğü gibi son derece yeşil, insana huzur veren bir görünüme sahip.Uzaktan her ne kadar belli olmasa da her türlü çiçek ve yediğimiz veya yiyemediğimiz (tadını henüz birçoğumuzun bilemediği)bütün besinlerin buradaki bahçelerde yetişmesi inanılmaz keyif verici.Ben orada bulunduğum sürece bunun tadını çıkarmaya çalıştım.Dalından koparıp yemenin tadı da bir başka güzel.Daha sonra bahsettiğim bu besinleri dallarındaki görüntülerini de yayınlayacağım.Hepsinin resimlerini çektim...
Benim büyük kızım, tatilin tadını o bizden daha çok çıkarıyor.Sitemiz o kadar güvenli ki, bol bol arkadaşları ile denize,havuza giriyorlar, bisiklete biniyorlar, oyun oynuyorlar.Biz yazlığa ilk gittiğimizde o kadar sakindi ki, henüz kimseler gelmemişti.Sadece birkaç emekli aileler vardı.Çocuk olarak sadece benim kızlarım vardı.İremciğim, anneciğim arkadaşlarım ne zaman gelecek demeye başlamıştı.Biz halimizden memnunduk.Çünkü kalabalık olduğu zaman onunda tadı başka oluyor ama yine de sakin olması insanı dinlendiriyordu.Kızım okuldan öğretmeninden de izin alarak erken ayrılmıştı.Karnesini de karne gününde eşim almıştı.Karnemizde gayet iyi.


Burası sitemizin girişinde bulunan Atamızın büstü ve Türk bayrağımız.Bayrağımız resimde görünmüyor gerçi.Sitemizin girişinde danışma ve site görevlileri var.Herkes giremiyor.Tanımadıkları kişileride kimlik bilgileri ve kime geldiklerini öğrenip, ziyaretçiye de gideceği kişiye kadar eşlik ediyorlar.Çocuklarımızı koruyup kolluyorlar ve dışarı çıkmalarına müsaade etmiyorlar.Bu nedenle çocuklar gece geç saatlere kadar sitede oynuyor, bisiklete biniyorlar.Geçen senelerde akşam havuz eğlenceleri falan olurdu.Ben geldiğimde henüz başlamamıştı.Çünkü bu sene tatilcilerde geç kaldılar.Sanıyorum şu sınavların arka arkaya olması geciktirdi.
Burası havuzun girişi.Burası için söylenecek birşey yok.Duşluklar falan var girişte.Buradan pek belli değil ama.
Havuzdan görüntü yine.Öndeki görüldüğü gibi çocuk havuzu.Onun diğer tarafındaki de yetişkin havuzu.Havuzların hergün bakım ve ilaçlanmaları yapılır belirli saatlerde.Havuza giriş saatleride belirlidir.O saatler dışında havuza giriş yasaktır.
Burası da sitemizin gazinosu ve cafesi.Çok kullanılmıyor.Çünkü eğlencelerimizi havuz başında ya da açık havada yapıyorduk.Gazinonun yan tarafında okey oynamak isteyenler okey oynuyor.Yine açık hava tercih ediliyor.Ben geldiğimde gazinonun içine internet cafe yaptılar ama gördüğüm kadarıyla oda pek kullanılmıyor.Çünkü herkesin kendi laptopu var.Sitede modem de olduğu için herkes onu kullanıyor.
Bu çiçeklere bayılıyorum.Sitede hemen hemen her evin balkonunda bu çiçeklerden var.Bizim evinde vardı ama sormak aklıma gelmedi.Annemler ne yaptılar bilemiyorum.Şimdi yeni şarmaşık çiçekler dikmiş.Henüz küçük. Kıvrılarak balkona doğru uzanıyorlar.
Burası bizim evimizin arka tarafı. Evlerimizin her iki tarafında kapı girişi var.Dört katlı bir ev.Her katta çift taraflı balkonlar, iki oda ve banyo var.En üst katta da teras kat ve büyük balkonu var.Sabah kahvaltımızı bu gördüğünüz arka tarafta yapıyoruz.Soframızda klasik kahvaltı malzemelerinden hariç dalından toplanıp yapılmış,kayısı,şeftali,karadut marmelatları,çilek reçelleri, bahçemizden toplanmış taze semiz otu,nane,reyhan,yeşil biber, domates bulunuyordu.Ben bu vitamin deposunu iştahla yiyordum tabii ki...
Burası da duşluk ve bahçe sulamak için bulunan çeşmenin olduğu bölüm.
Burasıda evimizin ön tarafı.Genelde bu kapıyı kullanıyoruz.
Evimizin ön cepheden görünümü.Evlerimiz çok kullanışlı.Her katta ayrı ayrı aile kalabilecek şekilde.Ayrıca buranın havasıda çok güzel.Sanıldığı gibi bunaltıcı havası yok.Hatta geceleri dışarıda geçirdiğimiz vakitlerde üşüdüğümüz bile oluyor.Esintisi insana ferahlık veriyor.Ayrıca çocuklara da çok yarıyor havası.Bol deniz,güneş, temiz hava ve doğal şeyler daha ne olsun ki,değil mi ama.
Denizimizde ayrı bir güzel.O kadar berrak ki.Denizin dibindeki minik balıkları görünce akvaryuma bakıyor gibi oluyorum.

Bu yazım tanıtım amaçlı oldu.Daha sonra buralarda yaptığımız etkinliklerden ve yediğimiz meyve ve sebzelerin dalındaki görüntülerini ve bununla ilgili düşüncelerimi de yayınlamak istiyorum.Şimdilik sevgi ile kalın...



















23 Haziran 2008 Pazartesi

DOĞASINA HAYRAN OLDUĞUM AMASRA GEZİMİZ...


Sonunda oldu işte.Şeytanın bacağini kırdım.Hep hayalimde öncelikle memleketimin güzelliklerini görmek, daha sonrada yurt dışında bazı ülkeleri özellikle İskandinav ülkelerini ziyaret edip oraları tanımak istiyordum.Başlangıcı yaptık.Arkadaşımla birgün konuşurken, hep yapmak isteyipte yapamadıklarımızı ertelemenin nereye kadar olduğunu konuşurken, karar aldık.Erteleme nedenlerimiz çocuklarımızın büyümesi idi.Ama bizimde arzularımızı gerçekleştirmek için en yoğun istek duyduğumuz anlardı.Ya ertelemeye devam edecektik, ya da bir çözüm bulacaktık.Neyse ki çözüm buldukta ilk turumuz Amasra seyahatimizi gerçekleştirdik.
İnanılmaz güzel...Bir doğa harikası belde burası.Doğaya aşık biri olarak etkilenmemek mümkün değil.Aslında sürekli yurt dışına iş seyahatlerine giden bir arkadaşımız bizim ülkemizi hiçbir yere değişmeyeceğini söylüyor.Ülkemizin bir cennet olduğunu ve kıymetini bilmediğimizi her seferinde vurguluyor.Tabii o her yere gidip daha gerçekçi bir gözleme dayalı düşüncelere sahip olsa da biz kendi gözlerimizle görmeden birşey diyemiyoruz.

Neyse, gelelim sadede.Amasra'yı gezdik, gördük ve bolca resimler çektik.Yukarıdaki mağara ise bana Silifke'de bulunan cennet-cehennem, astım mağaralarını çağrıştırdı.Annemler ilk Silifke'ye yerleştiklerinde gezmiştik.Yerin altında bir yerdi.Tıpkı bu Gürcüoluk mağarasını andırıyordu.Mağaranın içerisi rutubetli ve tarif edemiyeceğim havada bir yerdi.
Bu tepeden karşıdaki koyları izlemek inanılmaz haz verdi.Buradaki evlerde oturan insanların ne kadar şanslı olduğunu düşünmekden kendimi alamadım.Ve inşaallah benimde günün birinde böyle bir yerde evim olurda tatillerde ve hafta sonlarında buraya bir kaçamak yapar,yorgunluk atarım, diye dilekte bulundum.Hayırlısı tabii ki.
Burada yemek yedik.Karşıda yine deniz manzarasına münhasır.O gün inanılmaz yorgun düşmüştük.Ama bu tabii ki tatlı bir yorgunluktu ve herşeye değerdi.Yemek faslından sonra da yat turumuzu gerçekleştirdik.Dediğim gibi durmak yok, Amasra'nın her karış toprağını didik didik gezmek, görmek lazımdı,öyle değil mi ama?
Günün bitmesinin ardından gün batımını seyredip, kaldığımız yere gittik.Orada bir gece kaldık.Odalarımıza çekildiğimizde, ayaklarımız şişmiş ve dizlerimizde derman kalmamıştı.Adeta yığılıp kalmış ve uzun bir süre yerimizden kalkamamıştık.
Sabah erken saatte kalktık.Fakat önceki günün yorgunluğu ve hamlığı üzerimizde hala vardı.Yine de güne güzel bir köy kahvaltısı ile başladık.Son kez hayran olduğumuz o doğa harikası manzaraları içimize sindire sindire baktık ve yola çıktık.








5 Haziran 2008 Perşembe

KISACIK VEDA...

Cumartesi günü kısmet olursa Şehir dışına çıkacağım.Daha önceki yazımda belirttiğim gibi annemlerin yanına gideceğiz.İznimiz bazı nedenlerden dolayı erken başladı ve biraz da uzun olacak.Allah nasip ederse Temmuzun ortalarında döneceğiz, inşaallah.Aslında bugünlerde doktora da gidip geldim.Sol elimde uyuşma ve güç kaybı vardı. Nöroloji doktorunun muayenesi ve onun sonucunda koymuş olduğu teşhiş sol dirseğimde sinir sıkışması imiş ve ameliyat olmam gerektiğini söyledi.Aslında ben biraz ihmal etmişim arkadaşlar.Ağrı ve sızı olduğunda gitseymişim fizik tedavi ile geçebilirmiş.Bense ne zaman elimde uyuşma ve güç kaybı oldu, bunun üzerine de geçer diyerek salladım,on günden sonra gittim ve bayağı ilerletmişim.Elimi kullanamamaya başladıktan sonra gideyim dedim ama hiç ihmale gelmezmiş meğerse.Aman haa! siz siz olun benim gibi ihmal etmeyin.En ufak ağrının mutlaka bir nedeni vardır. En azından doktora gidersek erken teşhisle daha basit tedavi yöntemleriyle iyileşme sağlanmış olur.Neyse işte böyle...İznimde daha dikkatli kullanacağım elimi,doktorun tavsiyelerine uyarak, geldiğimde de önce fizik tedavi,sonrasında geçmezse başka bir doktora daha gösterip olması gereken neyse onu değerlendireceğim,hayırlısı...Bir süre yazı yazamayabilirim, artık önceki yazılarımı okursunuz.Gideceğim yerden geldiğimde havadisler, gezi anıları,tatil anıları ve tabii resimleri de olacaktır.Tatil dönüşü görüşmek üzere...Hepinize sağlıklı,mutlu ve huzurlu bir tatil diliyorum.Herşey gönlünüzce olsun...

1 Haziran 2008 Pazar

KÜÇÜK KIZIMIN İNCİLERİNİN DEVAMI...

Bebeğim, hergeçen gün büyüyor ve kendisini sevdirmek için daha da çok şirinlikler yapıyor.Tabii bunun yanında yaramazlıkları da artıyor.Kendiside herşeyin bilincinde.Birşeyler yapacağı zaman muzır muzır bakması yok mu?Canım ya, insan kızamıyor.Derlerdi ki ilk çocuğu yaramaz, hareketli olan çocukların ikincisi daha sakin olur. ama bizim küçüğümüz tıpkı ablası, herkese de biz İrem'i tekrar büyütüyoruz diyoruz.Ama Allah nazardan esirgesin çocuklarımızı,cümlesinin çoğuyla birlikte.Çok sıcak kanlı, sevecen,güler yüzlü ve merhametli bir yapıya sahip çocuklarım.Bu arada derdini gerek kelimelerle olsun, gerek mimiklerle, gerekse de hareketleri ile anlatıyor.kelime haznemiz iyice gelişiyor.bu günlerde peşimde annecim diye dolanıp durması yok mu, insanı mest ediyor.En çok komiğime giden de iki kelimeyi ısrarla tersinden söylemesi...Biz çöp diyoruz o böç diyor.Yok hayır çöp, o böç diyor.İkinciside cebe de bec diyor.Kısa kelimelerin hepsini söylüyor.Ablasının ismini söyleyemiyordu.Sadece aba diyordu.Şimdi ise İyem diyor.Benim ismime de Mehtap yerine Metak demeye başladı.Aslında zaman zaman bizi şaşırtıyor diyebilirim.Bazen hiç ummadığınız bir anda söylenen kelimeyi hemen o da tekrarlıyor.Hayırlısı bakalım.Bunların devamı gelecektir.Çocuklar dünyanın en değerli varlıkları.Allah isteyen herkese nasip etsin, hayırlısı ile.Haa bu arada miniğimin kıskançlıkları da hat safhada.Gerçi büyük kızımda da kıskançlıklar oluşmaya başladı.Biz bu ortamı yaratmamaya çalışsak da ister istemez miniğimiz bütün ilgiyi zorla kendi üzerine çekmeye çalışıyor.Ablasını kıskanıyor.İrem kızımızla ilgilendiğimizde, onu öptüğümüzde onu bizden uzaklaştırmaya çalışıyor.Müj annemizin söylediğine göre küçük bebekleride kıskanıyormuş.Sadece kendisi ile ilgilensin istiyor.Bebişim 17 Mayıs 2006 doğumlu.Şu an yirmi üç aylık falan.bu arada tuvalet alışkanlığını da kazandı.Yaklaşık yirmi iki aylık iken o alışkanlığımızı kazandırdık.Sadece dışarı çıkarken ve geceleri bağlıyorduk.Şimdi yaz ayı ile birlikte geceleri de bağlamıyoruz.hemen hemen alıştı.Şimdilik bir sıkıntımız yok, çok şükür.Bunları yazma nedenim ileride hatırlamak adına tekrar okuyabilmek.Çünkü ayrıntılarıyla hatırlayamıyor olabiliyor insan.

HOBİ ÇALIŞMALARIMIN DEVAMI...

Ahşap boyama çalışmalarımdan iki örnek daha.Daha önceki çalışmalarımı yorumsuz yayınlamıştım.Ancak bunlara kısacık değinmek istiyorum.Genelde tepsi yapımında dekopaj çalışmaları daha çok kullandım.Medefeler güzelce zımparalandıktan sonra siliniyor ve iki kat boyanıyor.Daha sonra seçmiş olduğum resimlerin kenarlarını zik zak çizecek şekilde yakıyorum çakmakla.Bu işlemden sonra da resmin arka yüzünü zımparalayıp dekopaj tutkalı ile yapıştırıyorum. Kuruduktan sonra da vernikliyorum.



Yukarıdaki objemizde ekmeklik.Boyama işlemine kadar aynı yöntemleri kullanıyorum.Boyadıktan sonra da tek tek içindeki stikerları yapıştırıyorum.En son işlemde de vernikliyorum. Yapımı gerçekten çok kolay.